Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Evet, size cevabı çok kolay bir soru: En iyi üniversite hangisi? Mezun olduğunuz üniversite mi? Yoksa en fazla yayın yapan mı?
Ya da en popüleri veya en çok öğrencisi olan mı? Bu konuda o kadar çok kriter var ki, birinin kabul ettiğini diğeri kabul etmiyor.
Bu yüzden de ortada çok farklı reyting listeleri dolaşıyor. Sonuçta da kim hangi listede ise o listeye itibar ediyor...
Daha da önemlisi dünya ölçeğinde baktığımızda, üniversitelerimiz nerede?
İlk 100’de, 500’de kaç üniversitemiz var?
Olmaması ne anlama geliyor?
Olunca iyiler de, olmayınca kötüler mi?..
İşverenler bu listeleri ciddiye alıyor mu?
Öğrencilerin tercihlerini etkiliyor mu?
İşte bu yazıda, bu sorulara cevap arayacağız...

Önceliğiniz ne olmalı?
Üniversite sınav sonuçları, belli olmak üzere, bu yüzden bu soruların cevabını öncelikle onlar bekliyor. Çünkü iddialı üniversitelerde okumak istiyorlar. Haksız da sayılmazlar. Herkes önce diplomaya bakıyor.
Diploma, işe girmede eskisi kadar etkili olmasa da, elde iyi bir diploma olmadan, şirketlerle ilk kontağı sağlamak o kadar kolay olmuyor. Bu durumda, eldeki puana göre, girilebilecek en popüler üniversite olmazsa olmazlardan birisi...
Peki popülaritede temel koşul hangisi?
İşverenlerden YÖK’e, rektörlerden üniversite kurucularına kime bu soruyu yöneltseniz, hepsi farklı cevap veriyor. Bu da gösteriyor ki, popülarite evet önemli ama bakış açısına göre değişebiliyor...

Meslek mi yoksa üniversite mi?
Üniversite seçiminde yüksek puanlı adayların tercihi, genelde marka olmuş üniversiteler yönünde. Puanlar azaldıkça iş bulmayı kolaylaştıracak meslek arayışı daha ağır basıyor. Her ne kadar üniversiteyi kazanayım da neresi olursa olsun mantığı artık kabul görmese de hâlâ, ille de şu üniversite olsun da, hangi bölümü olursa olsun diyenler var. Bunlara önerimiz, bu konuyu bir kez daha düşünmeleri. Öğrencilik 4 ya da 5 yıl. Oysa meslek bir ömür boyu!..
Bu konuda en iyi seçenek, en beğendiğiniz üniversitelerden birinin en beğendiğiniz bölümlerinden birisinde okumak. Eğer ille de şu üniversite ve şu bölüm derseniz, hayal kırıklığı sizi bekliyor demektir. Bazı bölümler var ki, ilk 100’e girenler bile kazanamıyor!..

Akademik donanım mı? Yoksa...
Üniversite sıralamalarının çoğu akademik yeterliliğe göre yapılıyor. Uluslararası yayın ve atıf sayısı ya da doktora öğrenci oranına göre yapılıyor. Oysa piyasa yani işverenler çok farklı özelliklere bakıyor. Ne kadar iş bitirici, sorun çözücü, dışa dönük, rahat kontak kurabilme gibi akademik donanımın çok dışında özellikler arıyor.
Ve bu konuda en önemli referans, önceki mezunların performansları. Yani kimilerine göre en önemli kriter, 10, 20, 30, 40 yıl önceki mezunların bıraktığı izler, her şeyden daha önemli!..

Türkiye mi yurtdışı mı?
Artık global bir dünyada yaşıyoruz. Büyük şirketlerin çoğu da uluslararası evlilikler yaptı, yapmaya da devam ediyor. Yani artık gençler işe girerken sadece Türkiye’deki üniversitelerden mezun olanlarla değil dünyanın her yerindeki mezunlarla yarışıyor. Eskiden üniversite diploması işe girmek için fazlasıyla yetiyordu. Şimdi yurtiçi ya da yurtdışından mastır, doktoran var mı diye soruluyor. Yurtdışından alınanlar da özellikle tercih ediliyor. Üç beş yıl öncesine kadar yurtdışından alınan her diploma makbul gibiydi. Ama artık hangi üniversite olduğu çok önemli.
Yani üniversitelerimizin kendi içlerindeki yarıştan çok, dünya sıralaması öne çıkıyor. Her ne kadar bunu bir türlü kabullenmeseler de...

Beklentiler değişti
Üniversite mezunlarından 20 hatta 10 yıl önceki beklentilerle, şimdiki beklentiler çok fazla değişti. Eskiden işini iyi yapan, disiplinli, kılığına kıyafetine dikkat eden, sessiz, sakin gençler, tercih nedeniydi. Şimdi ise tam aksi bir durum söz konusu. Dışa dönük, aykırı, sözünü esirgemeyen, kıyafetinden çok zekâsına önem veren, yaratıcı ve bir o kadar da iddialı ve donanımlı gençler parmakla aranıyor. Milyonlarca işsiz ve işinden memnun olmayan üniversite mezunu varken, hâlâ işe yarar birini bulamıyoruz yakınmaları da zaten bu yüzden. Bu konuda kendilerini asıl sorgulaması gerekenler ise üniversiteler!..
Özetin özeti: Ben iyi üniversiteyim demekle iyi üniversite olunmuyor. Bunun herkesçe kabul görmesi de gerekiyor.