Vitrin Kaset muamması

Kaset muamması

03.10.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kaset muamması

Kaset muamması
3 Ekim 1998
Emre AKÖZ

Başlıktaki "kaset" kelimesini görünce büyük olasılıkla aklınıza ünlü "Çakıcı kaseti" gelmiştir. Hani ANAP'lı Devlet Bakanı Eyüp Aşık'ı koltuğundan eden kaset... Bugünlerde kaset dinleyerek yatıp, kaset dinleyerek kalktığımız için böyle düşünmekte haklısınız. Ancak burada genellikle siyaseti konu edinmiyoruz. Bugün size XL'in ruhuna gayet uygun bir kasetten söz edeceğim.
Serviste oturuyordum. Posta geldi: Mektuplar, paketler, yayınlar... Açtım baktım. Aralarından bir tanesi önce ilgimi çekti. Çünkü bu kez paketten bir kaset çıkmıştı. Ses kasetinin üzerinde çok ünlü bir firmamızın adı vardı. Ancak bundan başka hiçbir şey yoktu. Tek bir kelime, tek bir fotoğraf görmek mümkün değildi.
Al başına belayı, diye düşündüm kendi kendime. Ne olduğunu tahmin edebiliyordum. Halkla ilişkiler firmasının cin fikirli elemanı böyle bir öneri getirmiş, yöneticisi de kabul etmişti. Benden o kasetin içine ne doldurulmuş olduğunu merak etmemi, bir kasetçalar bulup dinlememi bekliyorlardı.
Benden! Yani... On yüz milyon bin iş arasında boğulan... Düzenli olarak günde iki kere, sabah 11 ve akşamüstü beş civarında, acaba yanlış meslek mi seçtim, diye düşünen... Herkes kafasına göre bir kaset koymaya kalkışacağı için yakın çevresinde kasetçalar bulundurmayan... Servisi yönetmenin yanı sıra sürüyle yazı yazmak durumda olan... Programda bu hafta kimle söyleşi yapsam diye kafa patlatan... Bir gazete yöneticisinden böyle bir davranış bekliyorlardı.
Yapmadım.
Belki evde dinleyebilirim diye kaseti yanıma aldı. Ama eve vardığımda saat 24:00'e geliyordu. Yorgundum ve açtım. Yedim ve uyudum. Sıkıntılı rüyalar gördüm. Bu yüzden sabah kahvesini içerken söz konusu kaseti dinlemeyi değil, Power FM'de gayet şirin bir program yapan Mehmet Ali'ye kulak vermeyi tercih ettim. Falan, filan. Özetle kaseti dinlemedim. Sonra, ertesi gün, telefon çaldı. Ahizeden bir kadın sesi yükseldi: "Efendim ben bilmemne halkla ilişkiler firmasından arıyorum. Dün size bir kaset göndermiştik. Yarınki basın toplantımıza katılacak mısınız?" Kaseti "tabii ki" dinlemediğimi söyledim. "O zaman biz size özetleyelim," dedi kadın. Anlattı. Büyük bir otelde yapılacakmış toplantı. Konusunu sordum ve son darbeyi yedim: "Kesinlikle söylemiyoruz. Orada öğreneceksiniz."
Sinirime hakim oldum, kendimi tuttum, peki dedim, telefonu kapadım. Toplantıya kimseyi göndermedim. Kardeşim, biz hiç mi "teaser" görmedik hayatımızda! Anladık insanı meraklandıracaksınız. Güzel, bu da bir ilgi çekme yöntemidir. Reklamdır, halkla ilişkilerdir; tamam. Ama böyle yapılmaz ki! Son derece abuk bir kampanya olduğu, uygulayıcılarının bile buna inanmadığı ertesi gün gelen telefondan belli değil mi?
Halkla İlişkiler Derneği mesleğin saygınlığını ve kalitesini artırmak amacıyla bir "yetki sertifikası" veriyor. Bu uygulamaya, bana "lonca sistemini" hatırlattığı için, pek sıcak bakmıyordum. Ama galiba fikrimi değiştirmem gerekiyor.

e-mail: eakoz@milliyet.com.tr
faks: 0212 5056431