The Others Yüce Divan Yargıtay olmalı

Yüce Divan Yargıtay olmalı

03.02.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yüce Divan Yargıtay olmalı

Yüce Divan Yargıtay olmalı


Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı Sabih Kanadoğlu, Anayasa Mahkemesi üyesi Fulya Kantarcıoğlu'nun 27 Ocak'ta sayfamızda çıkan yazısına cevaben, Yüce Divan görevinin Yargıtay'a verilmesi gerektiğine ilişkin önerisinin gerekçelerini açıklıyor.


       Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı Sabih Kanadoğlu'ndan anayasa değişikliği önerisi
       Ceza yargılaması dünyanın hiçbir uygar ülkesinde ceza hukukunda bilgisi, birikimi ve deyemi bulunmayan idare hukuku uzmanlarına ve hele hukuk eğitimi almamış kişilere bırakılmamıştır.

       Gündeme gelen anayasa değişiklikleri nedeniyle yaptığımız, Yüce Divan görevinin Yargıtay'a verilmesine ilişkin önerimiz iki temel esasa dayanmaktadır: Birincisi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. ve İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 10. maddelerinin herkese tanıdığı "Adil Yargılanma" hakkından Anayasa'nın 148 / 3 maddesinde sayılan Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu üyeleri ve yüksek yargı başkan ve üyelerinin yoksun bulunmalarıdır. Bu kişiler görevle ilgili suçlardan dolayı Anayasa Mahkemesi'nce Yüce Divan sıfatıyla yargılanırlar.
       Yüce Divan'ın bu görevi varsayım değil, gerçek bir ceza yargılamasıdır. Ceza yargılamasının amacı olan maddi gerçek ise kuşkusuz, ceza ve ceza usul hukukunun genel ilke ve kurallarını, kavramlarını uzmanlık derecesinde bilen ve bu bilgisini deneyimi ile tamamlayan ceza hakimleri tarafından bulunabilir. Anayasa Mahkemesi, mahkeme niteliğini Yüce Divan sıfatıyla yargılama yaptığı sırada kazanmaktadır. Diğer yüksek yargı organları gibi yasayla kurulduğu, bağımsız ve tarafsız olduğu cihetle, bu yönüyle AİHS'ne uygundur. Ancak oluşum biçimi nedeniyle hakkaniyete uygun "Adil Yargılama" yapabilme niteliğinden mahrumdur.
       Anayasa'nın 146. maddesi uyarınca yapılacak seçim sonucunda en iyimser olasılık, 2 üyesi Yargıtay, 2 üyesi Danıştay, 1'er üyesi Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Sayıştay üyeleri, 1 üyesi yüksek öğretim kurumlarından öğretim üyesi, 3 üyesi üst kademe yöneticisi veya avukat olan 11 kişilik mahkeme kurulunda 3 ceza hukuku uzmanının bulunmasıdır.
       Sayın Kantarcıoğlu, bu 3 kişinin ceza ve ceza usul hukuku alanında çıkabilecek sorunların çözümünde, gerekli güvenceyi sağlayabileceği görüşündedir. Bu güvence, 3 üyenin kalan 8 üyeyi aydınlatması, yol göstermesi ve oyların yönlendirilmesi anlamında ciddi olamaz.
       Sayın Kantarcıoğlu'na göre, "Yüce Divan'da yargılanan bir kişinin görevinin sınırları belirlenmeden, bu sınırları aşıp aşmadığı saptanamaz. Böyle bir değerlendirmeyi en iyi şekilde yapabilecek olanlar ise kuşkusuz idare hukuku alanında birikimi olan yargıçlardır. Örneğin, Yüce Divan'da usulsüz atama yaptığı savıyla yargılanan bir kişinin bu atamanın göreviyle ilgisi ve usulsüz olup olmadığının belirlenmesi, idare hukuku alanında birikim, deneyim ve uzmanlık gerektirir."
       İdare hukuku alanında kuşkusuz öyledir. İptal ve tam kaza davalarında idare hukuku uzmanlığı gereklidir ve açıklanan nedenle bu davalar Danıştay'da görülür. Ancak ceza davalarında hukuka aykırılığın tesbiti ceza yaptırımı için yeterli değildir. Kanuni tipe uygunluk ve kusurluluk hallerinin de saptanması ve suçun maddi ve manevi unsurlarıyla oluştuğunun belirlenmesi gerekir.
       Bu nedenle, ceza yargılaması dünyanın hiçbir uygar ülkesinde ceza hukukunda bilgisi, birikimi ve deyemi bulunmayan idare hukuku uzmanlarına ve hele hukuk eğitimi almamış kişilere bırakılmamıştır. Kaldı ki, zimmet, rüşvet, irtikap gibi suçlarda anayasa ve idare hukuku uzmanı olanların yargılamaya ne surette katkıda bulunacaklarını anlamak ve açıklamak mümkün değildir.
       Önerimizin ikinci temel dayanağı, "Adil Yargılanma Hakkı"nı sağlamaktan uzak olmasına rağmen, Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının kesin olmasıdır. Sayın Kantarcıoğlu'nun Yüce Divan kararlarına ilişkin AİH Mahkemesi kararı bulunmamasına rağmen bu konudaki eleştirilerimizi bu mahkeme kararlarının bilinmemesine veya saptırılmak istenmesine bağlaması, amacını aşan talihsiz bir beyandır.
       AİHS'ne ek 7 numaralı protokolün 2'nci maddesinde cezai bir fiilden ötürü bir yargı yeri tarafından mahkum edilen kimsenin mahkumiyet ya da ceza hükmünü daha yüksek bir yargı yerinde inceletmek hakkına sahip olduğu kabul edilmiştir. Tanınan, temyiz hakkıdır. Maddenin 2. bendindeki ayrık halin ise, Anayasa Mahkemesi'nin ilk derece mahkemesi ve Türk hukuk sisteminde en yüksek ceza yargı yeri olmaması nedeniyle uygulama yeri yoktur. Bir mahkemenin sözleşmeye uygun kurulması başka, adil yargılamaya muktedir olması ise başka şeydir.
       Anayasa Mahkemesi üyelerinin görevden doğan ya da görev sırasında işledikleri suçlarla ilgili olarak hazırlık soruşturması ile son soruşturmanın, ceza hukukunun temel ilkelerine aykırı olarak kurul tarafından yapılması sakıncasına değinilmemiş; Özdağlar davasında cezanın infazının hüküm özeti ile yapıldığı, başka bir deyişle infaz tamamlanıncaya kadar gerekçeli kararın yazılamadığı, verilen bazı kararların gerekçelerinin ise 6 yıl 23 gün sonra yazılarak Resmi Gazete'de yayınlandığı gözardı edilerek, Anayasa Mahkemesi'nin diğer yüksek yargı organlarından daha fazla inceleme ve araştırma yapma olanağı bulunduğundan söz edilmiştir.
       Siyasi partilerin kapatılması davaları ise ceza yargılaması ile ilgili bulunmadığından konu dışındadır.

