Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Birçok okulda geçtiğimiz ay bir haftalık ara tatili vardı. Şimdi 10 günlük Şeker Bayramı ve yılbaşı tatili. Şubatta 15 günlük yarı yıl tatili. Martta da yine 10 günü bulan Kurban Bayramı tatili. Nisanda 23 Nisan, mayısta 19 Mayıs tatilleri ve ardından uzunca bir yaz tatili. Ha bu arada kar kış ve özel günlere yönelik tatilleri saymıyoruz. Bir de onları eklersek okulların açık olduğu gün sayısı, neredeyse 150 güne inecek. Oysa yasa açık. 180 iş günü diyor...
Fazladan kapatılan her günün öğretim yılının sonuna eklenmesi gerekir. Ama ne mümkün. Bir ara Köksal Toptan bunu yapacak oldu. Adı gaddar bakana çıktı. Halbuki doğru olanı yapıyordu. Çocukları, gençleri, anne babaları, öğretmenleri kandırma yerine gerçeği haykırıyordu:
Peşinden koştuğumuz ülkelerde eğitim süresi 200 ila 240 gün arasında değişiyor. Biz süreyi atıracağımıza sürekli azaltıyoruz. Gelin buna karşı çıkalım diyordu ama söylediğiyle kaldı...
Şimdi yine tatile elbirliği ile seviniyoruz. Ama faturası yine öğrenciye, öğretmene çıkacak. Motivasyonu dağılan öğrenciyi yeniden derse hazırlamak günler alacak. Ertelen sınavlar ise bombardımana dönüşecek.
Neymiş tatil yapıyormuşuz. Yola çıkanların hali ortada. Tatili bile eziyete dönüştürüyoruz.

MEB, "2001 Yılı Başında Milli Eğitim" adıyla yayımladığı kitapta farkında olmadan çok önemli itiraflarda bulundu.
Avrupa Birliği'ne uyum sürecinde yapılan ve öngörülen çalışmalar adı altında bakın neler söyleniyor:
Eğitim sisteminin AB ülkelerindeki standartlara uyumunu sağlamak amacıyla; MEB bünyesinde AB Masası oluşturulmuş ve çalışmalarını aşağıdaki başlıklar altında sürdürmektedir:
* Ülkemiz vatandaşlarına ve çocuklarına en iyi eğitim koşullarını sağlamak,
* Avrupa ülkeleri ile ülkemiz arasındaki eğitim alanında bilgi alış verişini geliştirmek,
* AB ile yüksek öğretimde işbirliği sağlamak,
* Yabancı dil eğitimini etkin bir şekilde gerçekleştirmek,
* Tüm eğitim kurumlarına girişte eşitliği sağlamak,
* Çocukları iş hayatına hazırlamak,
* Sürekli eğitim uygulamasıyla işsizliğin önüne geçmek.
Evet, Milli Eğitim Bakanlığı AB için de olsa bundan sonra ne yapacağını biliyor. Eğitimde fırsat eşitliği olmadığını, öğrencileri hayata hazırlayamadığını, yabancı dil öğretemediğini kendisi itiraf ediyor. Bu bile bir aşama. Hastalığı teşhis ettikten sonra, tedavisi kolay olur derler. Bakalım göreceğiz.