Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Özellikle büyük kentlerdeki çalışan anne babaların en büyük sorunu, çocuklarını gönderecekleri tam gün okulların bulunmaması. İki milyon öğrencinin bulunduğu koskoca İstanbul'da tam gün eğitim yapan sadece ve sadece üç tane okul var. Daha da acı olanı, çoğaltılması yönünde hiçbir çabanın bulunmaması...
       Bir yandan kadınlar çalışıp üretime katkıda bulunsunlar diye fetvalar veriyoruz, öte yandan çocukları için kreş, okul, oyun alanları açmıyoruz. Onun da ötesi, artık tek maaşla ev geçindirmek mümkün değilken, çalışan anne babaları böylesine zor bir ikilem içerisine sürüklemenin mantığını da anlamak mümkün değil. Pek çok anne kazandığı parayı, hiç el değmeden özel okullara, etüt merkezlerine ya da bakıcılara veriyor. Çektiği çile ise ömür törpüsü gibi yaşamını mahvediyor. İstanbul'un eğitim sorunlarına sihirli formüller bulan Ömer Balıbey, umarız bu konuya da bir çözüm bulur!..

       Burs fonu kurulamaz mı?
       Üniversiteli gençlerin en büyük sorunu olan burs konusunda pek çok proje üretilebilir ama üretilmiyor. Devletin ve Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı Yurt - Kur'un bu konuda sınıfta kaldığı kesin. Devlet ya da hükümetler olarak bu konuda hiçbir politikamız olmadığı için soruna çözüm getirici projeler üretilemiyor. Yurt - Kur ayda 15 milyon veriyor, Başbakanlığa bağlı Fak - Fuk - Fon'dan da 20 milyon lira. Burs için ayrılan kaynaklar tek elde toplanıp, özelleştirmeden elde edilen gelirlerin bir bölümü de buraya aktarılarak öğrencilere insanca yaşayabilecekleri bir burs verilemez mi? Elbette verilir. Ama bu kimin umurunda. Ecevit ve ortaklarının mı, yoksa Atatürk'süz dua mı olur gibi şaşırtıcı açıklamalarda bulunan Milli Eğitim Bakanı'nın mı?..
       Önceki günkü bursla ilgili yazımdan sonra, yurtiçi ve yurtdışından konunun önemine siyasilerden çok daha fazla inanan hayırseverler aradı. Bir vakıf bize aracı olsa da, her yıl birkaç öğrenciye burs verebilmenin onurunu yaşasak diyorlar. Eğitim vakıflarına duyurulur. Geliştirin projelerinizi duyurması bizden!..

Edebiyat ve devamsızlık

       Milli Eğitim, kafası estikçe değişiklik yapmaya bayılıyor. Önceki yıllarda Edebiyat'tan kalan sınıfta kalır kuralını getirmiş, tepkiler üzerine kaldırmıştı. Şimdi yine bu yanlışında ısrar ediyor. Çok sayıda öğrenci diğer dersleri çok iyi olduğu halde tek Edebiyat yüzünden yıl kaybetme ve okuldan atılma durumuyla karşı karşıya. Yazık çok yazık! Bir başka saçmalık ise devamsızlık süresiyle ilgili. Önceki yıllarda raporlu, raporsuz toplam devamsızlık süresi 90 gündü, sonra 60'a indi. Geçen yıl ise öğretim yılının ortasında bu süre 45 günle sınırlandırıldı. Ama bu arada rahatsızlığı ya da başka nedenlerle süreyi dolduranların durumu kimsenin umurunda olmadı. Şimdi veli ve öğrenciler haklı olarak soruyorlar, sınıfta kalanlara, atılanlara, barajı aşamayanlara yeni haklar tanıyan bakanlık, notlarımız çok çok iyi olduğu halde neden bize de yeni bir şans vermiyor diyorlar. Haksız da sayılmazlar. İstanbul'da pek çok okulun üniversiteye daha iyi hazırlansınlar diye lise son sınıf öğrencilerini serbest bıraktığını hepimiz biliyoruz!
       Özetin özeti: Eğitimde nereye el atsanız liğme liğme dökülüyor. Bakan ise mağaza açılışlarında kurdele kesiyor...


Yazara E-Posta: aguclu@milliyet.com.tr