Anayasa hukuku durağan olamaz

       Açıklanan nedenlerle Yüce Divan görevi Yargıtay'a verilmelidir. Yargıtay ceza daireleri başkan ve üyelerinden seçilmiş birinci başkan vekilinin başkanlığında kanunla belirlenecek 4 ceza dairesi başkanından oluşacak kurul (mahkeme) Yüce Divan sıfatıyla yargılama yapmalı ve verilecek kararın temyiz inceleme yeri de birinci başkanın başkanlığında kalan 7 ceza dairesi başkanının da katılımı ile toplanacak olan ceza genel kurulu olmalıdır. Ceza genel kurulunun kararlarına direnme olanağı bulunmamalıdır.
       Hukuk ve özellikle anayasa hukuku durağan olamaz. Kişilerin temel hak ve özgürlükleri, devlet karşısındaki güvenceleri yönünden çağdaş olmak, daima daha iyiyi daha güzeli aramak ve bulmak zorundadır. Bu bakımdan Anayasa değişikliklerinde her türlü önyargı ve duygusallıktan uzak, yalnız hizmetin gereğini öne çıkaran ve somut verilere dayanan bir yaklaşım içinde olunması gerektiği düşüncesine katılıyor, "Yüce Divan görevi Yargıtay'a verilmemelidir" diyerek sayın Kantarcıoğlu'nun, Anayasa Mahkemesi'nin niçin Yargıtay'dan daha iyi ceza yargılaması yapabileceğini ve kesin hükmün sanıklar için neden daha güvenceli olduğunu açıklaması gerekir. Anayasa Mahkemesi üyelerinin de "Adil yargılanma hakkı"na sahip olmaları gerektiğine inanıyorum.