Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       ABD Başkanı "Bill Clinton" Kongre önünde yaptığı son büyük konuşmada daha öncekilerde olduğu gibi yine eğitime önemli bir yer ayırdı. Başkanlık yarışındaki en büyük kozlarından biri eğitimdi. Sadece anne babalara değil çocuklarına da daha iyi bir eğitim ve daha iyi bir gelecek vaat ediyordu. Kazandı, başkan oldu. Hem de iki kez. Sınırlama olmasa belki de üçüncü kez kazanacak. Onu böylesine başarılı kılan sadece karizmatik kişiliği mi? Kesinlikle hayır!
       Orta halli bir Amerikan ailesinden geldiği için eğitimin gücünü çok iyi biliyor. Eğitim onun hayatına yön veren en önemli güç oldu. Başkaları için de öyle olsun istiyor. İşte "daha sağlıklı, daha iyi eğitilmiş, daha eşitlikçi, daha güvenli, yoksulluğu, ırkçılığı, cinsiyetçiliği aşmış; yaşlıları ve özürlüleri ile dayanışma içinde bir toplum" hayali içindeki Amerikan Başkanı'nın eğitime yönelik söyledikleri:
       "Her şeyden önce eğitimde her çocuğun öğrenme hakkı ve yeteneğine sahip olduğu inancını temel alan 21'inci yüzyıl devrimine ihtiyacımız var. Okullarımızdan her zamankinden daha fazla şey beklediğimize göre, onlara her zamankinden daha fazla yatırım yapmalıyız. Her okulun her sınıfını internete bağlamalıyız. Herkesin 4 yıllık üniversite eğitimi almasını sağlamalıyız."
       "Clinton"ın eğitimde devrim istediği ülke, sıradan bir Afrika ülkesi değil, dünyanın Kabesi haline gelen ABD. "Clinton", her alanda süper güç olmak kadar, onu korumanın da çok önemli olduğunu vurguluyor ve bunun yolunun da eğitimden geçtiğini söylüyor.
       İyi bir eğitimin hem kişisel hem de ülke açısından parlak bir gelecek getirdiğini en iyi bilenlerden biri olarak ortaya kolduğu ilkeler gerçekten çok önemli. Bir kez daha bakalım ne diyor:
       * Her çocuğun eğitim hakkı ve yeteneği vardır.
       * Okullara her zamankinden çok daha fazla ihtiyacımız var.
       * Eğitime çok daha fazla yatırım yapmalıyız.
       * Her sınıfa internet bağlamalıyız.
       * Herkesin ünivesiteyi bitirmesini sağlamalıyız.
       Var mı Türkiye de bu ilkeleri bıkmadan savunan; sonuna kadar arkasında olan? Cumhurbaşkanı "Demirel" de tıpkı "Clinton" gibi oturduğu koltuğu aldığı eğitime borçlu. Yoksa Ispartalı çoban Sülü başbakan, cumhurbaşkanı nasıl olabilirdi?..
       Gelinen nokta ortada. Bırakın herkese üniversiteyi, daha temel eğitimi bile veremiyoruz. Eğitime ayrılan kaynaklar azalıyor. Teknolojiyi ancak uzaktan izleyebiliyoruz. Interneti eğitimin bir parçası olarak değil, alternatifi olarak görüyoruz. Evet dahası, eğitimi aydınlığı değil, karanlığı getirmek için amacından saptırıyoruz.
       İşte Başbakınlık Takip Kurulu'nun raporu:
       Üniversitelerdeki doktor, doçent unvanlı Hizbullahçıların sayısı 1000'i aşıyor. Sadece bu kadarla kalınsa iyi. On binlerce öğretmen ve öğrenci de eğitimi kendisinin ve toplumun mutluluğu için değil, huzursuzluğu için paravan olarak kullanıyor. Bu yıllardır böyleydi. Halen de öyle. Hem de herkesin gözü önünde.



Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr