Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Milyonlarca üniversite öğrencisi günü tek öğün yemekle geçiriyor. Üniversiteye yürüyerek gidip, geliyor! Çünkü ceplerinde para yok!..

Bunu yıllardır yazıyorum. Dahası, tıpkı ramazan aylarında olduğu gibi, 8 ay boyunca, akşamları atıl durumda olan kamuya ait yemekhanelerde öğrencilere de bedava yemek verilse ne iyi olur diye haykırıyorum.

O da yetmedi, bakanlara, belediye başkanlarına dönemin başbakanlarına, bu önerimi tüm ayrıntılarıyla defalarca anlattım ama “Çok güzel fikir” demenin ötesine geçemediler.

Hemen her yıl yüz binlerce konut yapıyoruz ama 200-300 yurt yapamıyoruz!

On milyonlarca kişiye, öyle ya da böyle maaş ve erzak veriyoruz ama akşamları aç yatan öğrencilere yemek veremiyoruz! Çok acı!

Sorun, sadece İstanbul Üniversitesi’nin sorunu değil. Diğer üniversitelerde de durum aynı ve bu işin kökten çözülmesi gerekiyor.

Yemeğe yapılan zammın haklı gerekçesi olamaz. Elbette istenen ücretin çok üzerinde bir maliyet söz konusu ama taşa toprağa, betona yapılan yatırımların yüzde biri lütfen öğrenciye de yapılsın.

Karnı doymayan öğrenciden verim bekleyemezsiniz ve ucuz diye defalarca yemek yenmez!..

YÖK, olup bitenleri sadece seyrediyor, bir fon kurup, öğrenci yemeğini ücretsiz hale getirebilir, ihtiyacı olan üniversiteye sübvansiyon yapabilir!

ÖSYM, öğrenci sırtından kazandığı paraları oraya buraya savuracağına, yemek fonuna destek çıkabilir!

MEB kapağı açılmadan çöpe atılan bedava kitaplar için harcadığı paranın yüzde biriyle öğrencilerin tüm yurt ve beslenme sorununu çözebilir.

Milyonlarca hayırsever de öğrencilerin karnının doyması ve bilgi açlığının giderilmesi için her türlü bağışı gönül rahatlığıyla yapar. Yeter ki öncü olan bir kurum çıksın!

Gençleri sevmek lafla olmaz, önce karınlarını, sonra beyinleriniş, daha sonra da ceplerini doldurmak gerekir ki geleceğe emin adımlarla yürüyebilsinler!..

Haberin Devamı

Planlama şart!

İnsan gücü planlaması önemli hem de çok önemli! Ciddiye alınmazsa, ileride çok önemli sosyal sorunlar yaratabiliyor.

Örneğin yüz binlerce öğretmen, avukat, mühendis fazlamız varken, hâlâ eğitim, hukuk, mühendislik fakülteleri açmak ne kadar doğru?

Siyasetçiler için işin en kolayı, “Devlet her üniversite mezununa iş bulmak zorunda değildir” yaklaşımı.

İstihdam konusunda ne zaman köşeye sıkışsalar, dünden bugüne, hep bu açıklamayı yapıyorlar.

Peki, doğru olan tavır bu mu?

Evet demek mümkün değil ama bu konuda tek kabahatli onlar değil!

Örneğin YÖK’ün, üniversitelerin, dershanelerin, rehber öğretmenlerin, velilerin ve en önemlisi de öğrencilerin bu konuda hiç mi suçları yok?

Bazı alanlar var ki üniversitelerimiz 20 yıl hiç mezun vermese, işgücü ihtiyacımızı karşılayacak kadar zaten yetişmiş insan gücümüz var.

Peki, o zaman hâlâ yeni diploma dağıtmak neyin nesi?

Yükseköğretime yönelik büyük bir talep vardı. Bu yüzden de çok sayıda üniversite açıldı. Kontenjanlar şişirildi ve hormonlu bir büyüme gerçekleşti.

Öğrenci sayımız Avrupa ülkelerinin çok ilerisinde. Bu iyi mi, kötü mü?

İyi diyenler de var, tam tersini söyleyenler de!..

Öğrenim gördükleri alanda iş buldukları sürece sorun yok! Ama genel tablo hiç de öyle gözükmüyor!

Bu konuda yapılacak en doğru reform, meslek yelpazesini çağın koşullarına göre olabildiğince genişletmek ve ciddi bir insan gücü planlaması yapmak.

Bunu yaparken de tüm öğrencileri üniversite önüne yığmak ve onlara diploma vermek sevdasından artık vazgeçmeliyiz. Yoksa, sonu hüsran oluyor!..

Özetin özeti: Önemli olan, ne kadar çok öğrencimiz olduğu değil, kaçına aş, iş verdiğimizdir!..