Bakıyorum bakıyorum, gördüğüm kareyi anlamlandıramıyorum. Kadınların takır takır sokak ortasında öldürülebildiği bir ülkede lafı olmaz belki ama o kadar hastalıklı bir görüntü ve acıklı durumumuzu öyle açıkça ortaya koyuyor ki... Bir grup Fenerbahçe taraftarı, Galatasaray derbisinde sarı kırmızı forma giydirdikleri bir şişme bebeği yakmışlar!
Akıllarında ancak böyle şekillenebiliyor bir ‘müsabaka’. “Ben erkeğim, aslanlar gibiyim. Karşımdaki rakibimi nasıl alt edebilirim? Onu aşağılayarak. Peki, bunu nasıl yaparım? Hah, kadına benzeterek. “Ve tabii bu ‘temsili’ kadına zarar vererek. Yakarak!
Sorsan kim bilir ne saygıları vardır kadınlara. Haşa, ne aşağılaması? Başlarının tacıdır karıları, sevgilileri... Cennet desen annelerinin ayağının altında...
Muhtemelen var güçleriyle kınıyorlardır, kadınlara uygulanan şiddeti. Belki o Özgecan Arslan cinayetine karşı en önde yürümüşlerdir, kim bilir... Şiddetin nasıl en ‘masum’ görünen eylemden -ki ne amaçla üretilip satıldığı herkesçe malum olan bir şişme bebeği yakmak bunlardan değil tabii- kaynağını bulup çoğalarak yayıldığını akıllarına bile getirmeden... Tecavüzün böyle böyle sıradanlaştığını, gündelik hayatın tam ortasına yerleştiğini hiç hesap etmeden. Ya da daha fenası, hesap edip önemsemeden. Bunu bir eğlence olarak görerek...
Bu öyle “Ne komik duruma düşmüşler” diye gülünüp geçilecek bir şey değil. Bu o takımın taraftarlarının sadece rakip takıma değil, aynı tribündeki kadınlara da birlikte maç izledikleri kız arkadaşlarına da ettikleri bir hakaret. Vahşiliğin ve ilkelliğin aleni bir tablosu.
Tabii burada söylediklerim asla sadece Fenerbahçe taraftarına değil, futbolu da neredeyse hayatın tamamı gibi bel altıyla algılayan, galibi ‘erkek’, mağlubu ‘kadın’ kabul eden, saldırganlığı erkeklik sayan, kadın üzerinden güç gösterilerine doyamayan bütün takımların taraftarlarına ve tabii bu maço dili çoğaltıp kutsayan değerli yorumcularımıza da.
“Antalyaspor’u 5-1 yenen Beşiktaş’ı gözleri parlayarak, ağzını doldura doldura ‘Çok tecavüzcü bir takım’ diye değerlendiren (saldırgan anlamında, lütfen yanlış anlaşılmasınmış) Ahmet Çakar’a da mesela: Sonunda ortaya çıkan tablo bu. Beğeniyor musunuz?