Anibal Güleroğlu

Anibal Güleroğlu

guleranibal@yahoo.com

Tüm Yazıları

Urfa Ceylanpınar’da, sınırın sıfır noktasında, iki Türk askeri nöbette... Ovanın sessizliği, 200 kişilik ağır silahlı bir grubun ani saldırısıyla bozulur. İki asker, şimdi ölümle hayat, görev bilinciyle korku arasında saniyelik bir seçim yapmak zorunda... Cezalı, sorunlu ve sıra dışı bir asker, Murad Altay’ın delice cesaretiyle saldırı önlenir, silahlı grup durdurulur. Şimdi Murad Altay, tüm Türkiye’de günün konusu ve haber bültenlerinin yeni gözdesidir. Murad, Ceylanpınar Devlet Hastanesi girişinde toplanan meraklı kalabalığa ve kameralara doğru yumruğunu havaya kaldırır ve haykırır: “Ülken için yaşa, aşkın için öl..!”

Haberin Devamı

TRT 1’in yeni dizisi ‘Kızılelma’dan yaptığımız bir alıntıyla başladım bugünkü yazıma. Aslında böyle birebir alıntılar yapmayı hiç sevmem. Ancak, Türkiye’nin hikâyesini kendi yerleşik tarzıyla anlatmaya soyunan Osman Sınav’ın Türkiye’de bir ilk yaratacak bu çalışmasını ele alırken, bundan iyi bir başlangıç da düşünemedim.

Zira sıradan gibi görünmelerine karşın içeriğinde çok şey barındıran bu birkaç cümle, ‘MİT’e katılmak ve hayatını Türkiye’ye adamak’ noktasındakilerin yapısını daha iyi tanımlamak için biçilmiş kaftandı!

***

Uluslararası karanlık mihraklar, Türkiye’yi hedefleyen tüyler ürpertici komplolar ve zorlu saldırılar… Tüm bunlara karşı Türkiye’nin çıkarlarını korumaya yemin eden Milli İstihbarat Teşkilatı(MİT) ajanları… Ve onların tüm yeteneklerini en iyi biçimde kullanıp gözlerden uzak sürdürdükleri sessiz savaş.

‘Kurtlar Vadisi Pusu’ya rakip bir dizi yaratan Osman Sınav’ın ‘Kızılelma'sını oluşturan bu unsurlar, iki askerin kahramanlığından başlayarak gelişen dizinin öykü örgüsünü yaratmanın ötesinde önem taşımakta. Çünkü bir yandan istihbarat kavramını mitleştirmek için oldukça verimli bir kaynak, diğer yandan da eleştirilerin hedef noktasına konması için gerekçeler yaratacak türden riskler içermekte!

Nasıl ki, daha fragmanı yayınlandığı anda İngiltere’den tepki sesi yükselmiş; bu tür dizilerin Alevileri, derin devlet gibi teşkilatlanmaları yansıtmaya alet ettikleri, Alevi asimilasyonu politikasına destek oldukları yönünde eleştiriler gelmişti.

Haberin Devamı

Ardından Haber Türk ekranında yayınlanan ‘Öteki Gündem’de gerçekleştirilen programda Hz. Âdem’in Cennet’ten kovulmasına sebep olan elma ile de bağdaştırılan Kızılelma tarihi üstünden yapılan konuşmalar, Alevilere karşı propaganda gibi algılanıp tartışma yarattı. Programda, Türklüğün temel kavramı olarak Ergenekon, Kızılelma ve töreyi görüp bunların yıpratıldığını söyleyen ve Kızılelma’yı ‘Türk cihan hâkimiyeti mefkûresi’ olarak özetleyen Namık Kemal Zeybek’le diğer konukların yorumları, dizinin tamamına mal edilerek tepkilerde bulunuldu.

***

‘Öteki Gündem’de diziden ziyade ‘Kızılelma’ kavramının öne çıktığını düşünürsek, henüz yayınlanmamış bir yapıma yönelik bu tepkiler ne derece doğru?

Her şeyden önce belirtelim ki, programda yer alanların şahsi fikirleriyle Alevi konusuna yaklaşımları tabii ki konumuz dışında ve bizi bağlamaz. Dolayısıyla olayı o yönden ele almıyorum.

Bunun ötesinde; içeriği ve gelişmeleri görmeden sadece Furkan Palalı’nın canlandırdığı MİT ajanının yeminindeki “Zülfikâr’ı [Hz. Ali’nin kılıcı] tutan şahit olsun ki” sözüne ve fonda Pir Sultan’ın “Gelin canlar bir olalım” deyişinin duyulmasına dayanarak gerçekçi bir eleştiride bulunmak da şu an için imkânsız.

Haberin Devamı

Ancak gerek fragmandan, gerekse yapılan beyanlardan görünen o ki, ‘Kızılelma’, dizi haliyle de ‘Türk cihan hâkimiyeti mefkûresi’ tanımı doğrultusunda ve yüceltme ülküsünü temsil etmekte.

Zaten ‘Kızılelma’nın mitolojik kavramından yola çıkarak, Oğuzlardan beri ulaşmak istenen hedef olarak kullanılan ve daima ileriyi işaret eden bu kavramı, Türkiye’nin bugünkü gelişimiyle ilişkilendiren Osman Sınav da dizisinin bu özelliğini açıklamalarında çok net ortaya koyuyor. Bunu da diğer ulusların gizli istihbaratlarının sıkça işlenmesine karşın, bizde pek ele alınmayan MİT ajanları vasıtasıyla yapıyor.

Kısacası, ‘Kızılelma’yı bir ruh hali olarak da gören Osman Sınav tarafından ‘Silahlı, külahlı ve eğlenceli’ bir iş olarak tanımlanan dizinin şu anki görünümü, yeni kahramanlar yaratıp geleceğe yeni rol modeller çıkartmak amacında olduğu yönünde.

***

İşte asıl dikkat edilmesi gereken hassas nokta da bu!

Rol modeller çıkartılırken toplumun bir kesimini rencide edecek söylemler mi yaratılacak? Yoksa inanç ve yaşam hassasiyetleri gözetilerek, yabancı benzerlerinin ayarında güzel, heyecanlı bir ajan dizisi mi karşımıza getirilecek?

Ekranlarımızın, görüş adaptasyonunun ötesinde, kaliteli milli aksiyonlara ihtiyacı olduğu gerçeğinde ve demokratik bakış açımızda temennimiz, ikincisinden yana.

Arslanbek Sultanbekov’un tanınmış parçası ‘Dombıra’ ile ilk bölümün coşkusunu artırmayı hedefleyen ve kamera arkası çekimlerinde de yapıma gösterilen özeni ortaya koyan ‘Kızılelma’, bu kapasiteye sahip çünkü!

Sonuçta; Söylenmemişleri söylemek amacını taşıyan yapımı izlerken Türkiye, korkunç bir kaosun içine mi yuvarlanacak, yoksa bu kavgadan bir kez daha başarıyla çıkarak kendi millî amacına, kendi KIZILELMA’sına mı ulaşacak?

Bunun cevabını, Osman Sınav’ın her şekilde ses getirecek ‘Kızılelma’sının başlangıcından sonraya bırakalım…

Anibal GÜLEROĞLU

www.twitter.com/guleranibal