Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Doktor, doçent, profesör unvanına sahip öğretmenler olabilir mi? Olması gerekir. Peki, var mı? Var ama yok denecek kadar az. Peki, mevzuat ve özlük hakları var mı? Evet demek mümkün değil! MEB’in olaya bakışı nasıl? Pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da olaya şaşı bakıyor! Akademik kariyer yapanları teşvik edeceğine, özür kapsamından çıkartıp, önlerini kesmeye çalıştı!..

Fazla değil birkaç yıl önceydi. Atamalarda ve nakillerde tercih üstünlüğü olan mastır, doktora öğrencisi öğretmenlere kırmızı kart gösterildi. Önleri kesildi hem de akademik unvana sahip bir bakan döneminde. İstedikleri tek şey, doktora yaptıkları üniversitelerin bulunduğu kentlere tayindi, onu bile, kendilerine çok gördük.

Keşke binlerce, on binlerce, öğretmenimiz doktora yapsa da nakilleri istedikleri yerlere çıkartılsa. Sonunda, öğretmen olarak göreve devam etmeseler bile ülke için kazanç olur. Anlamadıkları şu: Öğretmenlik öylesine kutsal bir meslek ki pek çoğunun öğretmenliği bırakıp üniversiteye ya da farklı alanlara kayması mümkün değil. Çünkü onlar, öğretmen olarak kalmak ve öğrencilerine çok daha fazlasını vermek için çırpınıyorlar!..

Doçent öğretmen!

Akademik kariyerli yüzlerce öğretmenimiz var ve işte onlardan biri! Ve o, bir ilk olmanın gururunu taşıyor. Peki, hak ettiği ilgi ve desteği görüyor mu? Evet demek zor. Gelişmeleri kendisinden dinleyelim:

“Mersin ili Mezitli ilçesi İçel Anadolu Lisesi’nde Müdür Yardımcısı olarak çalışan Kimya öğretmeniyim.

2012 yılında Analitik Kimya alanında doktora derecemi aldıktan sonra, 2018 yılında Üniversiteler Arası Kurul tarafından Doçent unvanı almaya hak kazandım. Milli Eğitim Bakanlığı’mızın mevzuat sisteminde, taşınan akademik unvana ilişkin özlük haklarına ve kariyer sistemine dair bir düzenleme yok.

Doçent unvanı taşıyan bir akademisyen 4200 kadro derecesiyle maaş alırken aynı unvanı taşıyan bir öğretmen 3000 kadro derecesiyle maaş alıyor.

Bu sadece verdiğim bariz bir örnek. Daha pek çok konuda benzer mağduriyetler söz konusu.

Önümüzdeki zaman diliminde hazırlanan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda buna ilişkin düzenlemelerin yer alması için konunun gündeme alınması noktasında desteğinizi bekliyoruz. Öğretmen Doç. Dr. Hasan Atabey”.

Hocamıza ve kariyer yapan diğer tüm öğretmenlerimize canı gönülden destek çıkmak isteriz. Batılı ülkeleri bizden farklı kılan en çarpıcı örneklerden biri de din adamları ve öğretmenlerinin akademik donanımları. Doktoralı papaz ve öğretmen o kadar çok ki şaşıp kalıyorsunuz...
Şimdi, “Ya biz üniversitelere doçent, profesör bulamıyoruz, bir de başımıza liseleri çıkartmayın” diyenler olabilir. Onlar konuşmaya devam etsinler ama MEB’in bu konuda çok daha yapıcı, yönlendirici, teşvik edici olması gerekiyor.

Örneğin, mastır olmasa bile doktora yapanlara nakil önceliği sağlanabilir, özlük haklarında iyileştirmeye gidilebilir, onlara özel kadrolar açılabilir.

Yeni nesil öğretmen

Çağ değişiyor, eğitim de buna ayak uydurmak zorunda.

Ar-Ge çalışmaları, tıptan bankacılığa, medyadan ekonomiye hemen her alanda alışkanlıklarımızı ters yüz etti. Bilişim teknolojisinin girmediği alan kalmadı.

Akıllı tahtalarla eğitime de kıyısından köşesinden girilir gibi oldu ama yarım kaldı. Yapay zekâ ve kodlama konularında hâlâ bir arpa boyu yol alamadık.

Öğretmen ve öğrenciler neredeyse ortak dil kullanamaz hale geldi. İlgi alanları ve kullandıkları materyaller öylesine farklı ve aradaki uçurum öylesine hızla açılıyor ki öğretmen yetiştirmeye yönelik acilen bir şeyler yapılması gerekiyor.

Bu o kadar zor mu? Kesinlikle hayır.

Özetin özeti: Öğretmen, giyiminden duruşuna, her şeyiyle rol model olmalı, saygınlık yaratmalı ama öncelik bilgi ve donanımında olmalı!..