The Others Yeni Divan daha etkili

Yeni Divan daha etkili

05.03.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yeni Divan daha etkili

Yeni Divan daha etkili

AK temsilcimiz Büyükelçi Rıza Türmen İnsan Hakları Mahkemesi yargıcı oldu

Dünyada buna benzer başka mahkem yok. Bu kurumla ilk defa birey, devletlerin iç hukuk alanından çıktı ve uluslararası hukukun öznesi oldu.

Türkiye'nin Avrupa Konseyi nezdindeki daimi temsilcisi Büyükelçi Rıza Türmen, Avrupa İnsan Hakları Divanı'na yargıç olarak seçildi. Bugüne kadar Türkiye'yi Strasbourg'da temsil ederken, kasımdan itibaren deyim yerindeyse "çitin öbür tarafına" geçerek insan hakları ihlallerinin yargılandığı mahkemede görev yapacak. İstanbul Hukuk Fakültesi mezunu, Kanada McGill Üniversitesi'nden Master ve Ankara SBF'den doktora sahibi bir hukukçu olan Türmen, aynı zamanda Avrupa konseyi Kadın - Erkek Eşitliği Komitesi'nin de başkanlığını yapmaktaydı. Sayın Türmen'le İnsan Hakları Komisyonu'ndaki değişiklikleri ve Türkiye'nin gündemdeki davalarını konuştuk.

*Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ve Mahkemesi'nde 11. Protokol gereği önemli bir değişiklik oldu, nedir bu?
Eskiden bir İnsan Hakları Komisyonu'nda, bir de İnsan hakları Divanı'nda olmak üzere her ülkenin iki üyesi vardı, şimdi bu ikisi birleşiyor ve o birleşen tek mahkemeye her ülkeden bir yargıç seçiliyor. Prosedür de değişti. Avrupa Komisyonu'na üye ve İnsan Hakları Sözleşmesine taraf her ülke üç aday gösteriyor, bunlar Delegeler Komitesi'nden geçiyor ve Avrupa Komisyonu Asamblesi tarafından oylanarak seçim yapılıyor. Benim seçilmem de böyle oldu.
*Diplomatik kariyeri bırakıyor musunuz?
Yargıç olarak gelecek kasım ayında göreve başlayınca Dışişleri Bakanlığı'ndan ayrılacağım, evet.
*Bu çok ciddi bir karar. Tereddüt ettiniz mi?
İnsan hayatında bazen böyle büyük değişiklikler oluyor. Böyle bir görevin bana verilmiş olması ve hükümet tarafından da buna layık görülmek tabii bir onur, ama böyle büyük değişiklikler insan hayatında kolay olmuyor tabii.
*Kabul etmenizdeki en büyük etken neydi?
Yeni bir mahkeme kuruluyor, yeni bir ufuk açılıyor. Bu kurulacak yeni mahkemenin Türkiye açısından da son derece önemli olduğunu düşünüyorum.
*Türkiye'nin kabaran insan hakları dosyaları olduğu için mi?
Hayır, şu açıdan kastediyorum, bu sözleşme ve bu mahkeme aslında Avrupa'da geçerli olan insan hakları standartlarını saptıyor. Bu standartlara ulaşmak için neler yapmak lazım, onları görüyorsunuz. Size bir reçete sunuyor. Bu bakımdan Türkiye için önemli bir kurum. Bir de, dünyada buna benzer başka bir mahkeme yok. Hem devletin üstünde, hem de bireye başvuru hakkı tanıyan bir başka mahkeme yok. Bu kurumla ilk defa birey, devletlerin iç hukuk alanından çıktı ve uluslararası bir hukuk öznesi haline geldi.
*Yeni düzenlemenin amacı neydi? Davaların hızlanması mı?
Hızlanmasına ve daha etkili çalışmasına yarıyor, evet. Bir de, Komisyon'un duruşmaları şimdiye kadar gizliydi, şimdi tamamen açıklık kazanıyor. Ayrıca Bakanlar Komitesi'nin önemli yetkileri vardı, Komisyon raporlarıyla ilgili olarak ihlal olup olmadığını en son bakanlar komitesi saptardı, şimdi bu yetkileri kaldırılıyor. Sadece kararların uygulanmasını denetlemekle sorumlu oluyor.
*Mahkeme daha güçlendi ve bağımsızlığı arttı diyebilir miyiz?
Tabii, tabii. Bu mahkeme, İnsan hakları Sözleşmesi'nin ilk yapıldığı yıllardan bu yana çok büyük mesafe aldı ve çok önemli bir konuma geldi. Sözleşme de artık Avrupa kamu düzeninin bir nevi anayasası haline geldi. Bugün Avrupa'nın temel direklerinden biridir ve bunu güçlendirmek, çalışma etkinliği arttırmak lazımdı. Tabii Doğu Avrupa ülkeleri de şimdi Konsey'e geldiler ve mahkenenin işi çok arttı. Böyle bir reform gerekiyordu.
*Türkiye'yi nerede görüyorsunuz insan hakları açısından?
Türkiye insan hakları konusunda eksiklikleri olduğunu artık kabul etmiş durumda ve bu eksiklikleri gidermek için de gayet somut bir siyasi iradeyi de ortaya koydu. Bu önemli bir aşam. Tabii uygulamaya ne kadar geçirilecek, geçirilmeyecek orada bazı tereddütler oluyor.
*Sizce Türkiye'nin Divan'daki dosyalarından en önemlileri hangileri?
Yaklaşık 1800 kadar dava var Türkiye aleyhinde. Bunların ne kadarı kabul edilir, bilmek mümkün değil. Mesela Güney Kıbrıs'la ilgili buşvurular var ve bunlar tamamen siyasi nitelikte. Bireyin haklarının korunmasıyla hiç bir ilişkisi yok. Bunların çözümü Kıbrıs sorununun genel çözümüne bağlı. Bunun dışında, Güneydoğu'dan yapılan başvurular var. Daha çok 1992 - 93 yıllarına ait başvurular ve epeyce bir sayı tutuyor. Başka bir yığın bireysel başvuru var. Türkiye'de insanlar bireysel haklarını korumak bakımından böyle bir organ olduğunu keşfettiler artık. Ama oraya gelmek için önkoşullar hala geçerli. İç yargı yolları tüketilmiş olmalı.
*Mahkemenin Güneydoğu için iç yargı yollarını tüketme koşulunu istisna olarak kaldırması büyük tartışma yaratmıştı...
Evet, bazen mahkeme kendisi karar alabiliyor, ama bir noktaya dikkat etmek lazım. Divan bu dosyalar için keşif yapmıştır, her dava için inceleme yaparak ayrıca karar vermiştir. Bazen geçerli olmadığı sonucuna da varmıştır. Türkiye'de bu istisnayı her seferinde gerektirecek bir idari uygulama olduğu gibi bir sonuca varmaktan dikkatle kaçınmıştır. Çünkü İnsan Hakları Divanı da Türk yargı oraganlarının yerine karar vermekten bir haz almıyor, böyle bir sıkıntıları var.
*Türkiye'nin de, İnsan hakları Sözleşmesi'ni iç hukuka geçirmekte büyük sakıntıları olduğu söylenemez mi?
Bu Türkiye'nin dışında bir şey değil, İnsan Hakları Sözleşmesi Türkiye'nin kendi hukuk sisteminin bir parçası olmuştur artık. Şunu da söyleyeyim, artık İnsan Hakları Sözleşmesi dışında kalan hiç bir ülke Avrupa Konseyi'ne üye olamayacak. Eskiden Divan'ın yetkisini tanıyıp tanımamak ihtiyariydi, bu artık kalktı. Bu kurum Avrupa içinde kollektif hukuk vicdanını temsil ediyor. Divan'ın içtihatları da gelişen koşullara Sözleşmeyi uyduracak dinamik yorumlardır. Ama her zaman tabii ki üye devletlerdeki ortak hukuki standartları, daha çok konsensüs olan standartları dikkate alıyor.
*Türkiye'nin Avrupa Birliği ile Lüksemburg sonrası ilişkilerini nasıl görüyorsunuz?
Lüksemburg'dan ne karar çıkmış olursa olsun, Türkiye'nin konumunu değiştirmez, Türkiye Avrupa'nın ortasında duruyor. Türkiye'yi ne kadar kabul edecek, bu biraz da Avrupa düzeninin problemi haline geldi artık. Ama Türkiye'nin Cumhuriyet'ten bu yana çağdaş, modern bir devlet kurma projesi var. Ben bu projeye çok inanıyorum. Tabii ki modernliğin tanımı 1930'lardan bu yana büyük değişiklikler geçirdi, Türkiye de bu projesini sürdürmek için gerekli adımları atacaktır, ben buna inanıyorum.

