Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ömrünüzde “Bu Tarz Benim” diye bir programa bakmamış olabilirsiniz... Magazin programları hiç “tarz”ınız olmayabilir... Gazetelerin “renkli” ekleri de... Ama Nur Yerlitaş diye birini duymamış olamazsınız. Ya internette caps’leriyle fırlamıştır önünüze... Ya izlediğiniz bir spor programında birdenbire Ahmet Çakar’ın birine “Gelmiş geçmiş en büyük televizyon fenomeni” muamelesi yapıp “Sen bir ekran hayvanısın” dediğini duyup merak etmişsinizdir... Olmadı “Metallica’nın ‘Nothing Else Matters’ şarkısında tuhaf hareketler yapan bu kadın kim ola ki?” demişsinizdir... Bir şey olmuştur yani, muhakkak. Çünkü bu yıl artık ezbere bilinen mimikleri, el kol hareketleri, “tarz bulduğu” yarışmacılara havalandırdığı kuşları ile sahiden Nur Yerlitaş’ın yılı oldu. Üstelik hâlâ hakkında bilinmeyenler bilinenlerden fazla...

Chanel’ler içinde bir halk kızı

Haberin Devamı

İdolü annesi

1960 yılında İstanbul Süleymaniye’de doğduğunu biliyoruz. İnternette yazdığı gibi 11 Aralık’ta değil, ağustos ayında. Çünkü her fırsatta söylüyor, olanca şatafatıyla tipik bir Aslan burcu kendisi. Arap kökenli bir aile, renkli, kalabalık evler, sofralar çocukluğunu anlatırken söz etmekten hoşlandığı motifler... Hatta Armağan Çağlayan’a verdiği röportajdan aktarırsak “Hem geniş hem arabesk, Doğu ve Arap kültürüyle yaşayan
bir aile”. Neşeli... Ama ailece hamama gittiklerinde sesinin yankısına kulak vererek söylemeyi sevdiği şarkı, Orhan Gencebay’dan “Bir Teselli Ver”...

“Onunla beraber ben de ölmeliydim” diyecek kadar düşkün olduğu annesi Saadet Yerlitaş, çocukluğundan beri idolü... Dominant tavrı, şıklığı hatta meşhur “beğenmeyen” yüz ifadesiyle...

Eğitimiyle ilgili net bir bilgi yok. Nilgün Belgün’ün sorduğu “Hayatına moda nasıl girdi, mimarlık mı okudun aslında?” sorusunun cevabı “Ben doğarken girmiş”... Ardından geliyor, kuzeninin Almanya’dan getirdiği leoparlar, yengesinin ciltlettirdiği
Ses dergileri... Filanca artistin gözlüğü, falancanın çantası... Ve hayaller, hayaller... Hem şarkıcı hem Prenses Süreyya olmak isteyen, izlediği Yeşilçam filmlerinden sonra yengesinin tuvaletini giyip Türkan Şoray’ı, Filiz Akın’ı taklit eden bir kız çocuğu... Pazar günleri Tünel’deki kilisenin önünde izlenen şık kadınlar... Şapkalar, çantalar, krokodiller, inciler...

Haberin Devamı

Assolistleri giydirdi

Moda, hayatını kazandığı bir işe nasıl dönüştü derseniz, işin başı 80’lere; çizmesinin içine gizlediği marklarla yurt dışına çıkıp bavullarla gizli gizli kıyafet getiren, Şişli’deki evinin salonuna kurduğu “ev butikte” satan genç kadına dayanıyor. “Kertenkele gibi süründüm” dediği o günleri “Havaalanında mimlendim, otobüslerle gittim. Genç bir kızım, korkuyorum. Fazla bilet alıp yanımı boş bırakırdım. Ama hep 20 yıl sonrasını hayal ederdim” diye anlatıyor.

