Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Rektör atamalarında, dünden bugüne Çankaya’yı anlamak hiç mümkün olmadı. YÖK, hep esen rüzgara göre hareket etti. Devir, hangi devirse, onun borusunu öttürdü. Ama Çankaya, devletin başı, yanlışların düzeleceği en yüksek nokta. Bu hep öyle bilinir. Ancak gel gör ki atılan her imza, tartışmaları da beraberinde getiriyor...
80’den bu yana rektör atamalarını çok yakından izliyorum. Evren, Doğramacı kimi isterse onu rektör yapardı. Özal ve Demirel dönemlerinde, siyasi iradenin, üniversiteler üzerindeki etkisi artamaya başladı. Özellikle, yeni kurulan üniversitelere atanan kurucu rektörler, o günün iktidarlarına yakın olan isimlerdi. Sezer döneminde ise bazen seçim, çoğu zaman da sıkı statükocu olmasına bakıldı. Gül’le birlikte ise seçim sonuçlarının da dikkate alındığı oldu ama asıl önemli kriter, iktidardan çok, kendine yakın isimler oldu. Örneğin son atamalarda bu durum kendini iyice hissettirdi!...

İTÜ’de rektör niye gitti?
İTÜ Rektörü Muhammed Şahin, son dönemin en başarılı rektörlerinden birisiydi. Kime sorsanız, bunu söyler. İTÜ’de devrim gibi kararlar aldı. Örneğin İngilizce eğitime geçti. Devasa teknopark kurdu. İlk defa, ODTÜ ve Boğaziçi’ne hodri meydan çekildi. Tüm bölümleri, mühendislikte dünyanın en önemli akreditasyon kurumu ABET tarafından akredite edilen tek üniversite oldu. Mükafatı ise ortada!..
Niyesini, nedenlerini ayrıntılı olarak bilmiyoruz ama ipi aylar öncesinden çekilmişti. Göreve geldiğinde “dinci“ diye damgalandı, giderken de “komünist“ damgası yedi. Oysa en büyük destekçisi hükümetti. İktidar ve özellikle de Başbakan Erdoğan arkasında olmasaydı, YÖK tarafından çoktan görevden alınmıştı. Çünkü başına buyruktu!
Seçimde oyların yüzde 99’unu da alsa gideceği konuşuluyordu. Yöntemi de belliydi. Bunu daha önce birkaç defa yazdım. Ne kadar oy alırsa alsın, YÖK’ten veto yiyip ikinci sıraya düşürülecek, Çankaya da ilk sıradakini atayacaktı. Nitekim öyle oldu.
Peki hükümet, YÖK üzerinde etkili olamadı mı? Tüm girişimlerine rağmen olamadı. Ve Başbakan Erdoğan‘ın YÖK üzerindeki gücü giderek azalıyor. Kendisine en yakın isimlerden önce İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söylet harcandı, şimdi de İTÜ Rektörü Muhammed Şahin.
Söylet’e, YÖK Başkanlığı sözü verilmişti havada kaldı. Kırıldı, YÖK üyeliğinden istifa edip, adeta içine kapandı. Şahin ise ortada bırakıldı. Gerekçe de ilginç: YÖK üzerinde gücümüz yok, Çankaya’nın iradesine de müdahale etmeyiz!..
Bundan sonra ne mi olur? İlişkiler daha da gerginleşecek. Örneğin, rektör listesi henüz açıklanmadan, yeni İTÜ rektörünün Başbakan Erdoğan’dan randevu talep ettiği ama kabul görmediği söyleniyor!..
Bu konuda hayal kırıklığı yaşayanların başında ise Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın geldiğini bilmeyen yok. Çünkü Muhammed Şahin’e en fazla inananların başında o geliyordu...
İTÜ, her ne kadar iki cumhurbaşkanı, üç başbakan ve yüzlerce bakan çıkartsa da hala demokratik geleneklere uygun olarak yönetilemiyor. Doğramacı döneminde Kemal Kafalı veto yemişti. Bir önceki dönemde de Muhammed Şahin ikinci sıradayken, dönemin rektörü Faruk Hoca YÖK’ün gazabına uğramıştı. Şimdi ise kendisi. Bakalım gelecek dönem ne gösterecek?..

Seçim kandırmacası!
Üniversitelerin artık bu seçim yalanından kurtulması gerekir. Ortaya bir sandık koyuyorsunuz ve Türkiye’nin en aydın kesiminin ortaya koyduğu iradeyi yok sayıyorsunuz. Böyle saçmalık olmaz. Bu kandırmacaya artık son verilsin. Rektörler, ister YÖK, ister Çankaya tarafından atansın ama ne olur artık seçim yapılmasın. Çünkü bu demokrasiye saygısızlık oluyor...
Şimdi birileri çıkıp diyebilir ki, sandıktan çıkan adaylar “sakıncalı“. Peki o zaman niye hocalık yaptırıyorsunuz, niye yıllarca rektörlük yaptırdınız, daha da önemlisi aday olurken aklınız neredeydi?
Bu yüzden ille de seçim yapılacaksa, dünyanın önemli üniversitelerinde olduğu gibi, önce ortaya ciddi aday olabilme kriterleri konulmalı, sonra da sandıktan çıkan iradeye saygı gösterilmelidir...
Son 30 yılda bu konuda en az yüz tane yazı yazdık ama nedense, muhalefetteyken bu durumu eleştirenler, ne zaman iktidara geldilerse, bu gücü ellerine geçirip, istedikleri şekilde kullanmaya devam ettiler...
İTÜ’de, Gazi’de, Fırat’ta en çok oy alan adaylar elendi. Gerekçesi ne? Bunları bilmek isteriz. Veto edilmeyi hak ettilerse, kendileri için neden boş yere dil dökelim ki? Yok eğer haksızlığa uğradılarsa da onlara sahip çıkılmayacak da kime sahip çıkılacak?..
Bu arada, seçime rektör olarak girip, kaybeden adaylar da var. Örneğin Boğaziçi ve Ankara Üniversitesi rektörleri. Her ikisi de çok değerli bilim insanı ama iyi yöneticilik yapamadılar ki, gerektiği kadar destek alamadılar. Bu yüzden, küsüp köşeye çekilmektense, yeni gelen rektörlere her türlü desteği sağlamalılar.Sadece onlara mı hayır. Elbette yeniden atanan ya da o koltuğu ilk kez oturacak olan tüm rektörlere, dünü dünde bırakıp, hepimiz, hep birlikte, her türlü desteği sağlamayız.
Çünkü, yüz binlerce öğrenci ve öğretim üyesi daha iyi eğitim, daha iyi yönetim ve daha çok bilimsel üretkenlik bekliyor...
Özetin özeti: YÖK içinde fırtınalar esiyordu. Bundan sonra kasırgaya dönüşürse, hiç şaşırtıcı olmaz. Ama ne olur bu kasırganın yıkıcı etkisi, üniversiteleri yakıp yıkmasın!..