The Others Örgütümüz tabii ki denetleniyor

Örgütümüz tabii ki denetleniyor

08.09.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Örgütümüz tabii ki denetleniyor

Örgütümüz tabii ki denetleniyor

       Hamburg'ta bulunan Körber Vakfı'nın mali desteğiyle Alman genç gazetecilerin bir örgütü olan Journalists Network, geçen hafta Türkiye'den değişik gazete ve dergilerinden bir grup gazeteciyi Almanya'nın değişik kentlerinde ağırladı. Programın ana konusu, Türkiye - Almanya ilişkileri, Türkiyeli aşırı gruplar, Alman aşırı sağ akımlar ve Almaya'da seçimlerdi. JN'in hazırladığı program içerisinde, Bonn'da Alman iç istihbarat örgütü olan Anayasayı Koruma Örgütü(BfD) ile sorulu cevaplı bir karşılaşma da vardı. BfD'nin ikinci adamı olan Klaus - Dieter Fritsche Türk gazetecilerine BfD üzerine bilgi verdi. Fritsche'nin konuşmasının ağırlık noktası, Alman istihbarat servislerinin nasıl ve niçin kontrol edilmesi gerektiği üzerineydi. Ayrıca aşırı Alman ve aşırı Türk akımları üzerine de iki uzman açıklamalarda bulundu. Almanya gezisine katılan arkadaşımız Naki Özkan, Alman haberalma örgütünün verdiği brifingi özetledi.

       Alman istihbaratçıların verdiği bilgilere göre, Almanya'da üç haberalma örgütü var: Yurtdışına yönelik olarak faaliyet gösteren Federal Haberalma Örgütü(BND); yurtiçinde federal düzeyde ülkenin güvenliği için çalışan Anayasayı Koruma Örgütü(BfD) ve sonuncusu da Askeri Haberalma Örgütü.
       Alman gazetecilerinin Türk gazeteciler için yaptığı program çerçevesinde iç haberalma örgütü olan Anayasayı Koruma Örgütü'ne(BfD) de bir ziyaret yapıldı. Başkan Yardımcısı, servisin ikinci adamı olan Klaus - Dieter Fritsche, Alman istihbarat servisinin nasıl örgütlendiğini, görev alanlarını ve daha da önemlisi siyasi otoriteler tarafından nasıl kontrol edildiğini anlattı. Ülkemizdeki devlet istihbarat örgütlerinin nasıl denetlenemediğini, nasıl kanun kaçaklarıyla inanılmaz ilişkilere girdiğini, nasıl birbirleriyle kıyasıya ve hatta kanlı hesaplaşmalar içerisinde olduğunu ve nasıl kontrol dışı çalıştığını göz önüne alırsak, Alman istihbarat örgütünün ikinci adamının, Türk gazetecilere kendilerinin nasıl kontrol edildiğini ve kontrol edilmelerinin gerekliliğini özellikle vurgulayarak anlatması ilginç bir paradoks oldu.

       Servisin ikinci adamı Fritsche'nin anlatımına göre, Almanya'daki istihbarat servisleri karar alan yetkili organlar değil. Anayasayı Koruma Örgütü'nün(BfD) yetki alanı da sadece bilgilerin toparlanmasına yönelik. BfD, hiçbir şekilde operasyon yapamıyor, insanları gözaltına alamıyor. Operasyonları polis ve polise bağlı kurumlar yapıyor.
       Anayasanın 10. maddesine göre, istihbarat örgütünün yaptığı operasyonlar her yıl, her vaka için özel ve bağımsız bir komisyonla birlikte parlamento tarafından kontrol edilip onaylanıyor.
       Örgütün konumu ve görevi Alman anayasasının 87. maddesince belirlenmiş. "Anayasa sınırları içinde hareket eden bir örgütüz" diyen Başkan Yardımcısı Fritsche, bir gizli servisin konumunun anayasaya yerleştirilmesinin dünyadaki tek örneğinin Almanya olduğunu söylüyor.
       Gizli servisin konumunun anayasal düzeyde ele alınmasının nedeni olarak da Almanya'nın geçmişindeki Nazi dönemi deneyi olduğunun belirtiyor. Gestapo'nun anıları Almanlara gizli servislerin sıkı kontrol altında tutulması gerektiğini öğretmiş. Ayrıca, Doğu Almanya'da yetki ve karar organı haline gelmiş istihbarat örgütlerinin varlığının olumsuz sonuçları da Almanlara kontrolün önemini doğrulatan bir örnek olmuş.

