The Others Esas olan kişi değil fiildir

Esas olan kişi değil fiildir

22.12.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Esas olan kişi değil fiildir

Esas olan kişi değil fiildir


Diyelim ki, Çakıcı beraat etti ya da cezasını çekti ama takibat yapamadığımız başka fiileri de var. Salınmasından 45 gün geçtikten sonra, o fiillerden dolayı takibat yapılabilir. Ancak 45 gün zarfında o kişinin üke dışına çıkmasına hiçbir engel konulamaz.


       Alaattin Çakıcı'nın, Türkiye'ye getirilmesi, ifadesinin alınamayışı ve bakanlıklar arası sürtüşme, işlediği bir suçun zamanaşımına girmesi, diğer suçlarından yargılanamayışı üzerine, ceza hukukçusu Prof. Dr. Sulhi Dönmezer'le konuştuk. Prof. Dönmezer, Çakıcı davasının ve "iade"nin uluslararası hukuki boyutlarını anlattı.

       *İşlediği bir suçun zamanaşımına girmesi nedeniyle Çakıcı hakkındaki dava düşürüldü. Yargılayamadığımız suçları da var. Yetkililerimiz eksik iade dosyası mı hazırladı? İadenin hukuki sürecini anlatır mısınız?
       Olay ve kişi hakkında değil, hukuki esasları hakkında konuşabilirim ancak. İade, devletlerin suçlulukla mücadelesinde karşılıklı yardımlaşmasını sağlayan bir araçtır. Tarihçesi de çok eskidir. Mesela, Hititlerle Mısırlılar arasında yapılmış suçluların iadesi anlaşmaları vardır.
       Avrupa devletleri arasında, "Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi" var. Bu sözleşme 26/11/1959 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Bu sözleşmeler eskiden ikili yapılırdı. Avrupa Konseyi'nin teşekkülünden sonra, Türkiye'nin de kabul etmesiyle Avrupa devletleri arasındaki iade bu sözleşme çerçevesinde cereyan etmeye başladı.
       Biri talep eden; diğeri kendisinden talep edilen olmak üzere iadede iki taraf, devlet vardır: Bu talepler diplomatik yolla yapılır. Sözleşmenin bazı hükümleriyle, bu doğrudan doğruya da yapılabiliyor. Ama Türkiye diplomatik yolla yapıyor.
       İade, temel haklar ve özgürlüklerle ilişkili olduğu için sözleşme, hem devletlerin egemenliği yönünden, hem de kişilerin hak ve hürriyetleri bakımından bir takım esaslı kurallar ve ilkeler koymuştur.

       *Nedir bu ilkeler?
       Örneğin, siyasi suçlular ve esirler iade edilemez. Bir de her suç değil, biraz vahameti olan suçlardan dolayı iade işlemine girişilir. Kendisinden iade talep edilen devletin, bu talep karşısında ne yapacağını sözleşme değil kendi iç hukuku tayin eder. İade talebinde bulunulan Fransa'nın, kendi iç hukukunda ne yapılması gerektiğine dair hükümleri ve bir kanunu var. TCK 9. maddesi ve Anayasa'da bazı hükümler olmasına rağmen, bizde bu konuda fazla bir hüküm yok. Asıl olarak Yargıtay'ın içtihatlarına bakılıyor. Sözleşmeye göre, bir kişi işlediği bir suçtan dolayı hüküm giymişse veya hüküm giymeden bir başka ülkeye kaçmışsa, cezasının infazı veya yargılanması için iade talep edilebilir.

       *İade süreci nasıl işliyor?
       Sözleşmenin 12. maddesi iade talebinin nasıl yapılacağını gösteriyor: İade talebi yazılı olmalı; diplomatik yoldan yapılmalı; iade talep eden tarafın kanunlarına uygun şekilde çıkarılmış, infaz kabiliyetine haiz bir mahkumiyet kararı, bir tutuklama müzekkeresi ya da aynı tesire haiz bir kararın sureti gönderilmeli; iade talebine yol açan fiiller ayrıntılı olarak belirtilmelidir.
       İadede esas olan, kişinin iadesi değildir. Bir fiil dolayısıyla, kişinin iadesidir. O fiil neyse açık seçik belirtilmelidir. Bu fiilin yeri, zamanı, hukuki durumu, bunlara tatbik olunacak kanuni hükümler, mümkün olduğu kadar açık şekilde gösterilmelidir.
       Ayrıca, uygulanacak kanuni metinlerin bir sureti veya mümkün değilse uygulanacak hukukun izahı; talep olunan şahsın belirgin hüviyeti ve tespite yarayacak diğer malumat eklenmelidir. İade talep edilen ülke bir karar vermesi için ek birtakım bilgiler de isteyebilir.
       Bunlar iade talep edilen ülkeye gittikten sonra, bu ülke kendi kanununa ve hukuki esaslarına göre, bu iade talebini tetkik eder, uygun görürse bazılarında mahkeme kararıyla, bazılarında bir hükümet kararnamesiyle iade eder.
       İadede temel kurallardan birisi de şudur: İade edilecek kişinin fiili, iade edecek ülkede mevcut olmayan bir cezayı gerektiriyorsa, o devlet onu iade etmez.