*Yeni Divan'ın yetkisini kabul etmek mecburidir.
*iki aşamalı (Komisyon - Divan) denetim ve Komisyon'un inceleme safhasındaki gizlilik kalkıyor. Dosya muhtevası, tanık dinleme duruşmaları gibi karar öncesi prosedüre ilişkin işlemler kamuya açık oluyor. Divan başkanı aksine bir karar alabilir.
*Divan'ın kararlar kesin. İstisnai durumlarda ikinci bir inceleme yapılabiliyor.
*Bakanlar Komitesi'nin ihlal kararı alabilme yetkisi kalkıyor. Sadece Yeni Divan'ın kararlarının uygulanmasını denetlemekle görevli.
* Yeni Divan üyesi yargıçlar altı yıl için seçiliyor. Tekrar seçilme hakları saklı.

* Başvuru yolları ve şartları değişmiyor.
*İç hukuk yollarının tüketilmesi şartı değişmiyor. Divan'ın yapacağı inceleme de ancak, iç tüzük yollarının tüketilmesinden sonra devreye giriyor.
*Divan'ın kabul edilmezlik kararları, eskiden olduğu gibi kesin.
* Dostane çözüm eski sistemde olduğu gibi geçerli. Ancak bu işlemler gizlilik kuralına tabi.

*Üç yargıçtan oluşan "Komite", yedi yargıçtan oluşan "Daire" ve onyedi yargıçtan oluşan "Genel Kurul" bulunuyor.
* Divan'a başvuruları "Komite"ler inceliyor. İlk aşamada, kabul edilmez bulunmayan başvurular "Daire"lere havale ediliyor..
* Yerleşik divan içtihatıyla çelişkili bir çözüm gerektiren başvurular, "Genel Kurul"a gönderiliyor.