Ne “valizci” denince gocunuyor ne “bohçacı”. Kabul ediyor, yaptığı işin tanımını. Ama müşterileri kıyafetleri şoförleriyle aldıran “mühim” insanlar olduğu için “kırmızı halı bohçacısı” o...

Serpil Çakmaklı, Banu Alkan, Oya Aydoğan, Nazan Şoray onun yurt dışından getirdiği, giyeni zayıf gösteren çorapla çıkıyordu sahneye. Derken ilk kostümünü dikti... Oya Aydoğan’a... Hani yıllar sonra Bülent Ersoy’la birlikte bir oturuşta 10 kilo kalkan balığı yediklerini anlattığı için kızacağı Aydoğan’a...

Haberin Devamı

Ardından Seda Sayan geldi... “Ancak dansözlere kostüm dikebilir” sözüne inat, assolistleri giydirmeye başladı kısa sürede...
Bülent Ersoy, Ajda Pekkan, Petek Dinçöz, Sibel Can... Ki Can’la da 20 yıllık dostluğun ardından bir restoranda “Hangimiz daha kiloluyuz” kavgasına tutuşup küstüklerini okuyacaktık yakın zamanda... “Bir oturuşta 6 kilo et yedikleri” bilgisiyle birlikte...

Derken adının önündeki “modacı” sıfatına bir de “profesyonel yarışma programcılığı” eklendi. Önce “Bak Kim Dans Ediyor” adlı dans yarışmasıyla jüri üyesi olarak çıktı karşımıza... Ardından “Yemekteyiz” programında leopar önlüğünü takıp Barbaros Şansal, Neşe Erberk, Cenk Eren ve Ece Vahapoğlu’nu ağırladı... Sonra “asıl” uzmanlık alanına; modaya dönüp “Bugün Ne Giysem?” programının jüri koltuğuna oturdu... Fakat ne olacaksa 2014 yılında “Bu Tarz Benim” ile olacak, o güne kadar tuhaflıklarıyla ara sıra haber olan “modacı” Nur Yerlitaş, bir anda gerçek bir “fenomen”e dönüşecekti.

Yarışmanın kendisi değil, Yerlitaş’ın, namı diğer Nurella’nın konuşmaları, dansları, ağlamaları, gülmeleriydi konu sürekli... Her gün yeni bir video düşüyordu programdan internete... Nurella’nın falanca yarışmacıyı ya da yanıbaşındaki jüri üyesi Ivana Sert’i nasıl payladığını izlemiş miydik? Ya Metallica şarkısındaki dansını? Peki ya Yıldız Tilbe ile düetini? En sonunda da caps’leri patladı, böylece artık başımızı çevirdiğimiz her yerde irili ufaklı Nurella’lar görür olduk onu bunu beğenmeyen... Titanik afişinde
“Ne biçim gemi?”, Mona Lisa tablosunda “Çabuk çiz!” diyen memnuniyetsiz Nurella suratı Özgürlük Heykeli’ne de uydu, Fatih Terim’e de... Görmeyen, bilmeyen kalmadı o ifadeyi...

Nişantaşı’nda oturuyor ama ruhen Balat kadını

Şimdi de işte, bilmeyen yok Nur Yerlitaş adını... Nişantaşı’nda oturuyor ama ruhen bir Balat kadını olduğunu söylüyor, mahalle kızıymış esasen. Milano’da bir dairesi var, bir ayağı orada. Hayattaki sevgi piramidinin tepesinde kendisi var. Bir de aşktan daha öne koyduğu ailesi... Demet Akalın’ın “Türkan” şarkısının klibinde oynadı, Türkan Şoray da onda en çok heyecan yaratan ünlülerden.

