Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Gün-demde iki “sıcak” konu var.

Önce...

“Altın klozet” iddiası...

Bu altın kaplı klozetin Cumhurbaşkanı külliyesinde değil, Kocaeli Valiliği’nde olduğu yayımlanmıştı.

Haberlere göre yaptıran şimdiki Hatay Valisi Ercan Topaca...

Cumhurbaşkanı adına Fahri Kasırga’nın muhalefete “Gelin inceleyin” daveti ve bu davete olumlu cevap verilmeyişi göstergedir.

........................

İkinci konu... Cumhuriyet gazetesinde fotoğraflarla yayımlanan “silah /mühimmat yüklü TIR’lar” iddiası.

İçeriğine girmiyorum.

Tartışılan karşıt görüşler “bunun gazetecilik olduğu” ve “devlet sırlarının faş edilmesinin casusluk suçuna girdiği...”

Haberin Devamı

Bir savcının “haber gerçek dışı” savında bulunması, diğer savcının ise “devlet sırrını açığa vurmakla casusluk suçu işlendiği” savı birbiriyle çelişiyor.

Haber gerçek değilse, nasıl devlet sırrını açığa vurarak casusluk suçu işlenmiş olur?

Bu da tartışmalı ama yargı erkinin sonuca bağlayacağı bir hukuk olayıdır.

..........................

Gazetecilik açısından irdelemek ise bizim mahallenin alanına giriyor.

Karakuşi hükümler yerine iki örnek sunayım:

1- New York Times -ki şu son günlerde hedefte- devlet sırrı sayılan “Pentagon belgelerini” yayımlamıştı.

Ortalık allak bullak olmuştu.

“Ulusal güvenliği ihlal”den tutunuz da “devlet sırlarını açıklamaya, bir tür casusluk suçlamasına kadar ithamların hedefi oldu.”

Ancak...

Hadisenin “gazetecilik görevi ve sorumluluğu olduğu” görüşü ağır bastı.

.........................

2- Washington Post ABD’de “Başkan deviren gazete” olarak saygınlığa sahiptir. Etkilidir.

Amerika’nın Küba’ya saldıracağı “Domuzburnu Körfezi Çıkarması” gazete üst yönetimine ulaşır.

Tarihi de bellidir.

Gazetenin efsane Genel Yayın Yönetmeni Ben Bradlay kurmaylarıyla durumu konuşur. Tartışmalardan sonra karar verilir; “Bu haber yayımlanmayacaktır.”

Gerekçe?

“Eğer ABD kuvvetleri bu çıkarmada başarısız olur ve geri çekilmek zorunda kalırsa Washington Post sorumlu gösterilir. Küba’nın çıkarmayı Washington Post’tan öğrenerek karşı tedbir almış olduğu konuşulur ve gazete toplum vicdanında mahkum edilir.”

Haberin Devamı

Sonuç...

Washington Post bildiği halde “sabaha karşı ABD’nin Domuzburnu Körfezi’ne çıkacağını” yayımlamadı.

Ve...

Tahmin edildiği gibi çıkarma yapıldı ama başarılamadı.

ABD kuvvetleri geri dönmek zorunda kaldı.

Bu örnek gazetenin “ulusal güvenlik” anlayışını yansıtıyor.

Ama...

Aynı gazete bir başka büyük olayda farklı tavır koydu.

Anlatayım:

Richard Nixon ABD’nin Cumhuriyetçi başkanıydı.

Seçimlerde rakip Demokrat Parti kampanya karargâhının bulunduğu “Watergate” binasını dinlemeye aldığı, Demokrat Parti’nin seçim kampanyası konuşmalarını elde ettiği bilgisi Washington Post muhabiri Bob Woodward’a sızdı.

Ben Bradlay haberi yayımlamaya karar verdi.

Başkan Nixon önce gazetenin sahibesi Graham’a telefon etti, “Sakın yayımlatma” dedi.

Graham’ın cevabı “Ben gazetenin idari ve mali işlerine bakarım. Kâr ediyor mu? Konum budur. Yayınlar için karar Ben Bradlay’indir” cevabını verdi.

Başkan Nixon bu kez Ben Bradlay’e telefon ederek “Yayımlama” diye rica etti.

Biraz tartıştılar.

Ben Bradley noktayı şöyle koydu:

Haberin Devamı

“Haber manşette. Şu anda rotatifte dönüyor... ”

Telefonu kapatırken Nixon’un son kelimeleri “Or.... pu çocuğu” oldu.

Haber müthiş bir fırtına yarattı.

Sonunda Nixon başkanlıktan istifa etmek zorunda kaldı.

.........................

Basın tarihinde böyle başka örnekler de var.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin tavrı da bu harmana eklenebilir.

AİHM içtihatlarına göre “kamu yararı” varsa, hatta “genel olarak ilgi çeken bir konu” ise o bilginin ele geçirilmesi ve yayımlanması suç sayılmıyor.

“Suç” bir şey, “kamu vicdanı” ise başka şey .

Gazetecilik alanında daha çok “kararları” bu ikincisi etkiliyor/belirliyor.

“Domuzburnu Körfezi Çıkarması” bunun bir göstergesi.