       İçişleri Bakanlığına bağlı olan BfD, hükümet ve bakanlık organları tarafından kontrol ediliyor. Ayrıca Hazine de denetliyor. Fritsche, "maliyetlerimiz haliyle denetim altında" diyor.
       Ama en önemlisi parlamenter kontrol sistemi. Parlamentoda bir komisyon gizli toplanıyor. Parlamenter kontrol komisyonunun yetkisi çok fazla. Tüm partilerden üye mevcut bu komisyonda. Ayrıca özel durumlarda araştırma komisyonları kuruluyor. İçişleri bakanlığı birimleri de denetim görevini sürdürüyor. Keza iletişimi denetleyen bir komisyon var. BfD, hukuksal açıdan mahkemelere karşı sorumlu. BfD hükmi şahsiyetine karşı dava açılabiliyor.
       İnsanın aklına ister istemez Türkiye'de bir yurttaşın gizli servisler hakkında mahkemeye başvurmasının olanaksızlığı geliyor.
       Haklarında raporlar düzenledikleri aşırı örgütlerin kendilerini mahkemeye verdiğini belirten Fritsche, mahkemeye hazırladıkları raporu doğrulayan delilleri sunduklarını ve şimdiye kadar hiç dava kaybetmediklerini anlatıyor.
       Bu arada Fritsche basın ve kamuoyu tarafından denetlendiklerini de söylemeyi ihmal etmiyor.
       Fritsche, "Biz bilgilerimizin çoğunu açık alandan alıyoruz. Toplantıları izliyor, yayınları takip ediyoruz" diyor. Bilgilerin küçük bir kısmının ajanlar tarafından toplandığını belirtiyor. Böylece, Alman gizli servisinin faaliyetinin ağırlık noktasını filmlerdeki gibi ajan provakatör faaliyetleri olmadığını öğreniyoruz.
       Bu bilgilerin değerlendirmesi yapıldıktan sonra gelişmeler hükümete bildiriliyor. Bu bilgilerin ışığında kararı siyasi otorite veriyor. Karar bir operasyon gerektiriyor ise, olay polise aktarılıyor.

       Türkiye'de herkesin dinlenebilmesi için bir seferde karar çıkartılmış olmasını hatırlayıp soruyoruz: Almanya'da dinleme kararı nasıl alınıyor? Polis önce, İçişleri bakanlığındaki bir komisyona başvuruyor. O komisyon dinleme isteğinin doğruluğuna bakıyor. İstek yerinde ise, dinlemek için için polisin mahkeme kararı alması gerekiyor. Ayrıca, bir şüphelinin dinlenmesi çok kısa bir süre için geçerli. Süre bittiğinde polis dinlemeye devam etmek gerekliliğine inanıyorsa, hakimden tekrar bir karar almak zorunda.
       Bu arada bazı insanlar için dinleme yasağının mevcudiyetini, bazı insanların dinlenemeyeceğine dair tartışmaların olduğunu öğreniyoruz. Bu tartışma politik bir tartışmaya da dönüşmüş. Örneğin, politikacılar, avukatlar, dini görevliler dinlenebilir mi? Gazeteciler ve avukatların dinlenebilir gruba dahil edilmesi de yeni olmuş. Dini görevlilerinin dinlenip dinlenemeyeceği ise hala tartışılıyor.
       Doğu Alman istihbarat örgütü Stasi'den BfD'de çalışan olup olmadığını soruyoruz. "Doğu Avrupa'nın çöken ülkelerinden kişileri örgüte dahil etmek gibi bir durumumuz yok" yanıtını alıyoruz.
       Bu arada BfD çalışanları içinde değişik siyasal eğilimleri olan insanların çalışabileceğini, doğal bir siyasal eğilim dengesinin oluştuğunu belirten Fritsche, memurların partilere üye olabileceğini ama aşırı partilere üye olmalarını onaylamadıklarını söylüyor.