Ali Eyüboğlu

Ali Eyüboğlu

aeyuboglu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Amerika’da en yaygın zayıflama yöntemi Zumba Fitness. Vücudunuzun her yerini 20-30 dakika ritmik bir şekilde oynattığınız bu dansla 20, 30 hatta 40 kilo verenler var...

Amerika’ya geleli bir hafta oldu. Seyahatimiz bitti, ama vücut kimyam Türkiye ile Amerika arasındaki saat farkına bir türlü uyum sağlayamadı gitti. Her sabah resepsiyona uyandırma yazdırmış gibi saat 04.00 sularında dikildim ayağa. Gerçi sadece bende olmadı uyku düzensizliği, ekiptekilerin çoğunda vardı aynı sıkıntı. Uyku tutmayınca mecburen başlıyorum TV kanalları arasında turlamaya. O saatte de çoğunlukla ‘Tele Marketing’ var ABD televizyonlarında.
Bir düşünün bakalım, ABD televizyonlarında en çok hangi ihtiyaçlarına yönelik ürünler pazarlanıyor ‘tele marketing’lerde?

Dans et zayıfla
Tabii ki zayıflama ürünleri. Amerika gibi dünyada en çok obez insanın olduğu bir ülkede sürpriz değil bu. Amerikalıları zayıflamaya davet eden yöntemlerden en dikkatimi çeken Zumba Fitness oldu. Diğer zayıflama yöntemlerine oranla en yaygın ve popüler olanı o. Zumba için spor salonlarına gitmenize ya da evinize yürüyüş bisikleti gibi aletler almanıza gerek yok.
Zumba’nın parolası ‘eğlenceli egzersiz’. Sistem, dans ettirerek zayıflatma üzerine kurulu. 20 dolar verip üç Zumba Fitnes CD’si alana kolları biraz kas yapsın diye olsa gerek iki tane de toning ball (ağırlık topu) hediye ediyorlar.
Zumba’nın reklamlarında bu yöntemle 20, 30, hatta 40 kilo verenlerle söyleşiler, o insanların kilolu ve zayıflamış hallerine dair görüntüler de var. Amerika, yanıltıcı reklamlara izin vermeyeceğine göre inanmak gerekiyor buna. Zumba Fitness’in reklamlarını izledikten sonra şu gerçek geldi aklıma. Shakira’nın koreografi Beto Perez’in geliştirdiği Zumba, Amerikalı obezlerin yapacağı bir dans değil. O nedenle onlardan müşteri bulması zor. Zumba Fitness’ı Türkiye’de de uygulayan bazı yerler var, ama bizde Amerika’daki gibi yaygın değil. Zumba, ilk bakışta takip etmesi ve yapması kolay bir dans gibi görünse de vücudunuzun her yerini 20-30 dakika ritmik bir şekilde oynatmak zor iş. Zumba’nın reklamlarında, “Kanınızı kaynatacak dans müziklerine kendinizi teslim edin ve kilolarınızdan kurtulun” diyor, ama keşke uygulaması da öyle kolay olsa.

Haberin Devamı

‘Poker Star’ı biz yapsaydık
Amerika’da yayın yapan TV kanallarının birinde ‘Poker Star’ adlı bir yarışma izledim. Dünyanın neresinde bir ‘Star’ yarışması varsa, onu alıp Türkiye’de de uygulayanlar, kumar bizde yasak olmasa çoktan yapmışlardı ‘Poker Star’ı. Allahtan kumar yasak da getiremediler bu yarışmayı. Aslında kumar yasak olmasa bizde bu yarışmayı sunacak ve burada yarışacak bayağı ünlü vardı. En ideal sunucusu da Mehmet Ali Erbil olurdu. ‘Poker Star’ın oyuncuları ya da yarışmacıların hangi ünlüler olabileceğini saymaya gerek var mı? Ben Serdar Ortaç, Hakan Altun ve Haluk Levent diye başlayayım, devamını siz getirin. Her türlü ‘star’ımız var, bir ‘Poker Star’ eksikti. Öyle değil mi?

Haberin Devamı

Kuşlara yem vermek suç
Amerika’daki son günümüzü San Diego’da geçirdik. San Diego’ya da ‘Sea World’ için gittik. Los Angeles’tan San Diego’ya giderken otomobilimizin şoförlüğünü AK Parti MKYK Üyesi, yazar ve öğretim görevlisi Mazhar Dağlı yaptı. San Diego’nun meşhur köprüsünden geçerken Mazhar Dağlı, “Tabelada ne yazdığınızı gördünüz mü?” diye sordu. Kimseden yanıt gelmeyince Dağlı, “İntiharları engellemek için yaya trafiğine kapalı gibi bir şey yazıyordu” dedi. Dönüşte aynı yolu kullanmadığımız için San Diego Köprüsü’nde yazanın tam ne olduğunu öğrenemedik. Ancak Coronado Adası’ndan San Diego’yu seyretmek için deniz kenarında oturduğumuz kafede gördüğümüz uyarı tabelası, köprüde yazılanı bize unutturdu. Çünkü şunlar yazılıydı orada: “Kuşları beslemeyin. Hayvanları Taciz Kanunu (251.1) gereğince kuşları beslemek yasaktır. Doğal ekolojik dengede dengesizlik yaratıyor. Bu da kuşların, insan yemeklerine bağımlılığını artırıyor.” Bizim Taksim, Sultanahmet ve Eminönü başta olmak üzere İstanbul’un birçok yerinde avuç avuç yem atarak beslediğimiz güvercinler ve de özellikle vapurların güvertesinde simit ve ekmek parçalarıyla yemleyip Boğaz turu yaptırdığımız martılar geldi aklıma. Amerikalıların yaptığı mı doğru, yoksa bizimki mi acaba? Gerçekten de biraz düşünmek gerek bu konuda...