       *Türkiye'de Ölüm cezası olduğu için, kanunlarında ölüm cezasına yer vermeyen ülkelerin Türkiye'ye iadede bulunmaması gibi mi?
       Bizim ölüm cezasını gerektirecek fiiler dolayısıyla iade talebimiz, o devletlerce kabul edilmiyor. Ölüm cezası Türkiye'de kalkarsa, ölüm cezasını gerektiren suçlardan dolayı da iade mümkün olur.

       *Kişi iade edildi; ülkemize geldi. Ne yapılabilir?
       İade edilen kişinin ülkeye gelmesinden sonra ne yapılacağı, sözleşmenin 14. maddesinde gösterilmiştir. Sözleşme şöyle diyor: "İade edilen şahıs, iadeden evvel ifa ettiği ve iadeye esas olandan başka bir fiilden dolayı, takip veya muhakeme edilemeyeceği gibi, bir ceza veya emniyet tedbirinin infazı için tevkif edilemez, herhangi bir suretle hürriyeti kısıtlanamaz."
       Ancak iade kararnamesinde hangi fiil gösterilmiş ise sadece ondan dolayı takibat yapılabilir.

       *İade dosyasında belirtilmeyen suçlardan dolayı yargılanması hiç mümkün olmaz mı?
       Sözleşmenin 14. maddesi bu konuda birtakım istisnalar da getirmiştir. Bize bir adamı iade ettiler. Sonradan baktık adamın başka suçları da var. Onlardan dolayı da takibat yapmak istiyorsak, yeniden bir iade dosyası hazırlamamız gerekir. Yukarıda anlattığım iade süreci yeniden aynen başlar. Ayrıca, elde bulunan kişinin, "senin şu fiilinden dolayı iadeni istiyoruz" denilerek; beyanı evraka eklenmelidir. Gerisi daha önce iade yapmış devletin iznine bağlıdır.

       *Yeni bir iade talebi için dosya hazırlanırken "beyanı alınacak" dediniz. Beyan ile ifade arasında ne fark var?
       İfade, hukuki birtakım sonuçlar doğurabilecek olan bir beyandır. Beyan ise hiçbir hukuki sonuç doğurmaz. Sizinle benim konuşmamız gibi... Beyan, görüşü alınacak demektir. Fransa'da bulunsaydı, yeni bir iade talebi karşısında Fransa'daki yargıç bunu ona soracaktı. Halbuki orada olmadığı için soramayacak. Burada olduğu için, burada sorulacak.

       *"Hayır, iade talebinde bulunamazsınız" derse ne olacak?
       Ne derse desin, onun beyanı eklenir ve dosya gönderilir. İade edilecek kişinin görüşü olmadan oradaki hakim bir karar veremez ki... Yargılama intikam almak demek değildir. Yargılama, dürüst yargılama esası üzerinden, kişilere bütün savunma hakları verilmek suretiyle tesis edilecek olan, kanuna uygun hüküm demektir. Kişi dikkate alınmak suretiyle, yargılamaya başka türlü duyguları eklemek yanlıştır. Hukukta belirli bir kişi yoktur; x kişisi vardır. Hukuk devleti olmanın bin türlü şartı var, bir tane değil ki...

       *İadesi istendiğinde, neden doğru dürüst bir iade dosyası yapılmadı; işler böyle sürüncemede bırakıldı. Zamanaşımlarından davalar düşüyor.
       Bu dosyaları hazırlayan resmi merciler var. Bu sorunuzun cevabını ben değil resmi merciler bilebilir.

       *Çakıcı geldikten sonra ifadesi alınamaz mıydı?
       Ancak, iadesindeki fiil dolayısıyla takibat ve yargılama yapılabilir. Sözleşme böyle diyor.

