The Others Tarihin deprem şehri

Tarihin deprem şehri

09.09.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Tarihin deprem şehri

Tarihin deprem şehri


Bizans ve Osmanlı kayıtlarına göre İstanbul'un deprem tarihini Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğretim üyesi beyin cerrahı Prof. Dr. Cengiz Kuday yazdı.



       1754'te İzmit merkezde saat 3.30'da şehrin büyük bir kısmını etkileyen deprem, İstanbul'da da birçok evin hasar görmesine sebep oldu. Edirnekapı surları, Yedikule'nin bazı duvarları, birçok cami tamamen yıkıldı.

       Anadolu'nun deprem tarihi binlerce yıl geriye uzanıyor. İstanbul'da deprem ile ilgili ilk yazılı belgeler Bizans'ın erken dönemlerine rastlıyor. Bu kayıtlara göre, imparator Arkadis devrinde MS 298 - 402 yılları arasındaki depremlerde İstanbul'un yerle bir olduğu belirtilmiştir.
       Yine aynı kayıtlarda 480 - 527 yılları arasındaki depremle yıkılan İstanbul'un yeniden inşa edildiği bildirilmiştir. II. Justinien devrinde Ayasofya'nın ilk yapıldığı 26 Aralık 537'de şehir tekrar depremle yıkılmış ve kilise tamamen harap olmuştu.
       557'de yeni bir deprem şehri tekrar oturulamaz hale getirdi. 740 yılında İstanbul tekrar depremle sarsıldı, maddi hasar ve çok sayıda can kaybı oldu. 869'da şehir 40 gün süreyle değişik şiddette depremlerle sarsıldı ve harap oldu. Bu depremde surların büyük bir kısmının ve Arkcadus sütununun yıkıldığı, çok sayıda bina ve can kaybının olduğu kaydedildi. Çok sayıda insan kaybının kaydedildiği diğer bir büyük deprem de 1037 yılında oldu.
       1296 yılındaki çok büyük bir depremle Bizans'ta çok sayıda kilise, saray ve ev yıkıldı, ölü sayısı binlere ulaştı. 1344'teki sarsıntıda birçok kilise ve evin yanı sıra Ayasofya da büyük zarar gördü ve can kaybı yüksek oldu.
       1344'ten 1453'e kadar olan deprem kayıtlarında çok büyük bir zarar görülmüyor. İstanbul'un fethinden sonra en büyük deprem 14 Eylül 1509'da oldu. Bu deprem "küçük kıyamet" olarak nitelendirildi. İstanbul'da 109 cami, 1070 ev, Bizans'tan kalan surların büyük kısmı, Kız Kulesi, Bozdoğan su kemerleri ve Fatih - Çarşamba arasındaki Koromon semti tamamiyle yıkıldı. Bu depremde İstanbul ve Galata surlarını aşan dev dalgaların görüldüğü, birçok semtin sular altında kaldığı, önemli can kaybının meydana geldiği, hatta padişahın da 10 gün çadırda yaşamak zorunda kaldığı bildirilmiştir.
       Aynı depremde adaların büyük bir kısmının tahrip olduğu, İstanbul ve Beyoğlu yakasında toprakta büyük açılmaların meydana geldiği, İzmit ve Gebze'de çok sayıda insanın hayatını kaybettiği kaydedildi.
       Aynı yıl deprem vergileri koyan sultan, imparatorluğun çeşitli yörelerinden 66.000 kişiyi şehrin yenilenmesi için çağırdı. 3.000 usta ve beraberindeki 11.000 yardımcı ile İstanbul'un yeniden imarına başlandı. Bu imar faaliyeti 1510'da bitirildi.
       Bu büyük depremin artçı depremleri batı bölgesinde kısmi zarara sebep oldu. 1510'da İstanbul tekrar bir deprem yaşadı ve 1500 ev yıkıldı. 1522'de yine can ve mal kaybına sebep olan bir diğer deprem yaşandı. 1542'de bir İtalyan diplomatın yazdığı günlük ve mektuplarda İstanbul'da 12 Haziran gece yarısı büyük bir deprem olduğu, 2500 evin yıkıldığı, 4500 insanın hayatını kaybettiği yazılmıştır. 1556'da İstanbul'u içine alan körfez şehirlerinde hasara sebep olan bir deprem daha yaşanmıştır.
