The Others "Uykusuz sektör" 98'de dehşet saçtı

"Uykusuz sektör" 98'de dehşet saçtı

31.12.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Uykusuz sektör" 98'de dehşet saçtı

Uykusuz sektör 98de dehşet saçtı

       23 Aralık akşamı Havza - Samsun karayolunda 20 kişinin diri diri yanarak ölümüne, 16 kişinin de yaralanmasına neden olan kaza ile bundan 14 ay önce Konya - Ereğli istikametinde 48 kişinin yine yanarak öldüğü, tarihimize "en büyük trafik faciası" olarak geçen kazanın aktörleri aynıydı: burun buruna çarpışan birer otobüs ve akaryakıt tankeri.
       Her iki kazanın nedenleri ve oluş biçimi de birbirine benziyordu: dikkatsizlik, tedbirsizlik ve hatalı manevra.
       İçişleri Bakanlığı'nın istatistiklerine göre otobüs kazalarına en çok uykusuz, yorgun şoförler (%44), aşırı hız (%32) ve şerit tecavüzü (%14,80) neden oluyor. Şoför uykusuz ve yorgun olunca kazalar da çarpışma riskinin en fazla olduğu iki yönlü ve bölünmemiş yollarda meydana geliyor; çoğunlukla da düz yolda ve açık havada giderken...
       Can ve mal kaybının bugünden yarına yarı yarıya azaltılması, sadece şoförlerin yola uykusunu almış ve dinlenmiş olarak çıkmasıyla mümkün. Ama olmuyor, "uykusuz sektörün" koşulları, bir bakıma Türkiye'nin toplumsal ve ekonomik durumu buna izin vermiyor.

       Uluslararası Yolcu Taşımacıları Derneği Başkanı ve Varan Turizm Seyahat A.Ş. Genel Müdürü İbrahim Aybar yurtiçi yolcu taşımacığında sürücülerin genellikle otobüslerinin içinde yaşamak zorunda kaldıklarını belirterek bu durumun nedenlerini de şöyle özetliyor:
       "Türkiye'de yolcu taşımacılığının üçte ikisi taşeron otobüslerle yapılıyor. Bu 14 bin otobüsün şoförleri aynı zamanda otobüsün ya sahibi ya da ortağı konumunda. Bu insanlar ayda yaklaşık 3 milyar lirayı bulan otobüs taksitlerini ödeyebilmek için geceli gündüzlü hiç dinlenmeden direksiyon başında oturuyorlar. Firmaya yüksek oranda komisyon ödedikleri için, ancak yollarda aldıkları yolcular kendilerine net para bırakıyor. Bu da 'dur - kalk'larla zaman yitirmelerine neden oluyor. Yiten zamanı yeniden kazanmak, sıra almak ve kalkış saatini yakalamak için de hem zamanla hem de ölümle yarışıyorlar!"
       Aybar'a göre bu ölümcül yarış sırasında ne sürücüler ne de otobüsleri dinlenebiliyor! Otobüslerin bakımını yapmaya bile zaman bulunamıyor.
       Kazalar ile Türkiye'nin gelişmişlik düzeyi arasındaki doğrudan ilişki işte böyle kuruluyor.
       Mal taşımacılığında da benzer bir durum var. Kamyoncular da fazla yük yüklüyorlar ve borç ödeyebilmek için haddinden fazla çalışıp hızlı sürüyorlar. Üç dingilli bir kamyonun azami yükü 20 tonken Türkiye'de 30 tondan aşağı yüklenmiyor. Üstelik Türkiye'de otobüslerin yüzde 36'sı 97 ve 98 modelken, yani genç taşıtlarken, kamyonların yaş ortalaması 14.
       1997'de Türkiye'de 629 bin kamyon, 140 bin otobüs vardı. Aynı yıl her 100 otobüsten 15'i (21.071), her 100 kamyondan 7'si (44.058) kaza yaptı.

       1997 yılı sonu rakamlarına göre Türkiye'de yolcu taşımacılığı yapma belgesine sahip 430 firma var. Yollarda 21 bin otobüs çalışıyor. Firma kurabilmek için 3 otobüs sahibi olmak yetiyor. Otobüs işletmek, her seferde en az 40 kişinin yaşamını elinde tutuyor olmak için sadece üç otobüslük bir yatırım yapmak yetiyor. Aybar'a göre çözüm tam da burada yatıyor. Bir yasa çıkarmak, yolcu taşımacılığını uluslararası standartlara oturtmak için yasal düzenlemeler oluşturmakta.
       Bunun için de Aybar önerilerini başlıklar halinde şöyle sıralıyor:
       * Devlet şirket kuruluşunda özmal otobüs sayısını 10'a çıkarmalı ve özmal otobüsleri arttıkça firmalara ek destekler sağlamalı.
       * Kurulacak firmanın sorumlulukları ve bu sorumlulukları karşılamaya yetecek mali kapasitesi olmalı. Örneğin Avrupa Birliği'nde firmalar yolcu başına 3 bin ECU tutarında teminat yatırmak zorunda.
       * Sürücüler işe alınmadan önce ruhsal ve fiziksel sağlık denetiminden geçirilmeli, sağlık denetimleri altı ayda bir yinelenmeli.
       * Firmalardaki bütün çalışanlar sosyal güvenlik kapsamında olmalı.
       * Kiralık otobüs çalıştıran firmalar, kiralık otobüslerden de sorumlu olmalı ve firmaların "uyanık olması" sağlanmalı.
       * Sürücülere yönelik meslek içi eğitim programları geliştirilmeli.
       * Bölünmüş, çift şerit yollar artırılmalı.
       * Sivil baskı grupları oluşturulmalı, herkes yaşamına sahip çıkmalı!