The Others Varlığı asparagas

Varlığı asparagas

21.02.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Burak GÖRAL

Varlığı asparagas

Basit ve geveze bir sokak satıcısının medyada nasıl yükseldiğini anlatan "Kutsal Adam", Eddie Murphy için artı puan getirecek bir film değil. Murphy'nin rol arkadaşı ise Jeff Goldblum. Şu sıralar içinde medya eleştirisi olan her filmin potansiyel bir seyirci kitlesi var. "The Truman Show" bunun en uç örneğiydi ve hak ettiği seyirciyi ve ilgiyi de bulmuştu. Oscar adaylıklarında hakkı yenmiş olsa da 90'lı yılların en önemli filmlerinden biri olduğu kesin.
"Kutsal Adam" basit ve geveze bir sokak "guru"sunun medyada nasıl yükseldiğini anlatıyor. Ricky Hayman (Jeff Goldblum) medya dünyasında başarılı olmuş, para kazanmak konusunda sorunu olmayan tam bir düzen adamıdır. Bir alışveriş kanalının idarecisi olan Hayman'ın hayatı neredeyse tüm kapitalist toplumlarda olması istenilen konumda sürüp gitmektedir (Son yıllarda oynadığı her filmde olduğu gibi bu filmde de oldukça çapkındır). Ancak televizyon kanalının sahibi (Robert Loggia) bir gün reytinglerin giderek düştüğünü ve çabucak bir şeyler yapmazsa kovulacağını söyleyerek onun uyanmasını sağlar. Hayman acilen "yeni bir şeyler" bulmak zorundadır. Bir rastlantı sonucu "G" (Eddie Murphy) adında, ilginç bir adamla tanışır.
Sokaklarda seyyar satıcılık yapan G, ruhsal olgunluğa erişmiş modern bir "guru"dur ve satamayacağı mal neredeyse yoktur. Alışverişin bir din türü olduğu bazen çok abartılı gibi karşılansa da eğer böyle bir şey varsa bu dinin peygamberi de G'dir. Hayman hemen bu adamı alır ve kendi şovunu ve alışveriş programını yapması için televizyona çıkarır. G, Hayman'ı kurtarmış, reytingleri de artırmıştır. Ama reytingler arttıkça G de kontrol edilemez bir hale gelir. En başta durumdan oldukça memnun olan Hayman artık tersi bir durumdadır.
Televizyondan alışveriş yapmak ülkemiz insanlarına pek akılcı gelmese de Amerika'da bu işte büyük paraların döndüğü bir gerçek. O yüzden satılan ürünün uzun uzun, adeta bir şov gibi çekilmiş reklamları yapılır bu tür kanallarda. Bazen bunlar bizim televizyonlarımızda da görülmekte. Filmin adının "Kutsal Adam" olması sadece G karakterinin Gandhi kıyafetleriyle ortalarda dolaşan bir guru olmasından kaynaklanmıyor. Kapitalist sistemlerde iyi satan adam, takip edilmesi ve olunması gereken neredeyse "kutsal" bir kişidir. Filmin çıkış noktası bu yönüyle bakılınca aslında iyi. Ama filmi seyredince ve senaryodaki bazı boşlukları görünce Eddie Murphy'e güvenilerek bunun üzerinde fazla durulmamış olduğunu anlıyorsunuz. Aslında "Kutsal Adam" göründüğü kadar yeni bir film değil. Hırs abartılınca nasıl da kötü sonuçlara ulaşılacağını gösteren filmlerden biri. Tam bir komedi de değil. O yüzden istediği hedefi vuramıyor. Eddie Murphy'nin çizdiği karakter dışındaki karakterlerin hepsi klişe.
Eddie Murphy (sanki bizdeki Cem Yılmaz'ın karşılığı) son dönem filmlerinde "Çılgın Profesör" ile bir atağa geçmişti. Ama bunu "Dr. Dolittle" ve "Kutsal Adam" gibi filmlerle sürdürebileceğini söylemek güç. "Kutsal Adam" biraz daha sağlam bir film olsaydı belki de onun için "her şey çok güzel olacak"tı.