Bir içecek firmasının reklamı için kendisine 700 bin lira teklif edildiğini okuduk geçen gün. “Bu Tarz Benim” ise yeni kanalı TV8’e reyting ve para kazandırmaya devam edecek ocak ayından itibaren. Biz de “Ne derseniz deyin, umurumda değil, devir benim devrim” tavrıyla, pulları, payetleri, tülleri, boncukları, kuşlarıyla, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olan aşkıyla, kendi deyişiyle “Chanel’ler içindeki bu halk kızının” maceralarını izlemeye devam edeceğiz...

Gezi olaylarına kızgın

Nur Yerlitaş, Gezi döneminde annesini kaybettiğini, sokakta tencere tava çalınırken evde Kuran okutmaya çalıştığını, rahatsızlığını dile getirdiğinde komşularından “Sen de Kuran okutma” cevabını aldığını söylemişti Sevilay Yükselir’in programında. Ve Gezi’ye giden sanatçıları tanıtım yapmakla suçlamıştı: “Örneğin Kanuni Sultan Süleyman’ın hayatını oynayan oyuncumuz, Halit Ergenç, Gezi’de başroldeydi ama Sultan Süleyman’ın hayatını oynuyor yani. Çok abarttılar, çok başrolde oldular. Hiç ikiyüzlülük yapmadım başkaları gibi. Ben tavrımı koydum, ben orada değilim. Neden büyütüldü bu kadar? Neydi o şiddet?”

Programda olmasa sosyal medyada konuşulmanın bir yolunu bulan Nur Yerlitaş, “Kürk candır, olan giysin, kime ne? Benim kürk yakalarım var” tweet’iyle tepki çekti bir dönem. Aldığı eleştirilere cevabı “Hayvan dostları beni vatan haini ilan ettiler. Baksanıza botokslarımı patlatacaklarmış” oldu.

“Ne Ajda’dan vazgeçerim ne de kürkten...”

Hayvanseverliğiyle bilinen, köşesinde “Benim de zamanında kürklerim oldu ama görgüsüzlüğümden. Sevgili kadınlar lütfen kürk giymeyiniz” yazan dostu ve müşterisi Ajda Pekkan’ın tepkisinden çekinip çekinmediği sorulunca “Ne kürkten vazgeçerim ne Ajda’dan...” dedi.

Nur Yerlitaş’ın artık ezbere bildiğimiz memnuniyetsiz yüz ifadesi internette onlarca caps’e ilham verdi. Bu durumdan memnun, “Allah razı olsun bu caps’leri yapanlardan” diyor.

Caps’lerine bayıldı

Nur Yerlitaş caps’leri interneti sarınca doğal olarak bütün gözler ona döndü. Kendisine annesinden miras olan, bir şeyi beğenmediğinde yüzünde beliren ifade ünlü olmuştu. Memnundu halinden. “Allah razı olsun bu caps’leri yapanlardan” diyordu Ceren Arseven ile Mert Vidinli’ye verdiği röportajda: “Kendimi her şekilde gördüm. Balerin de oldum, Beyonce de, Mona Lisa da... Bu caps’ler sayesinde içimdeki tüm kadınlara dönüştüm. Bazen melek gibiyim, bazen çocuk gibi, bazen uçuk kaçık bazen de çok katı... Çocukluk hayalim gerçek oldu.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hayran

NurYerlitaş cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında Erdoğan’ın mitingine gidip pankartlı fotoğrafını sosyal medyada paylaştığı için eleştirilmiş, hatta dediğine göre sokakta suratına tükürenler olmuştu. Konuyla ilgili Armağan Çağlayan’a konuştuğunda şunları söyledi: “Bana ihtiyaçları olsun yine giderim, orada nöbet tutarım. Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kere hayranıyım lider olarak. Bir kere güzel bir aile. Çok şeyler yazdılar, menfaat dediler. Benim bulunduğum konumda onlardan isteyebileceğim hiçbir şey yok. Kime ne! Çünkü ben onları tutarken, onları alkışlarken diğer taraflara hiçbir saygısızlığım, hiçbir hakaretim yok. Sadece bu benim durduğum yer.”