The Others Hastane ‘özel’ olunca

Hastane ‘özel’ olunca

28.04.2008 - 02:59 | Son Güncellenme:

Milliyet’te 17 Nisan’da yer alan ‘Acılar içinde rehin kaldılar’ başlıklı haber, özel hastanelerdeki sorunların da kamudaki gibi üzerine gidilmesini bekleyen okurlar tarafından, ‘hastanenin adı verilmedi’ denilerek eleştirildi

Hastane ‘özel’ olunca

Adana’da tüp patlaması sonucu çıkan yangında yaralanan biri çocuk iki kişi götürüldükleri özel tıp merkezinde 230 YTL’lik tedavi masrafını ödeyemeyince bir insanlık dramı yaşandı. Haber Milliyet’in 17 Nisan 2008 tarihli sayısında “Acılar içinde rehin kaldılar” başlığıyla yer aldı.
DHA muhabiri Tahsin Ülker imzalı haberde; vücutlarındaki yanıklar nedeniyle 19 yaşındaki Ahmet Gökoğlu ve 8 yaşındaki İbrahim Yıldırım’ın götürüldükleri Özel Hacettepe Tıp Merkezi’nde ön tedavi parasını ödeyemedikleri için, hastaneye sevk edilmelerine izin verilmediği ancak polisin araya girmesiyle bir saat sonra tam teşekküllü bir hastaneye gönderildikleri bilgisine yer veriliyor. Haberde özel tıp merkezlerinde yanık ünitesi mevcut olmadığı için kendilerinin sevk işlemi istediğini belirten isimsiz bazı yetkililerle de konuşulmuş.
Ertesi gün, Adana’daki tıp merkezi Sağlık Bakanlığı’nca beş günlüğüne mühürlenince Milliyet bu kez de Dinçer Şeref imzasıyla birinci sayfadan “O hastane kapatıldı” başlığını attı. Haber, “Tıp merkezine kapatma cezası” başlığıyla iç sayfalarda işlenirken Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın kapatmayla ilgili açıklamalarına yer verildi.
Ancak ilk günkü haberde özel tıp merkezinin adı haberin içerisinde bir kez geçmesine karşın, ikinci gün kapatılan özel tıp merkezinin ismine yer verilmemiş olması bazı okurlarımızın dikkatini çekti 

Hangi özel hastane?

Beste İzmirli adlı okurumuzun şikâyeti şöyle:
“Gazetenizin yıllardır SSK ve diğer devlet hastanelerinde yaşanan usulsüzlükleri, ihlalleri ve hasta mağduriyetlerini anlatan/sorgulayan haberciliğini beğenerek takip ettiğimi belirtmek isterim.
Ancak, uzun zamandır özel hastanelerin yaygınlaşmasına, her sokak başında bir klinik açılmasına rağmen bu kurumlara ilişkin aykırılıkların yeterince sayfalarınızda yer almadığını düşünüyorum. Gazetenizin 17 Nisan 2008 tarihli sayısında ‘Acılar içinde rehin kaldılar’ ve ikinci gün ‘Tıp merkezine kapatma’ başlığıyla devam eden haberin hiçbir satırında hastanenin veya yetkililerin ismi yayımlanmadı.
Oysa benzer bir durum bir devlet hastanelerinde gerçekleşse, daha haberin başlık veya spotunda hangi hastane olduğu, o an yetkili doktorların ve kurumun fotoğraflarıyla birlikte yayınlanırdı. Örnek: 13.02.2008: ‘Doğumevinde pitbul dehşeti’ başlıklı haberiniz.
Haber ‘Zeytinburnu’ndaki Semiha Şakir Doğumevi Hastanesi...’ cümlesiyle başlamış. Yani devlet kurumlarına karşı hepimizin bir ‘Vurun abalıya’ yaklaşımımız... Konu özel teşebbüslere gelince duruyor muyuz? Size sorum, gazetecilik etiği olarak hastanelerin adı yayımlanmalı mı, yayımlanmamalı mı?” 

Yazı İşleri: Gizleme yok

Konuya ilişkin olarak Milliyet Yazı İşleri şu açıklamayı yaptı: “Sayın Beste İzmirli’nin mektubunda yer alan ‘Tek bir satırda dahi hastanenin adı yer almıyor’ ifadesi doğru değil. Çünkü ilk gün yayımlanan haberde, hastanenin adının Özel Hacettepe Tıp Merkezi olduğu yer alıyor. Dolayısıyla Milliyet’in isim gizleme gibi bir tutumu yoktur, olamaz da. İkinci günkü devam haberinde hastanenin adının yer almaması ise kasıt değil, bir hatadır. Özellikle ‘O hastane kapandı’ başlıklı bir haberde mutlaka isim verilmeliydi, gözden kaçmış.
‘Bu tip durumlarda özel kuruluşun adı verilir mi, verilmez mi?’ tartışmasına gelince... Hastane haberini örnek alıp yola çıkarsak, bu noktada Milliyet’in kriteri, ortaya atılan iddianın doğru olup olmadığıdır.
Habere konu olan kuruluşun ihmali açıkça ortadaysa isim vermekte bir sakınca görülmez. Ancak her iddiada, detaylı araştırma yapmadan isim vermek, ihmali olmayan bir ticari kuruluşta onarılamaz zararlara   yol açabilir.”

Haberin Devamı

Ombudsman’ın görüşü:
Yazı İşleri’nin yanıtından, “özel hastanenin adını gizlemek” gibi bir ticari kaygı olmadığını anlıyoruz. İlk günkü haberde zaten adı verilmiş. Etik sorumluluk böyle zamanlarda özel ya da kamu ayrımı yapmadan olayın üzerine gidilmesini gerektirir. Milliyet’in haberinde bu duyarlılığı görüyoruz.
Beste İzmirli’nin uyarısı ise “sosyal sorumluluk” açısından Milliyet okurlarının yüksek standardına örnek oluşturuyor. Sağlık sektörü Türkiye’de hâlâ en sorunlu alanların başında geliyor. Ortada bir mağduriyet varsa elbette hastane adı verilecektir.
Sağlık Bakanlığı’nın valiliklere gönderdiği 2004 tarihli, “Hastanelerde hastalar artık rehin kalmayacak, senet imzalatılmayacak, ödeme gücü bulunmayan ya da sosyal güvencesi olmayan vatandaş adresini bırakarak ödeme yapmadan hastaneden ayrılabilecek” denilen genelgesi de bir kutu bilgi şeklinde habere eklenmiş olsa Adana’daki skandal daha fazla sorgulanmış olurdu.

Yazarlar