The Others Kuyunun 1915 metre dibinde yaşayamayız

Kuyunun 1915 metre dibinde yaşayamayız

23.09.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kuyunun 1915 metre dibinde yaşayamayız

Kuyunun 1915 metre dibinde yaşayamayız


ABD Temsilciler Meclisi alt komisyonundan geçen Ermeni tasarısı ile ilgili olarak Ermeni AGOS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink ile konuştuk. Türkiye Ermenilerinin duygularını yansıtan Dink, travmaların fanatik unsurların elinde sermaye haline gelmesinin engellenmesi için diyalog öneriyor.


       ABD Temsilciler Meclisi alt komisyonundan geçen Ermeni tasarısı için ne diyorsunuz? Türkiye Ermenisi’nin en büyük arzusu, Türkler ve Ermeniler arasında yeniden ruhların restorasyonudur. Bunun için de diyalog olması lazım. Kimse diyaloğu, Amerikan senatosunda, üçüncü ilgisiz yerlerde aramamalı. İki halkın, artık Ermenistan da olduğuna göre iki ülkenin arasında kurulacak bir diyalog ortamı ile, her şeyin çok daha rahat olacağına inanıyorum.
       Ben çözülebilecek sorunlar diye bir sorunlar kümesinin olduğuna inanmıyorum. Yönetimler ilişkiye geçmeli ama halklar ve sivil toplum örgütleri arasında mutlaka bir ilişki olmalı. Türkiye ve Yunanistan diyaloğunda, halkların yakınlaşması itici güç oldu. Aynı şey Türkiye - Ermenistan arasında da olabilir. Böyle bir ilişkide Türkiye Ermenilerine büyük görev düşüyor: Biz hem Türkiye yurtseverliği, hem de Ermeni kimliği ile ciddi köprü vazifesi görebiliriz.

       Türkiye’deki Ermeni yurttaşlarımız, yurtdışındaki Ermeni tasarıları karşısında nasıl bir ruh hali içine giriyorlar?
       İsterseniz ben kendimi örnek vereyim: Benim hem Türkiyeli hem Ermeni kimliğim var. Bu iki kimliği kendi iç dünyamda özümsedim. Ermenilere yönelik kötü bir söz beni yaralıyor. Aynı şekilde Ermenilerin Türklere karşı kötü bir sözü ya da örneğin ASALA gibi hareketler de beni çok üzüyor. Her iki halka yönelik kötülükler bizim ruh dünyamızı sarsıyor.

       ASALA’ya isyan ettik!
       Biz ASALA’ya isyan ettik. Bir ara “Ermeni dölü" sözü vardı, bu söze de isyan ettik. Biz Türkiye Ermenileri Türklüğü ve Ermeniliği birlikte yaşamak istiyoruz, yaşıyoruz da... Bazı fanatik kesimlerin var olmasından üzüntü duyuyoruz. Bu üzüntülerden birisini ASALA’yı protesto etmek için Artin adlı bir Ermeni kendisini Taksim’de yakarak ifade etmişti.
       “Niye diyalog olmuyor? Yine neler oluyor? Bu Amerikan senatosunun bizimle ne ilgisi var?" duygularıyla isyan ediyoruz.

       Ermenistan’a giden bazı basın mensubu arkadaşlar sanılanın aksine Erivan’da sevgiyle karşılaştıklarını yazdılar. Sizin gözlemleriniz nedir?
       Sessiz çoğunlukların Türkiye’ye karşı bir düşmanlığı yok. Ermeniler içinde tarihsel bir travma söz konusu. 1915 olayları yaşandı. Ama “unutmamaöyı da, “unutmaöyı da baş koşul haline getirmenin bir manası yok. “Kabul edin", “özür dileyin" gibi bir dayatma da kabul edilemez. Huzurumuzu bozacak tartışmalardan diyalogla kaçınabiliriz.

       Sadece fanatikler konuşuyor
       Sorun, sadece fanatik unsurların konuşuyor olması. Sadece onların sesi çıkıyor. Önemli olan Dünya ölçeğinde değil, iki halkı konuşur hale getirmek. Geçmişte iki halk olarak emperyalistlerin elinden çok çektik. Huzursuzluğumuzun nedeni onlar. Bugün de emperyalist sistemin ve büyük devletlerin elinde bu konunun konuşuluyor olmasını bir ermeni olarak kesinlikle kabul etmiyorum. Benim konuşacağım bir şey varsa oturur sizinle, tarihi de, geleceğimizi de konuşurum. Ben her şeyi sizin bilginize ve vicdanınıza bırakırım. Ayrıca tarihten hiç husumet çıkarmam.
       Tabu konu kalmasın. Konuşalım, okuyalım, muhakemeyi kendimiz yapalım. Böyle bir ortamda hiçbir dayatma imkan bulamaz.
       Ermeni halkını hâlâ bir kuyunun 1915 metre dibinde tutmaya çalışanlar var. O travma içinde onu tutmak istiyorlar. Oysa bu halkın artık kuyunun ağzındaki ışığa erişmesi, bu kuyudan kurtulması lazım. Bunun için de birileri elini uzatmalı. Benim yaşam amacım, bir dram ortaya çıkarılsın ve herkese anlatılsın değil.

       Kim elini uzatmalı?
       Bağdat Demiryolu Hattı’nı, Almanların rolünü, Fransız ve İngiliz göz yummasını incelemeden tehcir olayı anlaşılamaz. Elini uzatacak olanlar Fransızlar ve Amerikalılar değil. Zaten onlar ittiler bizi bu kuyuya. Türkiye’nin elini uzatması lazım. “Özür, arkasından tazminat, arkasından toprak talebi gelir" ve karşı tarafın “unutmama" travmaları artık bitmeli. İkisi de hastalıklı bir hal.
       Fanatik unsurlar bu travmayı sermaye haline getirdiler, sürekli kullanmaya çalışıyorlar. Türkiye fanatik unsurların elindeki bu sermayeyi almalı. Bir devletten, halktan “özür dile" demenin mantıklı bir yönü yok. Dramdan husumet çıkarılmaz. Üçüncü kişilerin bu konuda söz hakkı yok.

       Reçete diyalog, doktor biziz
       Bu travma kuşaklara aktarılmadan çözülmelidir. Reçete diyalog; doktor ise her iki taraf.

       Türkiye ne yapmalı size göre?
       Üçüncü ülkelerin bu meseleyi nasıl koz olarak kullandıklarını görmek lazım. Fransız Devlet Başkanı’nın Ecevit’e mektubu ibret vericidir: “Helikopter ihalesine bizim firmayı sokmamışsınız ama ben Ermeni tasarısının senatoya gitmemesi için ne kadar uğraşıyorum" dedi. Amerika’da da seçim var diye konu gündeme geldi. Türkiye bu meseleyi üçüncü ülkelerin kullanımına terk etmemeli. Bunun da tek yolu diyalog.