Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sorumlu, o ya da bu. Kimin ne kadar sorumlu olduğu elbette önemli. Ama daha da önemli olan, sonuçlardan hiç ders alınmaması. Sıfır puan alanlar önceki yıllarda da vardı. Eğer o zaman gerekçeleri araştırılıp önlemler alınabilmiş olsaydı, bugün böylesine vahim bir noktaya gelinmezdi. Aymazlık devam ederse, korkarım ileride sıfır puan alanları, yüz binli rakamlarla telaffuz etmeye başlarız. ÖSSde 32 bin, LGSde de 64 bin öğrenci sıfır puan aldı. Genel başarı durumuna bakıldığında da tüm derslerde Türkiye ortalamaları giderek aşağı düşüyor. Özellikle de ilköğretimde. Peki bu ne anlama geliyor? İki kelime ile özetleyecek olursak, bu tam anlamı ile bir yüz karasıdır. Ama nedense eğitime yön verenlerden hiçbirisi bu başarısızlığı üzerine almıyor. YÖK Başkanı Teziç, tüm kabahati Milli Eğitim Bakanlığına atıyor. Bakanlık ise kabahatin kendilerinden çok YÖKte olduğuna dikkati çekiyor. Gerekçesi: Üniversiteler iyi öğretmen yetiştiremiyor. Eğitimin bugün bu noktaya gelmesinde, yediden yetmişe hepimizin kabahati var. En çok da devleti yönetenlerin. Çünkü eğitimin sorunları ile uzaktan yakından hiç ilgilenmediler. Velilerin duyarsızlığı da bu ilgisizliğe tuz biber ekti. Hemen her konuda olduğu gibi bu konuda da sessizliğe büründüler. Oysa başka bir ülkede böylesine bir tablo ortaya çıksa, yer yerinden oynardı. Eğitim sistemi, Adan Zye sorgulanır, sorunlar ve sorumlular kim ise bir bir tespit edilip çözüm yolları aranırdı.Peki bizde ne yapılıyor? Sadece havanda su dövülüyor. Birkaç gün daha tartışılır. Sonra unutulur gider. Ta ki gelecek yıl daha da kapkara bir tablo ile karşılaşıncaya kadar.Bu noktaya gelmemizin gerekçelerini bir kez daha hatırlayalım: Devletin ilgisizliğiVelilerin duyarsızlığıMüfredat programlarının çağın gerisinde kalmasıÖğretmen yetiştirme sisteminin yozlaşmasıÖğrenim görmenin cazip olmaktan çıkmasıDevletin eğitim yükünün altından tek başına kalkamamasıÇocuklara bırakılacak en iyi mirasın eğitim olduğunun hala anlaşılamamasıÖğrenimin klasik sistemle, sınavların ise testle yapılmasıEzberci eğitim sisteminde ısrar edilmesiBaşarının ödüllendirilmemesi, başarısızlardan hesap sorulmaması... Kabahat kimde? Eğitim, bilim ve teknolojik üretkenlik, bir ülke için özellikle de bizim için ABye girmemizden çok daha önemli. Ama nedense her şeyimizi ABye endeksledik. Onun dışında gözümüz bir şey görmüyor. Siz hiç Başbakan Erdoğanın ağzından, eğitim, bilim ve teknoloji sözcüklerini duydunuz mu? Bu konularla öylesine az ilgileniyor ki!AB henüz ciddi olarak bizi içine almayı düşünmediği için, eğitim durumumuzla ilgilenmiyor. Hele bir aralık ayında gün versinler, bakın siz o zaman. Tamam tüm şartları kaldırıyoruz, sizden tek isteğimiz var. Ülkede okuma yazma bilmeyen tek kişi kalmasın, bu bize yeter deseler yandık. Eh bu kadarına da hakları var. Eğitim düzeyi bu kadar düşük bir ülkeyi içlerine alıp kendi durumlarını da zora sokmak istemezler. O halde ne yapmak gerekiyor? Bugünden başlayıp bu soruna çözüm yolları aramalıyız.Eğitim ve insan yetiştirme konusu, ne ekonomik olaylara ne de yasa çıkarmaya benzer. Onlarca yıl alır. Bozulan ekonomiyi, dış destekle belki birkaç yılda rayına sokabilirsiniz, uyum yasalarını belki birkaç ayda çıkarabilirsiniz. Ama kişi başına düşen eğitim ortalamasını, 5 yıldan 8 - 10 yıla çıkarmak o kadar kolay değil. Hele hele okuma yazma bilmeyenlerden ve sıfırcılardan kurtulmak hiç kolay değil.Hazır sınavların yarattığı bu duyarlılık devam ederken eğitimin çıkmazları enine boyuna tartışmalıdır. Bu konuda medyaya ve sivil toplum örgütlerine de çok iş düşüyor. Tabii ki muhalefet partilerine de. Hızlı trenin raydan çıkması nedeniyle TBMMyi olağanüstü oturuma çağıran CHP, sayıları yüz bini bulan sıfırcılar için de Meclis soruşturması istemelidir. aguclu@milliyet.com.tr ABden daha önemli!