       15 Mayıs 1571'de olan bir depremde İstanbul tekrar etkilendi. Bu tarihten 1648 yılına kadar kayıtları düzenli tutulmamış onlarca deprem mevcut. 21 Haziran 1648'de Venedikli yazar Mormorin'in ülkesine yazdığı mektuptan ve o zamanki kayıtlardan şehrin büyük bir kısmının yıkıldığı, 30.000 insanın öldüğü ve denizin şehre "hücum" ettiğini bildiren bir deprem yaşandı.
       1663 depreminin hasar derecesini gösterir elimizde yeterli bir belge yok. 9 Mart 1688'de İstanbul'da 1500 evi yıkan, çok sayıda ölüme ve yaralanmalara yol açan bir deprem oldu. 11 Temmuz 1690'da Fatih Camii kubbesini de yıkan, can ve mal kaybına sebep olan bir deprem daha oldu. 1712'de de orta çapta hasara sebep olan bir başka deprem yaşandı.
       1719'da Yalova, Pazarköy, Karamürsel, İzmit Kaşıklı, körfezin karşı yakasını, Sapanca ve Düzce'yi içine alan çok geniş bir bölgede deprem olduğu kaydedilmiştir. Katip Çelebi'nin yazılarında o gün bazı yerlerde 25 metreye varan toprak açılmalarından söz edilir. Hasar tespiti, adı geçen yerlerde detayları ile yapılmış, aynı depremde Heybeliada'nın da çok etkilendiği kayıtlara geçilmiştir.
       1754'te İzmit merkezde saat 3.30'da şehrin büyük bir kısmını etkileyen deprem İstanbul'da da birçok evin hasar görmesine sebep oldu. Edirnekapı surları, Yedikule'nin bazı duvarları, birçok cami tamamen yıkıldı. Sultan Mehmet II. Camii'nin kubbesi çıktı. Bu depremde en büyük hasarı yine İzmit ve çevresi gördü. Bu depremin etkilerinin çevre illerde, özellikle Bursa'da görüldüğü kaydedildi.
       1754 depreminde Venedikli bir seyyahın anılarında İstanbul'da abartılan bir rakamla ölü sayısı 50 bin olarak verildi. Bu deprem sonrasında imar çalışmalarına hemen başlanmış ve içinde Yedikule, Edirnekapı surları, Topkapı surları olmak üzere birçok tarihi binanın onarımı 1756 yılında bitirilmişti. 1766 yılına kadar hemen her yıl orta şiddette depremler İstanbul ve çevresinde etkili oldu.
       22 Mayıs 1766'da İzmit - Tekirdağ arasını içine alan büyük bir depremle Edirne - İzmit - Bursa - Gelibolu ve İstanbul'da çok sayıda bina yıkıldı. Boğaz'da ve Mudanya Körfezi'nde büyük dalgalar depremin yarattığından daha önemli hasarlara sebep oldu. Eldeki kayıtlara göre, aynı yıl ağustos ayında diğer bir şiddetli deprem aynı bölgeleri etkiledi ve İstanbul'da 5 bin kişi öldü. Bu depremde İstanbul'un en çok Galata, Beyoğlu ve Üsküdar'ın etkilendiği bildirilmiş, Gölcük, Gaziköy ve Güzelce'de çok sayıda ve ev can kaybının olduğu kaydedilmiştir.
       1767 yılının ocak ayında başlayan orta şiddetli depremler yıl boyunca aralıklarla sürdü. 1768 Mart'ındaki depremde çok sayıda cami, kilise ve devlet dairesi etkilendi ve aynı tarihlerde Avusturya ve Macaristan'da da büyük depremler oldu. 1894 yılına kadar kısa aralıklarla bölgede çeşitli çapta etkiler yaratan depremler devam etti. 10 Temmuz 1894 tarihinde öğle vakti İstanbul'da 1 dakika kadar süren yer sarsıntısı büyük zarara yol açtı. Bu deprem 1310 Rumi yılında olduğu için "1310 zelzelesi" diye de tanınır. Halkın yıllarca unutamadığı bu şiddetli yer sarsıntısı "büyük zelzele", "büyük hareket" gibi adlar da almıştır. Bu depremde binlerce can kaybı oldu.
       Bitpazarı, Yağlıkçılar, Kapalıçarşı, Fatih ve Nuruosmaniye Cami ileri derecede zarar gördü, halk günlerce sokaklarda yaşadı.
       Bu son felakette yaşadıklarımız, bizim geçmişten pek ders almadığımızı gösteriyor. Ders alsaydık bu acı tekerrür eder miydi? Cumhurbaşkanı'nın bile saatler boyunca iletişiminin kesilmesi, bazı kurumlarımızın hali gerçekten üzücü. Hiç olmazsa üniversitelerimizin ve sağlık kurumlarımızın en yüksek duyarlığı ve özveriyi göstermiş olmaları bir nebze olsun içimizi rahatlatıyor.