Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kiminle konuşsanız keyifsiz. Hemen herkesin kendisine göre bir gerekçesi var.

Haklı mı, haksız mı, o tartışılır.

Ama mutsuzlar, umutsuzlar...

Kimi işinden şikâyetçi, kimi yargıdan, kimi siyasetten, kimi de çarşı pazardan. İşte bu yüzden, fazlasıyla moral değerlere ihtiyacımız var.

Ve işin garibi bunu hep uzaklarda arıyor, başkalarından bekliyoruz.

Oysa, bu konuda hepimize düşen görevler var.

Bizim yaptığımız mini minnacık işler ya da gerçekleştirdiğimiz başarı hikâyeleri başkalarını, onlarınkiler de bizi mutlu eder ki onu bile kendimize çok görüyoruz...

Haberin Devamı

Önce bu kafa yapımızı değiştirmemiz gerekiyor ki o da çok zor görünüyor. Ama bunu başarmak zorundayız. Başka şansımız yok. Bu moralsizlik bizi yer, bitirir..

Önemlerinin farkında değiller

Gazeteciliğe adım attığım ilk günden beri yani 35 yıldır, İstanbul Üniversitesi’ni (İÜ), işim gereği çok yakından takip ediyorum.

Ülke genelindeki fırtınalı günlerin çok daha fazlasını onlar yaşadı.

Bir uçtan ötekine gidip geldiği çok oldu. Ülkemizin en köklü, en güçlü, en dinamik üniversitelerinden biri olmalarına rağmen, acıların, baskıların, ötekileştirilmenin, yokluğun, dışlanmışlığın en büyüğünü hep onlar yaşadı... Uzunca bir aradan sonra, hafta içinde, yeniden ziyaretlerine gittik.

Sanki yüzler dışında, değişen hiçbir şey yok gibiydi.

Rektör Mahmut Ak ve yakın çalışma arkadaşlarıyla uzun uzadıya yaşanan gelişmeleri konuştuk. Elbette eleştirilecek çok yönleri vardı ve bunlar zaten fazlasıyla eleştiriliyor da.

Peki, ya moralimize moral katacak güzellikler?

İşte bunları, kendileri bile, yüksek sesle dile getirmekten adeta çekiniyorlar.

Örneğin tıptan hukuka, temel bilimlerden mühendisliğe kadar pek çok alanda en iyiler arasındalar ama öğrencileri bile bunun farkında değil.

Dünyanın en iyi üniversiteleri sıralamasında, hem üniversite hem de fakülte olarak en önde hep onlar var.

Türkiye Barolar Birliği’nin son yaptığı en iyi hukuk fakülteleri sıralamasında yine en tepede onlar yer alıyor. Başkaları olsa yeri göğü inletirdi, onlar bunu mezunlarıyla bile paylaşmadı.

Haberin Devamı

Kütüphaneleri 24 saat açık olan, üç öğün yemek verip, bunu en ucuza öğrencisine yediren yine onlar. 900’ü aşkın farklı alanda eğitim olanağı sunan, en fazla yabancı öğrenciye ev sahipliği yapan, ülkemizin bugüne kadar aldığı sadece 2 Nobel ödülünün de kendi mezunları olması sıradan bir olay gibi gören...

Öğrenci sayısı, açık ve uzaktan eğitimle birlikte 250 bini aşmış. İstanbul’daki her dört üniversite öğrencisinden biri onların.

Sadece mastır ve doktoradaki öğrenci sayıları bile İstanbul’daki 50 üniversitenin üçte ikisinin toplam öğrenci sayısından bile daha fazla... İÜ, fiyaka satmayı bilmeyen tam bir Halk Üniversitesi. Parlamentoda, iş dünyasında, yargıda, medyada, bilim ve sanat dünyasında, yani nereye bakarsanız bakın, onlardan daha fazlasını göremezsiniz.

Ülkenin yükünü onlar taşıyor, ama fiyakasını başkaları satıyor.

Ama gidin bakın, İÜ denildiğinde, onu en fazla eleştirenler, hep bardağın boş tarafını görmeye odaklanmış kendi öğrencileri, kendi mezunları, kendi hocaları oluyor.

Haberin Devamı

Yeni gelişmeleri saatlerce dinledikten sonra, hepimizin, herkesten çok morale ihtiyaç duyduğu şu günlerde, anlattığınız şu başarı hikâyelerini, neden, toplumla paylaşmıyorsunuz diye sorduğumuzda, ne gereği var ki, bizi bilen biliyor noktasına geliyorlar.

İşte en büyük eksikleri bu! Abartılı reklamlara üniversiteleri, işportacı mantığıyla pazarlamak ne kadar yanlışsa, yapılanları adeta saklamak da bir o kadar yanlış. Umarız bundan sonra tüm gelişmeleri kamuoyuyla daha çok paylaşırlar.

Türkiye’nin en iyi iletişim fakültelerinden birine sahip olmak yetmez, bunu göstermeleri gerekir...

Bekirpaşa Koğuşu

İÜ Merkez Kampüsü’nü bilenler Siyasal’ı da çok iyi bilirler.

Gezerken tanıyamadım.

Titiz bir restorasyonla, orijinal yapısına kavuşturuluyor. Bitmek üzere. Yıllarca hapishane olarak kullanılmış. Sonra bir ara tıp fakültesine verilmiş. Uzun yıllardan beri de Siyasal’ındı.

Muhtemelen yeni öğretim yılında, barakalarda eğitim yapan öğrenciler asıl binalarına kavuşacaklar ve çok sevecekler.

Bir de çatı katında hem öğrenciler hem de öğretim elemanları için tarihi yarımada ve Haliç’i gören iki kafeterya yapılmış ki bir nebze de olsa onlar için keyif mekânı ve moral olacaktır.

Peki, tüm anlatılanlar doğru, tüm yapılan yeterli, tüm beklentiler vizyoner mi?

Elbette hatalar, eksiklikler, sıradanlıklar olabilir ama bütün bunlar, yapılanları değersiz kılmaz!...

Özetin özeti: Morale ihtiyacınız varsa, siz de moral değerler üretmelisiniz...