Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Üniversite kapatmanın ne YÖK'e ne de Türkiye'ye onur kazandırmayacağını daha önce iki kez yazdım. Nitekim YÖK de bu yanlışı yapmadı. Peki ne yaptı? Uyarılarını ciddiye almayan Fatih Üniversitesi'ne bir yıl öğrenci almama cezası verdi. Tıpkı maçta kurallara uymayan futbolculara gösterilen kırmızı kart ve kulüplere verilen birkaç maçlık kendi sahasında maç yapamama cezası gibi. Yani üniversitenin kapatılması söz konusu değil. Sadece öğrenci alımı bir yıllığına donduruldu. Mevcut öğrencilerin alınan bu karardan etkilenmesi ya da öğrenci alımının ileriki yıllar için de dondurulması kesinlikle söz konusu değil...
Ama kıyamet kopuyor. Tıpkı türban olayında olduğu gibi. Olay, yanlış mecralara sürüklenerek, olmayan şeyler olmuş gibi gösterilerek yeni bir kriz yaratılmak isteniyor. Nasıl ki üniversite kapatma kimseye onur kazandırmazsa, bir yıl için öğrenci alımını dondurma kararını kapatma gibi gösterip ortalığı karıştırmak da eğer art niyet yoksa kimseye bir şey kazandırmaz...
Yanlışları nedeniyle YÖK'ü en fazla eleştirenlerin başında ben geliyorum. Eğer bu konuda da yanlışı varsa elbette eleştirilir. Ama belli ki elinde güçlü kanıtları var. Ola ki, diğer Ankaralılar gibi gibi onlar da hata yaptı. Tıpkı hakemler, hakimler, hocalar, politikacılar, gazeteciler gibi. Bu noktada yapılması gereken olayı sorgulamak mı, yoksa saptırmak mı? Şu ana kadarki gelişmeler, konuyu başka zeminlere çekip yeni bir türban krizi yaratmaktan başka bir şey değil. Konuyu ısrarla saptıranlara bakıldığına eminim YÖK başkanı kıs kıs gülüyor ve bakın ben dememdim mi(!) diyordur. Başkaları neyse ama üniversitenin olayları tırmandırmaya çanak tutmasını anlamak çok zor. Hele hele dün TBMM'de yaşanan kavgayı gördükten sonra. Amaçları eğer ortada bir yanlış varsa onu düzelttirmek mi, hatalılarsa bir yılı kazasız belasız atlatmak mı, yoksa üniversiteyi kapattırmak mı? İşin doğrusunu ben pek anlayamadım...

Üç aylık kanun hükmündeki kararnamenin yürürlülük süresi önceki gün doldu ve maalesef Başbakan'ın hocalara verdiği zam sözü gerçekleşmedi. Dışarıdan bakıldığında Ecevit'e kızmak işin en kolayı. Ama olayın perde arkasını araştırdığınızda, ne kadar haklı olsak da kızmak için biraz daha sabretmemiz gerektiği ortaya çıkıyor...
Kararnamenin üç aylık daha uzatılabilmesi için dün TBMM Plan Bütçe Komisyonu'nda görüşülmesi bekleniyordu ancak gerçekleşmedi. Danıştay'ın bu yönde verdiği karar doğrultusunda Anayasa Komisyonu'nda yeniden ele alınması gerekiyormuş. Anlayacağınız zaman akmaya devam ediyor. Ama Ecevit'in samimiyeti konusunda hala bir şüphemiz yok. Başbakan, yeni ekonomik program çerçevesinde hocalarımızı çok daha iyi bir konuma getireceğiz görüşünde. Gelişmeler de o yönde. Ama bu hükümetin yoğurt yiyişi biraz farklı. Affı bile yüzlerine gözlerine bulaştırdıktan sonra çıkarmadılar mı?