The Others Madalyonun yüzleri

Madalyonun yüzleri

04.03.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Madalyonun yüzleri

Madalyonun yüzleri



Milliyet’in 25 Şubat tarihli sayısında manşetten Doktor İzinde Azrail Nöbette ifadesiyle sunulan, iç sayfada Doktor Bayrama Hasta Mezara başlığı altında aktarılan haber, çoğu doktor ve sağlık görevlisi, 30 kadar okurun tepkisini topladı.
Haberde, böbrek, akciğer ve kalbinden rahatsız olan sağır - dilsiz bir hastanın Konya Numune Hastanesi’nde personelin bayram izninde olması nedeniyle ölümünün ayrıntıları yer almaktaydı. Öne sürülen iddialara göre hastaya solunum cihazı yetkili kişi olmadığı için bağlanamamış, tedavi ücreti ödenemediği için başka bir hastaneye sevki saatlerce gecikmiş, ölüm engellenememişti.
Dr. Muhittin Aygar’ın eleştirileri:
"Hastanın hastalığı net olarak yazılmamış; solunum cihazına bağlanması için doktorun onayı gerekmez; izinli olan doktorun branşı belirtilmemiş; Bird cihazı yanlışlıkla Birth diye yazılmış; akciğerlerde anemi oluşmaz, belki ödem olabilir; acil bakım sorumlusu diye bir unvan yoktur, yoğun bakım sorumlusu olabilir."
Dr. Hüsnü Ege’nin tepkisi:
"Haberiniz önyargılı ve taraflı. İlk anda manşeti ve başlıkları görenler, doğrudan doktorlar hakkında kesin bir yargıya kapılıyorlar. Bildiğiniz gibi doktorlar da devlet memuru. Yasal izin hakları var. Haberde öyle verilmiş ki, sanki doktorlar köle. İzin almaya, kullanmaya, aileleriyle birlikte olmaya hakları yok. Hastaneden hiç ayrılmamalılar!"
Dr. Ege, "taraflısınız" nitelemesini açıyor:
"Zaten akciğer, kalp ve böbrek yetmezliği olan bir hastanın durumunu ve hastalığının derecesini belirtmeden tüm suçu doktorlara yüklemişsiniz. Hasta yakınlarına 130 milyon TL masraf çıkarıldığını ve bu ücret ödenmeden sevkinin yapılmadığını yazmışsınız. Bu konuda doktorun yetkisi ve sorumluluğu sizce nedir? Bu konuda okur bilgilendirilmiyor. Daha önce Bursalı meslektaşlarımızdan, sosyal güvencesi olmayan ve vizesi geçmiş hastalara ücretsiz tıbbi müdahalede - üstelik acil serviste - bulundukları için, yol açtıkları maddi zararı doktor maaşlarından keserek ödetmişlerdi. Madalyonun öteki yüzünü göz ardı ediyorsunuz. Bu haksızlıktır. Ülkenin bir yeniden yapılandırmadan geçtiği şu günlerde sizlerin de üstünüze düşen özeleştiriyi yapacağınıza inanmak istiyorum."
İsmini vermeyen bir doktorun şikayeti:
"İddiaya dayanarak hemşireler hastayı kovdu gibi bir bilgi verilmiş, ancak hemşirelerin, doktorların bu konudaki görüşü alınmamış."
Uzman Dr. Yurday Çetin:
"Bu haber, hastaların Türkiye’de ne derece tıbbi müdahale haklarını kullanma bilgisine sahip olduğunu gösteriyor. Bu hastaların bakılacağı tek yer, yoğun bakım servisleridir. Buralarda tedavi, özel eğitim almış kişilerce ve kesintisiz olarak yapılır. O gün görevli olduğu halde hekimin hastanede bulunmayışı söz konusu ise bu durum belirtilmeliydi. Şayet yeterli sayıda eleman bulundurulmamasına bağlı idiyse bakış açısı farklı olmalı ve hekimler tek sorumlu gösterilmemelidir. Bu tür haberler daha net ve objektif verilmeli. Okur zaten verilen bilgiyle sonuca gider. Yargısız infazı hekimler de dahil kimse hak etmiyor."
Son söz Dr. Aygar’dan:
"Tıbbi danışmanınız olup olmadığını merak ediyorum. Haberi doğru işlemeliydiniz. Anladığıma göre bu kişi kronik böbrek hastası. Bu hastalarda özellikle terminal dönemde maalesef yapılacak bir şey yok. Sağlık sistemimizde aksayan pek çok yön olduğu doğru. Ama bu sistemin sadece bir parçası olan doktorların sorumlu tutulmaları ve hedef gösterilmelerini yadırgıyorum. Sistemin sorgulanması ve yeniden yapılanması gerekiyor."
Yorum: Haber bir doktor ve hasta yakınları kaynak alınarak hazırlanmış. Anemi değil ödem söz konusu. Hastalık "terminal", yani son safhada imiş. Bayram iznine çıktığı belirtilen Dr Başer Cander’in görüşleri haberde yer almıyor ki, bu çok önemli bir eksiklik. Öte yandan, İl Sağlık Müdürlüğü bu haber ardından "görev ihmali" savıyla hastane yönetimi hakkında soruşturma başlatmış durumda. Bird cihazının kullanım yetkisinin özel bir günde belirsiz kalmasının hatası, yasal izne çıktıysa, doktorun olmamalı. Yine de soruşturmanın sonucunu beklemek gerekecek. Başlıklar, her ne kadar hastaneye ait bir ihmali gündeme getirmek amacıyla atıldığı söyleniyorsa da, doğrudan doktorlar hakkında kesin bir yargı içeriyor. En önemlisi, böyle algılanıyor. Bu tür haberlerin bize verdiği üç ders şöyle: Tıp, din ve hukuk gibi konularda bir danışma mekanizması geliştirmek gerek. Girift olaylarda muhabirin doğru yönlendirilmesi ve metnin sıkı bir denetimden geçmesi gerek. Kesin ve doğru bilgi olmadıkça, bir meslek grubuna haksız biçimde işaret eden başlıklardan kaçınmak gerek..
Yine tıpla bağlantılı bir düzeltme: 21 Şubat tarihli Milliyet’te yer alan Mahkûm Olsa Kurtulacak! başlıklı haberde, trafik kazasında felç olmasına ve Adli Tıp kararına rağmen yasadışı bir örgüte üye olduğu gerekçesiyle dokuz aydır hapiste tutulan Hüseyin Yıldırım’ın öyküsü anlatılmaktaydı.
Haberin kaza ile ilgili bölümündeki ifade şöyleydi: "Camdan fırlayan Yıldırım’ın omuriliği ve kafatası kırılırken, boynundan altı felç oldu..."
"Tıpta omurilik kırığı diye bir şey yoktur. Kazalar sonunda ‘omurilik zedelenmesi’ veya ‘omurilik hasarı’ gibi tabirler kullanılıyor" diye yazmış Baykul Özdem. Çok haklı. Haberde kastedilen, omurga kırığı veya hasarı.









Yazarlar