Oyunculuk: 7
Senaryo: 6
Yönetim: 6
Genel: 6

e - mail:burakgoral@superonline.com
"Omuz Omuza" bütün kadınların beğeneceği duygusallıkta bir film. Zaten amaç da kadınların annelik içgüdüsüne seslenmek. Filmi erkekler için cazip kılansa Julia Roberts... Yıllar önceden kalma bir melodram konusudur; birkaç çocuklu bir anne kansere yakalanır ve ölmeden önce çocuklarına bakacak başka bir anne bulmak zorundadır. Daha önce özellikle aile komedileri yapan Chris Colombus ("Müthiş Dadı Müthiş Baba", "Evde Tek Başına", "Babam Söz Verdi" gibi) bu sefer bir melodrama imza atıyor. Böylesine eski bir konuyu cazip hale getirmek için de güçlü bir oyuncu kadrosunu oluşturmaktan da geri kalmıyor. Oscar ödüllü Susan Sarandon, ikişer kez Oscar adayı olmuş popüler oyuncular Julia Roberts ve Ed Harris filmdeki rolleri paylaşıyorlar.
Film bir moda fotoğrafçısı olan Isabel'in (Julia Roberts) evinde başlıyor. Isabel annelik konusunda oldukça başarısız sayılabilecek genç bir üvey annedir. 7 ve 12 yaşlarındaki iki çocuğu uyandırması ve anneleri olan Jackie'ye (Susan Sarandon) teslim etmesiyle biten bölümde tüm konu aşağı yukarı kurulmuş oluyor. Isabel yaşı, işi ve statüsü gereği kariyerini korumak için yaşamaktadır daha çok. Birlikte olduğu adam Luke (Ed Harris), Jackie'nin eski kocasıdır. Jackie tam bir anaç kadındır. Daha çok kasabalı bir karaktere sahip olan Jackie, nasıl anne olunması gerektiğini de iyi bilmektedir. Geç yaşta anne olmuştur ama iyi bir annedir. Çocuklar da Isabel'in hayatını mahvetmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Çünkü anne ve babalarının Isabel yüzünden ayrıldıklarını düşünüyorlardır. Luke'un eski karısı Jackie ve yeni sevgilisi Isabel birbirlerinden nefret ederler ama kader onları zoraki olarak biraraya getirecektir. Jackie kanser olduğunu öğrenecek ve çocuklarının ortada kalmasını önlemek için Isabel'le arasını düzeltmeye çalışacaktır.
"Omuz Omuza"nın sorunu buna benzer bir konuda olan "Sevgi Sözcükleri"nin varolması. "Benden Bu Kadar"ın yönetmeni James L. Brooks'un çok satan bir romandan uyarladığı ve Jack Nicholson, Shirley MacLaine ve Debra Winger'ın başrollerini paylaştığı filmde kanserli anne Debra Winger'dı ve çocuklarını hiç anlaşamadığı annesine emanet ediyordu. "Omuz Omuza" zaten en başta bu dezavantajla çıkıyor yola. Bildik bir konuyla yani. Filmin ilk yarım saatinde Jackie'nin mutlaka kanser olması gerektiğini anlıyorsunuz. Zaten ondan sonra bozulma başlıyor. Bir kere film "Sevgi Sözcükleri"ndeki duygusallığı ve hüznü yakalayamıyor. Daha çok bir aile sorununa takılıyor. Aslında amaç birbirini sevmeyen iki kadının çocukların hatırına birbirlerini sevmek zorunda kalmalarının anlatılması. Dolayısıyla ortada ağlanılacak bir film olmaması gerek. Ama özellikle kadın izleyicilerden bazıları hüngür hüngür ağlıyor.
Aslında aynı konunun değişik bir versiyonunu yıllar önce Hülya Koçyiğit'li bir Türk filminde de seyretmiştik. Orada da kantarın dozu iyice kaçmış, kanserden ölecek olan anne kocasına kendisinden sonraki eşi aramaya başlamıştı ama hiç değilse ortada yarattığı sinir bozukluğundan dolayı ağlanacak bir şey vardı. Susan Sarandon bu filmde yer yer sinir bozucu derecede uzlaşmaz tavrıyla antipatik olurken (hoş o durumda da öyle olunur herhalde) sonlara doğru daha duygusal bir tablo çiziyor. Yani performansını doğru yönlere kanalize edebiliyor. Julia Roberts ise özellikle film boyunca giydiği kostümlerle, bakımlı ve cezbedici haliyle, performansıyla da dikkat çekici. Ed Harris de her zamanki gibi yumuşak başlı, duygusal erkek triplerinde başarılı.
Peki kötü olan ne diyeceksiniz? Kötü olan artık sakız olmuş bir konuyu tekrar tekrar süsleyip önümüze getirmeleri. İşin ilginç olan kısmı bu senaryoyu da tam 5 kişinin yazmış olması. Sadece birine verdikleri parayla bir haftada bir tane yazılabilirdi doğrusu. Yazık olmuş. Sonuç olarak "Omuz Omuza" vasatın birazcık, ama azıcık üzerinde bir film...

