Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Çankaya'nın vetosu, dün olağanüstü toplanan YÖK Genel Kurulu'nda 3.5 saat ele alındı. Sonuç: Sıfır elde var sıfır. Genel kurul, cuma günü 10.30'da tekrar bir araya gelecek. Bu arada YÖK'ün hukuk danışmanları, Cumhurbaşkanı Sezer'e geldiği gibi geri gönderecekleri listeye yasal bir kılıf arayacaklar.
       YÖK, Cumhurbaşkanı Sezer'in vetosundan sonra tam anlamıyla iki arada bir derede kaldı. Ne daha önce Çankaya'ya bildirdikleri isimleri geri çekebiliyor, ne de yeni bir oylama yapıp yeni isim belirleyebiliyor. Dün ortaya çıkan sonuç: listeyi aynen Çankaya'ya gönderelim ama, Cumhurbaşakanını da kırmayacak bir formül bulalım şeklinde. Hukukcu, demokrat ve kamuoyuna büyük önem veren Sezer, YÖK'ün bu yutturmacasına kanacak mı hep birlikte göreceğiz.
       Bu arada Cumhurbaşkanı Sezer'in YÖK'e ilettiği veto gerekçesi de çok ilginç! Sezer, gerekçesinde YÖK'e adetea demokrasi dersi veriyor. Sezer özetle, aldığınız karar demokratik değil, üniversitenin eğilimini yansıtmıyor ve kamouyonun has hasiyetini hiçe sayıyorsunuz diyor.
       YÖK ise bu uyarıdan ders çıkaracağına yine bildiğini okuyor. Yanlışını düzelteceğine, onun için formüller arayacağına, Cumhubaşakanının kırmadan nasıl bildiğimizi okuruz arayışına giriyor. Pes doğrusu. Cuma'dan sonra çok büyük bir kaos yaşanırsa hiç şaşırmayalım...

Olacağı buydu!

       Hemen her alanda diktatörler yaratıp sonra da elbirliği ile onlardan kurtulmanın yollarını arıyoruz. YÖK Başkanı Gürüz de bu diktatörlerden biri. 72 üniversiteyi, on binlerce öğretim üyesini, milyonlarca öğrenciyi, katrilyonluk bütçeyi Gürüz'ün emrine veren Ankara, şimdi ondan hesap soruyor. Gürüz'ü böylesine diktatörleştiren de Çankaya oldu. Hesap soran da!
       Demirel - Sezer farkı işte bu noktada ortaya çıkıyor...
       Başbakan'dan iki yıldır randevu alamayan, siyasi partilerle ipleri koparan, kamuoyunun şimşeklerini üzerine çeken Gürüz'ün en büyük destekçisi Çankaya idi. Arada ilginç bir diyalog vardı. Her iki tarafa birbirinin isteklerini sorgusuz sualsiz yerine getiriyordu. Demirel istediği kişiyi üniversite koltuklarına oturtuyor, Gürüz de bildiğini okuyordu. Son rektörlük krizi de bu eski alışkanlıktan kaynaklanıyor. Gürüz, hala Çankaya'da Demirel'in var olduğunu sandı ki, kafasına göre, astığını astı, kestiğini kesti. Hiç hesap vermeye alışık olmadığı için de, hırçınlaşmaya başladı.
       Bazı kesimler, Gürüz köşeye sıkıştı diye neredeyse zil takıp oynayacak. Bazıları da sanki Gürüz Atatürkçülüğün son kalesiymiş gibi eleştirilmesinden rahatsızlık duyuyor. Her iki taraf da yanılıyor. Gürüz ne yeterince irticayla, tarikatlarla mücadele edebildi, ne de üniversite sorunlarına çözüm üretebildi...
       Umarız bu kargaşa ortamında Gürüz'ü de aratacak daha büyük yanlışlıklar yapılmaz!..

Öğretmenlik sınavı

       Pazar günü öğretmenlik sınavı vardı. Korktuğumuz başımıza geldi. Öğretmen adaylarına 176 soru soruldu. Ancak bir tanesi bile pedagojik formasyonu ölçer nitelikte değildi. Haydi YÖK ve ÖSYM bu konuda duyarsız, peki Milli Eğitim Bakanlığı nerede?
       Öğretmen olmak o kadar kolay mı? Sıradan bir işe memur seçmekle, öğretmen seçmek bir olabilir mi? Öğretmenlik bir sevgi mesleği. Çocuğu, insanı, doğayı, okulu, hele hele kendisini sevmeyen öğretmen olabilir mi? Çağdaş bir ülkede kesinlikle mümkün değil. Ama Türkiye'de ÖSYM'nin abuk subuk sorularından oluşan sınavı geçerseniz, pek ala öğretmen de olursunuz, onları denetleyen müfettiş de...
       Ağızları açılsa YÖK ve ÖSYM başkanından, Milli Eğitim Bakanı ve müsteşarına kadar herkes ezberci eğitimden şikayetçi. Ama öyle bir öğretmenlik sınavı yapılıyor ki, öğrencilerin tabiriyle inek olmayanın kazanması çok zor...


Yazara E-Posta: aguclu@milliyet.com.tr