Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

YÖK Başkanı, YÖK kaldırılsın demiş.
Günaydın!
Başkan Çetinsaya, kuruluş felsefesi ve işleyişi bakımından YÖK’ün artık savunulmasının mümkün olmadığını belirterek, “Geçmişe bir tepki olarak değiştirmek de yetmez. YÖK’ü tamamen lağvetmemiz lazım“ demiş.
Peki o zaman varlığına inanmadığı bir kurumun başında hala niye oturuyor?
Madem öyle hemen istifa etsin.
Yok eğer, hem ağlarım hem giderim modundaysa, işte o zaman da, oturduğu koltuğu ve başkanı olduğu kurumu daha fazla yıpratmanın ötesine geçemez.
YÖK Başkanı’na yönelik ilk tepkiler bu yönde. Bizim görüşümüz de çok farklı değil. Ama asıl kabahatli, kesinlikle o değil!
Peki kim?
İlk başta, böylesi önemli bir makama, daha hiç hazır olmadığı halde atayan Çankaya ve bu köhnemiş kurumu hala ayakta tutan TBMM’dir.

Ne dedi?
YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, tam olarak ne demek istedi, isterseniz gelin ona bir göz atalım. İşte AA’nın haberi:
Öğrenciliğinden itibaren YÖK’ün bütün süreçlerini yaşadığını anlatan Çetinsaya, hocalarının gözlerinin önünde okuldan atıldığını, başörtülü arkadaşlarının üniversiteye alınmadığını ve 28 Şubat’ta hocaları hakkında soruşturma açıldığını gördüklerini aktardı.
“Bu gözler YÖK’ün bütün olumsuz imajlarını ve uygulamalarını gördü” diyen Çetinsaya, “YÖK’ün bütün talihsizliği aslında 12 Eylül döneminde kurulmuş olması. Aslında 12 Eylül dönemi politikalarına aracılık etmesi. 28 Şubat döneminde, 28 Şubat dönemine aracılık etmesi” ifadelerini kullandı.
Artık geçmişe bir tepki olarak YÖK’ü değiştirmenin de yetmeyeceğini, 21. yüzyıla uygun bir yükseköğretim sisteminin oluşturulması gerektiğini söyleyen Çetinsaya, “YÖK’ü tamamen lağvetmemiz lazım. Siz oraya ne kadar renkli desenler yaparsanız yapın, kuruluş felsefesi olarak, zihniyet olarak, eylem olarak, bugünün Türkiye’sine ve dünyasına ait bir kuruluş değil. Umarım en kısa zamanda yürütme ve yasama organı da bu konuda gerekli politikaları izleyerek, bu kurumu özlendiği gibi 21. yüzyıl Türkiye’si ve dünyasının koşulları, şartlarına uygun denetleme, planlama ve koordinasyon kurumu haline dönüştürecektir” diye konuştu.
YÖK’ün imajını değiştirmeseler de YÖK’ü dönüştürmeye çalıştıklarını ifade eden Çetinsaya, yeni yükseköğretim yasasına ilişkin çalışmalar sırasında, öğrenci konseyleriyle ilgili sistem oluşturma kararı aldıklarını ancak yasa çalışmasının gerçekleşmediğini hatırlattı.

Ne olur?
YÖK’ü, ta kuruluş çalışmalarından itibaren yakından izliyorum.
Bugüne kadar hiçbir kuruma karşı böyle tepki duyulmamıştı.
Kurulduktan sonra da bu tepkiler hep arttı.
Son 30 yılda iktidara aday her partinin hedefinde de onu kaldırmak vardı ama iktidara kim geldiyse, onu kaldırma yerine kullanmayı tercih etti.
Bu kadar sevilmeyip de, bu kadar güçlenen bir başka kurum bulmak çok zor.
12 Eylül’ü yerle bir edeceğiz diyen Ak Parti bile bu konuda Anayasa referandumuna gitmesine rağmen, YÖK’ü kaldırmayı değil, korumayı tercih etti.
Eğer isteseydi 12 Eylül YÖK’ü de çoktan tarih olmuştu. Ama istemedi. Çünkü YÖK’ü kullanarak üniversiteler üzerinde etkli olmaya çalıştı.
Peki etkili olabildi mi?
Evet demek çok zor.
Yapabildiği sadece rektörleri kontrol altına almak oldu...

Alkış yerine tepki
Demirel’in en fazla gurur duyduğu icraatların başında açtığı üniversiteler geliyordu. 10 yıl öncesine kadar mevcut üniversitelerin en çoğunu o açmıştı. Aynı ivmeyi Erdoğan da sürdürdü. Sayılara bir kez daha bakarım ama sanıyorum bu konuda Erdoğan’ın açtığı üniversite sayısı, Demirel’inkinden daha az değil.
Peki o zaman üniversite açılması için bu kadar destek veren Başbakan Erdoğan YÖK yasasının değiştirilmesi ya da YÖK’ün kaldırılması için niye hiç çaba harcamadı?
Yeni açılan üniversitelerin neredeyse tamamına yakınını gezen birisi olarak harcanan emeği, kaynağı ve desteği yakından biliyorum. Pek çoğu daha şimdiden çok iyi noktalara geldiler.
Yani Başbakan Erdoğan eleştirilecek pek çok iş yapsa da, alkışlanacak pek çok icraatın altına da imza attı. Özellikle de yeni üniversitelerin kurulmasında.
O üzerine düşeni yaptı, yeni kampüsler kurdu, kadrolar verdi, vizyon ortaya koydu.
İddialı bir üniversite çıkıp ben ilk 100’e gireceğim deseydi, eminim ki ona olağanüstü destek de sağlardı.
Peki YÖK ve üniversiteler ne yaptı?
Umarız bu konuda çuvaldızın en büyüğünü kendilerine batırırlar.
Özetin özeti: YÖK, elbette yok olsun. Ama o gidince üniversiteler çağ atlayacak mı? Sonrası da mutlaka düşünülmelidir...