The Others ÜNLÜ YAZARLAR POP KÜLTÜR PASTASINDAN PAY İSTİYOR

ÜNLÜ YAZARLAR POP KÜLTÜR PASTASINDAN PAY İSTİYOR

13.06.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Rock'n'roll roman

ÜNLÜ YAZARLAR POP KÜLTÜR PASTASINDAN PAY İSTİYOR

Her şey Salman Rüşdi ile başladı. Popüler kültüre ve onu besleyen en büyük kaynaklardan biri olan müzik dünyasına önce o el atmıştı. "Şeytan Ayetleri"nin yazarı Rüşdi, zamanın İranlı lideri Humeyni tarafından verilen ölüm fetvası "sayesinde" çok popüler olmuştu. Ama Rüşdi okuma ve ona destek olma modası çok uzun sürmedi. "Şeytan Ayetleri"nden sonra yazdığı hiçbir kitap ile gündeme gelemeyen Rüşdi'nin uzun yıllar sesi soluğu çıkmadı.
Sansasyonsever yazar sonunda sıkıldı ve rock dünyasına el attı. Yani az zamanda çok şöhret getiren dünyaya... İlk olarak U2'nun İrlanda barışı için verdiği bir konserde sahneye çıktı. İngiltere'de son altı yılda 30 kez ev değiştiren, ölüm tehditleri yüzünden sürekli koruma altında yaşayan Rüşdi, U2'nun peşine takılıp konserlere ve partilere katılırken hiç tereddüt etmedi. Ve ilk fırsatta müzik camiasında gördüklerinin dökümünü yapıp bir rock yıldızının hayatını anlatan yeni romanını yazdı: "The Ground Beneath Her Feet / Ayaklarının Altındaki Toprak." Kitap, Vina Apsara adında çok popüler bir şarkıcının hayatını anlatıyordu.

Madonna çöpe attı
U2, Salman Rüşdi'yi büyük Zooropa turnesinde kullanmıştı. Ama çok iyi bir yazar, şarkı yazarı ya da besteci olduğu için değil, zamanın hakkında en çok haber yapılan isimlerinden biri olduğundan... Ne yazık ki yıllar sonra romanı okuyanlar da aynı şeyleri söyledi.
Madonna kitabı ilk okuduğunda, "Bu kitabın yeri çöp sepetimdir," dedi. Eleştirmenler de ona katılmakta gecikmediler. Üstelik "Beyaz Dizi" tipi aşk romanlarıyla ünlü Jackie Collins'in klişelerinin bile Rüşdi'ninkilerden daha zekice olduğunu iddia ettiler. Rüşdi rock dünyasını anlatırken zerre kadar yaratıcı olamamış, sıradanlığa saplanıp kalmıştı. Örneğin yıldızların hayatını pis bir hayvanat bahçesine benzetiyor, "Vina'nın etrafında yılan gibi bir menajer, sırtlan gibi bir asistan, güvenlik gorilleri, tavus kuşu gibi bir kuaför ve ejderha kılıklı bir halkla ilişkilerci vardı," diyordu. Kitabının tanıtımı için BBC'ye çıktığında "İlk dinozor rock romanını yazdım," demişti. Hiç de yetkin olmadığı bir dünyaya el attığının farkındaydı. Ama ardından "Keşke romanımda yazdığım şarkı sözleri bestelense de bir CD çıkarabilsem; bu sözler hit bile olur," gibi laflar etmeye başladı ve tüm İngiltere'yi çileden çıkardı.
"American Psycho / Amerikan Sapığı" adlı kitabı Türkiye'de geçen ay çıkan Bret Easton Ellis, Rüşdi'den daha çok çalışmış dersine. Ellis, romanlarında yalnızca isim ve markalardan oluşan cümleler kurduğu için edebiyat tarihine isim takıntısını sokan adam olarak bilinir. Yeni kitabında yine isimlere takmış Ellis. Ama bu kez Amerikan Sapığı'ndaki gibi markalara değil, rock gruplarının isimlerine... "Glamorama", moda dünyasını anlatıyor ama sık sık müzik dünyasına da dalıyor. Ellis 35 yaşında olmanın avantajını kullanmış ve az da olsa gençliğin popüler zevklerini yakalamayı beceremiş. Yine de zamanın oldukça gerisinde.
Amerikalı yazar, Londra'yı 70'li yıllarda kalmış bir turist fantezisi gibi anlatıyor kitabında. İsim hastalığına rağmen, birçok müzik grubunun adını da yanlış yazmış (Kitapta İngiltere'nin en ünlü elektronik müzikçilerinden biri olan Aphex Twin, "Aphex Twins" oluvermiş). Yanlışlarını görünce editörünün şok olduğu söyleniyor.
Amerikalı yazar Tom Wolfe da pop kültürle yakından ilgileniyor. Wolfe, 20. yüzyıl Amerikasında, edebiyatıyla, en keskin ve etkili kültürel değişimlerin öncüsü olarak bilinir. Ama bugünlerde, Bullworth adlı son filminde rap yaparak herkesi şaşırtan yılların ağır adamı Warren Beatty'nin yolunda. Yazar son kitabı "A Man In Full"da tıpkı Beatty gibi rap yapıyor. Kitabında bölüm başlarına yerleştirdiği kafiyeli lirikler, ağzı bozuk gangsta rap'çileri bile şaşırtacak kadar sert. Gençliğin yükselen değerlerini yakalamaya çabalayan yazarlar arasında en başarılısı, suç romanlarından tanıdığımız Elmore Leonard. Bir kara komedi olan son kitabı "Be Cool"da en azından edebi olma iddiası gütmüyor. Leonard'ın filme de çekilen "Get Shorty" (ülkemizde 'Tut Şu Bücürü' adıyla gösterilmişti) adlı romanında bir mafya babası aniden film yapımcısı olmaya karar veriyordu. "Be Cool"da ise kahraman bu kez müzik dünyasında bir şeyler karıştırmaya kalkıyor. Bu yüzden Leonard'ın yeni girdiği bu camiada iddialı görünmesine de pek gerek kalmıyor.