       *İfade meselesi İçişleri Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı arasında kaldı...
       Onu bilemem. Ben size hukuku, sözleşmenin 14. maddesinin hükmünü söylüyorum. Hangi fiilden dolayı iade edilmişse, o fiilden dolayı takibat yapılabilir. Yani, ifadesi alınabilir, yargılama yapılabilir.

       *Diyelim ki kişi iade edilmesine yol açan fiilden dolayı yargılanmaya başlandı; beraat etti ya da ceza aldı. Sonra ne olacak?
       Diyelim ki beraat etti ama başka fiileri de var. Onların hakkında takibat yapamadık. Salınmasından 45 gün geçtikten sonra, o fiillerden dolayı takibat yapılabilir. Ancak 45 gün zarfında o kişinin üke dışına çıkmasına hiçbir engel konulamaz. Tam serbest olmalı ve isterse yurt dışına çıkabilmelidir. Bu serbestiye sahip olmasına rağmen, 45 gün sonra çıkmazsa, o zaman her suçundan dolayı takibat yapılabilmesi mümkün olur.

       *Çakıcı'yı başka suçlardan yargılayabilmek için beraat etmesi mi gerekiyor?
       Hayır. Mahkum olursa, cezasını çektikten sonra, yine 45 gün beklenir. 45 gün zarfında ülke dışına çıkmazsa yine takibat yapılabilir.

       *Yurt dışına çıkarsa, yeniden iade dosyaları hazırlayıp, iade talebinde bulunulacak demek ki...
       Hukuk böyle. Hukukun kabul ettiği esaslar bunlar.

       *Bir şekilde Çakıcı'nın ilişkilerine açıklık getirmek için bir hukuki süreç başlatılamaz mı? İfadesi alınamaz mıydı?
       Milletlerarası sözleşmenin 14. maddesi neyse o. Fransa'dan izin alınırsa, onun izin verdiği fiil hakkında takibat da yapabilirsınız.

       *Zamanaşımı nasıl oldu?
       TCK'da belirtilen zamanaşımı süreleri geçmişse, suçu kim işlemişse işlesin, suç zamanaşımına uğrar. Bu konuda üzerinde durulacak hiçbir hukuki mesele yok.

       *Davayı bakan hakim, "Bizim talimatımız Fransa'ya yollanmış olsaydı, zamanaşımı kesilmiş olacaktı" diyor...
       Zamanaşımını kesen sebebler TCK 104. maddesinde gösterilmiştir. Bunlar, mahkumiyet hükmü; yakalama, tevkif, celp müzekkereleri; adli makamlar önünde sorguya çekilme; son tahkikatın açılmasın dair karar; savcı tarafından mahkemeye yazılan iddianamedir. Bunlardan birisi var olsaydı zamanaşımına girmezdi. Kesilmediğine göre demek ki yokmuş. Bunun olup olmadığını da hakim tayin eder.

       *Organize suçlara karşı nasıl mücadele edilecek?
       Eskiden organize suçlarla ilgili bir kanun yoktu. İlk defa bir kanun yapıldı. Bu kanun İçişleri Bakanı'nın gayretleri ile Meclis'ten geçti. Çok etkin ve faydalı bir İçişleri Bakanı var. Bu kanunun uygulanmasında kolaylıklar sağlamak için, benim başkanlığımdaki bir komisyon bir yönetmelik hazırladı. Bu yönetmeliğin hazırlığı bitti. Adalet Bakanlığına gönderilip görüşü alınacak. Organize suçlarla mücadelede hukuk alanında yeterli araçlar meydana çıktı. Bundan sonrası uygulamacılara düşüyor.

       *Nasıl bir yönetmelik bu?
       Yönetmeliğin amacı, bu kanunu uygulayacak olan savcı ve özellikle kolluk güçlerine yapacakları işlemlerde açıklık getirererek, tereddütlerini ortadan kaldırmaktır, bu da yapıldı.
       Kanun iki buçuk ay önce Meclis'ten geçti. Ancak, epey de muhalefetle karşılaştı. "İnsan haklarını ihlal edici sonuçlar ortaya çıkarır" dendi. Tabii kanun dikkatle uygulanmazsa mahzurları olabilir. Bu kanunu itinayla, yerinde uygulamak lazım. Çetelerle mücadelede hukuki çare tesis edilmiştir. Şimdi yapılacak şey, insan haklarını ihlal etmeden bu esasları uygulamaktır.