Oyunculuk: 9
Senaryo: 5
Yönetim: 6
Genel: 7
1999'da Hollywood'dan beklenen gişe kazancının 7 milyar doları bulduğu söyleniyor. Bu miktarın hatırı sayılır bir bölümünü George Lucas'ın beklenen filmi "Star Wars Episode 1: The Phantom Menace"ın götüreceği açıkça görülüyor.

* Eyes Wide Shut: Hala bir sır olan Stanley Kubrick'in son filminde Tom Cruise ve Nicole Kidman çok cüretkar sahnelerle çıkacak karşımıza.
* Austin Powers: The Spy Who Shagged Me: Mike Myers'ın James Bond parodisi ikinci filmle sürüyor.
* Wild Wild West: Bir zamanlar Amerikan televizyonlarından yayınlanan bir diziymiş. Filmi çoktan bitti. Will Smith, Kevin Kline ve Salma Hayek başrollerde.
* Man on the Moon: Jim Carrey'nin yeni filmi, yine bir Amerikan popüler kültür ürünü olan "stand up"çı Andy Kaufman'ın hikayesini anlatıyor.
* Runaway Bride: "Özel Bir Kadın / Pretty Woman" filminin tüm ekibi yeni bir filme başlıyor. Richard Gere ve Julia Roberts, bu filmin bir devam filmi olmadığını savunuyorlar. Belki de aynısıdır!
* Any Given Sunday: Oliver Stone'dan bir spor filmi. Al Pacino, Dennis Quaid ve Cameron Diaz gibi isimler var.
* The Story of Us: Bu duygusal / dramatik film Bruce Willis ve Michelle Pfeiffer'i biraraya getiriyor.
* Analyse This: Robert De Niro yine bir mafya babası ve bir psikoloğu var. Bilin bakalım kim? Billy Crystal. Nasıl, iyi ikili değil mi?
* Fight Club: David Fincher yeni filminde eski bir romanı perdeye uyarlıyor. Gece klüpleri ve boks arenaları arasında geçen bu şiddetli filmde Brad Pitt ve Edward Norton var.
* Green Mile: Stephen King'in çok satan roman dizisinin gardiyanını Tom Hanks canlandıracak. Onun için değişik bir rol.
* Sleepy Hallow: Tim Burton ve Johnny Depp yine bir arada.
* For Love of the Game: Kevin Costner, "Boğa Takımı / Bull Durham" ve "Düşler Tarlası / Fields of Dreams" filmlerinden sonra beyzbola dönüş yapıyor.
* 8 mm: Nicolas Cage son gerilim filmiyle porno film endüstrisine dalan bir dedektif olarak çıkacak karşımıza