Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dinlediğiniz kaç hayat hikâyesinde küçük yaşta akla – gönüle düşen bir tutku ve onun gerçekleşmesine engel olmuş ‘gerçekler’ vardır acaba? Enstrüman çalıyor, beste yapıyorsunuzdur, “Bu ülkede müzisyenler aç kalır” derler, ‘gerçek bir meslek’ seçersiniz, arkadaş toplantılarında elinize aldığınız boynu bükük bir gitar kalır evinizde size bir zamanlar kim olduğunuzu hatırlatan. Resimdir tutkunuz, “resimden kim geçinmiş?”tir, bir emeklilik hayali olur kalır kenarda tuvaliniz, fırçalarınız. Sanatın, kültürün her alanı için çıkar karşınıza bu “Nasıl geçineceksin?” blokajı. Anneniz, babanız ‘sizin iyiliğiniz için’ ister hep; “Önce bir mesleğin olsun çocuğum, sonra hobi olarak…” O mesleği edinirsiniz, geçinmesine geçinirsiniz de ama içinizde de ömür boyu bir ukde kalır.

Haberin Devamı

Hayaldi, gerçek oldu

34.Ankara Film Festivali’nde o duvarı aşmayı başarmış genç bir sinemacıyla tanıştık: Tunahan Kurt. İlk uzun metraj filmi “Karganın Uykusu” ile hem En İyi Film Ödülü’nü hem Siyad Ödülü’nü aldı. Bu yıl Adana Altın Koza’dan da altı ödülle dönmüştü film. Senaristi ve yönetmeni Tunahan Kurt 1985 Silifke doğumlu bir polis memuru. Bundan önceki görev yeri Kars, şimdi ise İstanbul Emniyeti mensubu.

Yazmaya merakı ortaokul yıllarında başlıyor ve pek çok örnek gibi ondaki yeteneği ilk keşfeden edebiyat öğretmeni. Sonra yavaş yavaş arkadaşlarla evde çekilen videolar, başarısız kısa film denemeleri geliyor. Bu arada Adana Anadolu İmam Hatip Lisesi’ni ve Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi İşletme Bölümü’nü bitiriyor ama film yapma fikrini çıkarmıyor aklından. “Bir kamera alsam kaç para acaba?” diye yaptığı Google araştırmalarından “Sinema sadece zenginlerin yapabildiği bir şey herhalde” sonucunu çıkarsa da.

Hayatının dönüm noktası

Bir gün izlediği bir kısa filmin bilgilerine bakarken Canon Mark 2 ile çekildiğini görüyor, bir memurun dişini sıkarsa birkaç maaşıyla alabileceği bir fiyatı var. Hemen ailesinin istediği gibi KPSS’ye giriyor fakat aldığı puanla atanması için bir yıl beklemesi gerek. O sıra polislik sınavları imdadına yetişiyor ve polis memuru Tunahan Kurt ilk iş bir DSLR kamera alıp çekimlere başlıyor.

Haberin Devamı

Sinemacı Nuri Cihan Özdoğan ile tanışması onun için bir dönüm noktası. Tanışmalarının da eğlenceli bir öyküsü var: Adana’da ormanlık alanda rutin devriye görevi sorasında üstü başı kan içinde bir adam görüp “Dur, polis!” diye bağırarak koşuyor, meğer Özdoğan’ın kısa filminin setiymiş. İlk kısa filmleri “Sükut” ile başlayan ortaklıkları “Babam Uçak”, “Sırat”, “Müdür” ile devam ediyor.

2016 yılında Akşam gazetesinde yayınlanan ikili röportajda yönetmen Tunahan’ı “Uçuk bir yapıya sahip, moral ve motivasyon kaybı yaşamayan, dünyanın en kötü 10 kısa filmini çekse dahi bir gün ilk uzun metraj filmi ile Türkiye’de ve dünyada adından söz ettireceğine inanan, hayal kurmayı seven bir insan” diye anlatıyor.

Annesi bile inandı

10 yıl beraber yürüttüğü iki mesleğinin de birbirine katkısı olduğunu düşünüyor. Çalışma arkadaşlarından her zaman destek görmüş, abilerinden “Ben de zamanında istedim ama biz cesaret edemedik, sen sakın bırakma” cümlelerini duymuş. Zamanında “Hevesini al sonra bırak artık” diyen annesi bile kısa filmlerinden birinde ona rol vermesini istemiş. “Sanırım annem bile inanmaya başladı diyor, 2016 yılında.

Haberin Devamı

2018’de “Tahtakurusu” adlı kısa filmini yapan Tunahan Kurt gündüz polis, gece senarist, izinlerde yönetmen olarak geçirdiği hayatında bir yol ayrımına yaklaşmış durumda. Belli ki yakında tam zamanlı olarak sinemaya verebilecek kendisini. Şu anda dijital platformda yayınlanacak bir dizi yazıyor, ikinci uzun metraj projesi de yolda. 2016’daki hayallerinden biri 38 yaşında gerçek oldu. Kuzeninin uyurgezerliğinden yola çıkarak yazdığı Nasip’in (Ahmet Ağgün) hikâyesini anlatan “Karganın Uykusu” ile adından çokça söz ettiriyor. Bir hayali daha var o röportajda: “Mahallemizin bakkalı Mehmet abiye, sabah ekmek almaya gelen müşterilerine ‘Duydun mu? Bizi mahalledeki Ali’nin oğlu var ya, hani şu polis olan, dün Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye almış’ dedirtebilmek”.

Tutkusunun peşinden bu derece azimle giden bir sinemacının bu hayalinin gerçekleştiğini de hep birlikte görmek dileğiyle.