Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları

Bugün Şike Operasyonunun birinci ayını tamamladık. Bir ay önce çok büyük bir şok yaşamıştık. Türkiye’nin dokunulmaz denilen bir kurumunun tam merkezine girilmiş, başkanı gözaltına alınmış, sonra da tutuklanarak cezaevine gönderilmişti.

Son bir ay içinde nereden nereye geldik diye geriye dönüp baktığımızda açıkçası büyük bir belirsizlikten başka hiçbir şey göremiyoruz.

Bir tarafta 14 Nisan tarihinde meclisten geçmiş Sporda Şiddet Yasası’nın 18. maddesine göre çıkar amaçlı kurulduğu iddia edilen çetenin yaptığı şike adliyede dava konusu yapılmaya hazırlanırken, diğer tarafta da söz konusu çetenin yönetici oldukları futbol takımlarının Süper Lig’deki durumlarının ne olacağına yönelik federasyonun disiplin soruşturması yürütülüyor.

Haberin Devamı

Birinci dalganın enerjisi çok güçlüydü.

Dava sürecine yakın ve fazlasıyla bilgili olan gazetecilerin açıklamalarında bunun futbolumuzun bütün pisliklerini temizleyeceği konusunda ikna edici yorumlar dinledik. Öyle olunca da taraflı tarafsız bütün spor kamuoyu bu operasyonun sonuna kadar götürülmesi düşüncesinin arkasında saf tuttu.

Fakat bir taraftan da bir takım soru işaretleri ve belirsizlikler vardı.

Soruşturma 1 Aralık 2010 tarihinde başlatılmıştı. Ancak söz konusu yasanın çıktığı tarihten sonraki maçlarla ilgili bilgiler geliyordu.

Bazı telefon görüşmelerinin kayıtları ve fotoğraflar vardı; bunlar yine belirli kişilerin ötesine çıkmıyordu.

Futbol gibi taraftar olgusunun merkezde olduğu bir olayın içinde insanların kısa sürede çok da bilgi sahibi olmadan belli düşüncelerin etrafında toplanması ve tepki vermesi elbette doğaldır.

Sonunda operasyon Fenerbahçe ve diğerleri şeklinde bir algıya dönüştü.

Beşiktaş taraftar grubu şampiyonluk kupasını Fenerbahçe’den alıp Trabzonspor’a verdiği günün ertesinde bu sefer kendi futbol takımının teknik direktörü ve kulübünün yöneticisi tutuklanınca bir anda bir saf tutuş boşluğu yaşadılar.

Burada bir kısım Beşiktaşlı kendilerine yönelen operasyonu haksız ve amaçlı bulurken, Fenerbahçelilere karşı yürütülen şeklini desteklemeyi sürdürdü. Belki de tek bir maç üzerinden yapılmış basit ve sonuçlanmamış bir eylem olarak görmeyi tercih ettiler.

Haberin Devamı

Bunun doğru bir tarafı olduğunu düşünmekle birlikte Beşiktaş taraftar algısının bize önemli bir mesaj da verebileceğini düşünüyorum. Ortada basit bir transfer görüşmesi vardır, dinlemeye takılmıştır ancak dinleyenler tarafından yanlış yorumlanmıştır.

Zaten futbolu bırakmış birkaç futbolcunun geçmişteki ilişkileri anlatırken böylesi şeyleri normalleştirmesi de önemli yorumlardı.

Birinci dalga ile hiç mi hiç uyuşmayan Tayfur Havutçu-Serdar Adalı tutuklanması da bu operasyonun açık noktalarından birini oluşturuyordu.

İlk gün sorduğumuz sorulardan bir tanesinin bu soruşturmanın aslında futbolumuza yönelik değil, belirli bir çerçevenin dışına çıkmayan bir şeye dönüşmüş olduğu şeklinde bir cevabı olduğu daha fazla dile getirilir, inanılır oldu.

Operasyonun ilk on günde taşıdığı enerjiyi artık tükettiğini izliyoruz. Bu enerjiyi bir takım gazeteciler mantra şeklinde tekrarlarla dile getirip canlı tutmaya çalışıyorlar. Oysa bu mantralar aynı zamanda operasyonun üzerine gölge düşürüyor.

Haberin Devamı

Sivasspor kalecisi Korcan’a yöneltilmiş suçlamaların son bir hafta içinde dayandığı maddi karşılıklara yönelik iddiaların teker teker düşmesi bu genç oyuncunun neden hala cezaevinde yatıyor olduğu sorusunu da beraberinde getirdi.

Ayrıca koca bir suç örgütünün Sivasspor’lu bir, İBB’li iki futbolcu ile bütün bu ilişkileri götürmüş olduğu gibi bir sonuç da ortaya çıkmıştır. Ümit Karan’ın futbolculuğunu bu bahiste tartışmaya açmamız yararlı olur mu, okuyucularımıza bırakıyorum.

Bu durumda operasyonun başladığı gün kamuoyuna verilen mesajın ne kadar doğru olduğunu sormamız gerekiyor.

Hiç kuşkusuz amaçla araç birbirine karıştırılmış mıdır, şeklinde bir soru da vardır ortada.

Nedir bu?

Evet, bir çıkar örgütü olabilir; hatta şu an tutuklanan kişiler bu örgütün liderleri olması da muhtemeldir, peki bu örgütün çıkar amacı isnat edilen şey midir? Çünkü davanın bu mesnet üzerinde götürülmesinde ısrar edilmesi durumunda ortada itirafçılar veya suçunu kabul edenler hiç değilse bir suçüstü hali olmadığı sürece o klasörlerdekilerle bir sonuca gidilmesi pek mümkün görünmüyor.

Günümüzde davalar sadece ilgili yerel mahkemelerle tamamlanmıyor. Ulusal ve uluslar arası hukuk kurumlarını da ikna etmek gerekiyor.

Bu durumda futbolumuzun üzerine tsunami gibi gelen bu dalganın temizlik mi yoksa karışıklık mı yarattığını sormamız gerekiyor.

Demokrasilerde her kurum kamunun desteğini almak zorundadır. Bir başka şekilde ifade etmemiz gerekirse verdiği kararlar kamunun vicdanına da uygun olmalıdır. Yasalar çoğunlukla bu ihtiyaçtan doğar ancak aynı yasalar o ihtiyaçtan farklı şekilde kullanılırsa bu sefer değerini yitirir.

Bir sonraki adımı zayıflatır.

Hele maddi anlamda futbolumuza vereceği telafisi zor tahribat konusu var ki bunun hesabı nasıl verilir bunu tahayyül bile etmek mümkün değildir.

Okuyucularımla interaktif olarak iletişim kurmak istiyorum. Bu nedenle yazılarıma gelen yorumlara karşı sağır rolü yapmadan birlikte tartışma amacındayım.

Sonucu bilinen bir rekabeti hiç kimse takip etmek istemez. Ayrıca kandırılmak çok kötü bir hayal kırıklığıdır. İşini doğru yapmaya çalışan, ciddiye alan kişiler için bunun sonuçları daha güçlü hissedilir. En başından beri bu operasyonun hep doğru bir rotada ilerleyip ilerlemediğini sordum kendime ve bunu da sizlerle paylaştım. Biz futbol ve spor sevdalıları bu operasyonun en doğru şekilde sonuçlandırılması için kafa yormalıyız.

http://twitter.com/uzaygokerman