Ahmet Talimciler

Ahmet Talimciler

egespor@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Futbol, milliyetçi duygu ve düşüncenin yayılıp gelişmesinin yanı sıra taraftarlar üzerinde izler bırakma gücü de bulunan bir oyundur. Farklı renkl eri bir araya toplayabilme potansiyeline sahip olması ve biz kimliğinin yaratılmasında ayna benlik olan ötekini bize sunuyor olması ile de taraftarlar üzerinde son derece önemli katkıları olan bir oyundur.
Ülkemizde özellikle 1990’lı yıllarda yükselişe geç en pop-milliyetçilik anlayışı futbol sahalarında da kendisini göstermiştir. Üç hilalli bayraklar, bozkurt işaretleri ya da bu anlayışa mal olmuş bazı sloganlarda olduğu gibi. Yine aynı dönemde başlayan İstiklal Marşımızın her maç öncesi okunması anlayışı da bu kapsamdadır. Milliyetçi-şoven çizginin Hrant Dink’in öldürülmesi sonrasında bazı stadyumlarda kendi gerçek yüzünü ortaya koymuştur. Bu süreçte atılan sloganlarda bu çizginin en canlı örneğidir.

Özverili olalım

‘Hassas vatandaşlar’ ırkçı zihniyetlerini futbol sahalarına taşıdılar. Stadyum içinde bir etnik/dinsel topluluğu aşağılamak suretiyle futbolu ırkçılığa kurban ettiler. Stadyumlarda yaşanan tüm bu olumsuzluklara karşın yetkililer gereken önlemleri al(a)madılar. Bu açıdan Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener’in Trabzonspor taraftarının açtığı “Yasin’lerle çıktık yola, Ogün’ler çok yakında” pankartı için ligin ilk yarısının en kötü olayı değerlendirmesinde bulunması 2009 yılında daha temiz bir futbol için umutlandırıcı bir gelişmedir.
Stadyumlarda olup bitenleri sadece birkaç kendini bilmezin/işgüzarın bireysel eylemleri olarak göremeyiz. Çünkü stadyumlar toplumsal yaşamın birer minyatürünü bize sunarlar. Stadyumlardan toplumsal yaşama değerler transfer edilir.
Hoşgörü ve farklılıklara tahammül edebilme düzeyimiz, rakiplerimize olan yaklaşımlarımızda ortaya çıkmaktadır. Futbol sahalarında rakip takım taraftarlarına yönelik davranışlar ile aslında kendimizi tanımlarız. Futbol sahaları da tıpkı hayatımızın diğer alanlarında olduğu gibi belli bir etnik ya da dinsel grubun malı değildir. Yaşama özgürlüğümüze her alanda sahip çıkmak zorundayız. Bu oyunun havasını bozacak, onu oyunluktan (bizleri de taraftarlıktan/ kendimiz olmaktan ) çıkaracak her türlü etkiyi sahanın dışında bırakmalıyız. Stadyumların içini tek tipleştirmeye çalışanlara karşı çıkmalıyız. Rakibimizi öncelikle futbol sahalarından ve daha sonra da hayatımızdan dışlamayalım. Hayatın rengi ve güzelliği biraz da bunu bize yaşatan rakiplerimizle olan ilişkilerimiz içinde gerçekleşmektedir. Futbolseverler, hayatınızı anlamlandıran bu oyuna ve bu oyun üzerinden yaşantınızın tahakküm altına alınmasına karşı çıkın, Sahalarınızı ve hayatınızı görmek istemediğimiz manzaralardan koruyun.