Ucuz roman geri mi dönüyor?
Gençliğe ve alt kültürlere hitap ederek popüler olmayı, 70'li yıllarda Richard Allen gibi yazarlar keşfetmişti. O zamanlar yayınevleri "Bu edebiyat değil, ucuz romandır," diyerek aşağılıyorlardı onları. Şimdiyse böyle yazarların peşinde koşuyorlar. Eleştirmenler yayıncıların, yalnızca küçük çocukların yaptığı cinsten temelsiz eleştiriler, seks, başkaldırı ve hedonizm üzerine romanlar basmak istemelerini normal karşılıyorlar. Ama derin bir pazar araştırması yapıldıktan sonra ve gerçekten popüler kültürle iç içe yaşayan yazarlar tarafından...
Eleştirmenler hoşlanmasa da büyük yazarlar kendi aralarında "rock'n'roll roman" diye bir tarzı oturtmak üzereler. Bilmedikleri konularda yazarak gülünç durumlara düşüyorlar. Şunu da söylemek gerek, yaşlı ve oturaklı edebiyatçıları ümitsizce gençliklerini yakalamaya çalışırken izlemek, babanızı okul çayında rock'n'roll yaparken seyretmek kadar utanç verici...

Peki müzik dünyasını bilinçsizce kullanarak ceplerini dolduran yazarlar hakkında müzisyenler ne düşünüyorlar? Müzik ve edebiyat arasında işleyen çift yönlü trafikte kurallara uyanlar her zaman müzisyenler olur. Birçok müzisyen ve grup, ünlü edebiyatçılardan ve felsefecilerden etkilenmiştir. Özellikle de beat kuşağından... Alan Ginsberg, William Burroughs, Jack Kerouac, Neal Cassady gibi beat'lerin, müziğe olan katkıları yadsınamaz. Özellikle Burroughs'un yüzyılın ortasında giriştiği edebi deneyler yüzlerce rock grubunu etkiledi. Hatta Steely Dan, Throbbing Gristle, Psychic TV gibi birçok grup ismini onun romanlarından aldı. Şarkı sözlerinde Burroughs'u hatırlattılar hayranlarına... Edebiyatçılardan da aynı özeni bekliyor müzisyenler. Çünkü bu işi layığıyla yapabilen yazarlar da var. "Trainspotting," "Acid House" ve "Ecstasy" gibi kitapların yazarı Irvine Welsh iyi bir örnek. Welsh eski bir müzik yazarı ve gazeteci olduğundan pop kültürü besleyen alt kültürleri de iyi tanıyor. Kitapları hem çok satıyor hem de eleştirmenleri memnun ediyor. Üstelik kitaplarından yapılan filmler de hasılat rekorları kırıyor.