Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

En son söyleyeceğimi başta söyleyerek lafa girmek istiyorum: Nedir bu kadınların çektiği? Zaman zaman benim de “Kadın erkek diye ayırmayalım, insan diye bakalım” diyesim geliyor ama maalesef gündem izin vermiyor buna.
Yalnızca tacizden, tecavüzden, ülkemizin ‘normal’lerinden sayılmaktan çıkması için daha kırk fırın ekmek yememiz gerektiği görülen kadın cinayetlerinden söz etmiyorum.
Dünyanın dört bir yanında erkekler tarafından gasp edilmiş temel hakları için mücadele eden kadınlar var.
Bakınız İran. İranlı kadınlar sosyal medyadan bisikletli fotoğraflarını paylaşıyorlar bu ara. Neden? Dini lider Ayetullah Hamaney fetva vermiş; kadınlar bisiklete binmesinmiş. ‘Yozlaşmaya’ yol açıyormuş ülkede. Nasıl oluyormuş bu? Tabii ki erkeklerin dikkatini çekmek suretiyle. Bu hayattaki birinci vazifemiz erkeklerin gözüne çarpmadan yaşayıp gitmek. Aksi halde onlar tahrik oluyor, biz günahkâr.
“Erkekler gözlerine ve meşhur ‘nefs’lerine hakim olsa daha iyi olmaz mı?” Hayır, seçenekler arasında o yer almıyor. Bakınız, ülkemizde Burdur İl Milli Eğitim Müdürü'nün sosyal medya paylaşımında durum soru işaretine mahal vermeyecek şekilde özetlenmiş: “Bir kadın evinden süslenip çıkıp evine dönene kadar kaç erkeğin şehvetini tahrik etmişse, o kadar erkekle zina yapmış gibidir.” Erkeklerin cezai ehliyetinin olmadığı varsayılıyor sanırım. Her gün farklı bir merciden kadının davranışlarına sınır çizen bir açıklama geliyor. Kadının oturması, kalkması, giyinmesi, gezmesi bütün erkeklerin üzerine söz söylemesine açık, kamusal bir alan. Kullanıp kullanmamanın tamamen kendisine kalması gereken üreme – ürememe hakkına bile karışılıyor. Bakınız, Polonya’da da kadınlar kürtaj yasağına karşı sokaklara dökülmüş durumda. Bugüne kadar tecavüz ve annenin ya da bebeğin sağlık soruları olması gibi hallerde izin verilen kürtaj, artık tamamen yürürlükten kaldırılmış durumda.
Korkarım yakında bize de örnek olarak sunulur bu. Avrupa’nın ‘iyi’ yanlarını benimsemekten hiç geri kalmayız. Bir tecavüz çocuğunun hayat boyu çekeceği ve annesine çektireceği acıların ne önemi var, kutsal anneliğin yanında?
Ülkemizden daha verilecek çok örnek var tabii ama artık haber değerleri bile kalmadı. Kadınların her gün karşılaştığı zorbalığın haddi hesabı yok.
Belki de onun yerine, hayatın her yanına sirayet eden bu erkek dilinin hakimiyetinden neler çektiğimize bir dönüp bakmak lazım. Ortalık her fırsatta; sokakta, metrobüste, maçta birbirine dayılanan erkekler yüzünden cehennem gibi.
Şu metrobüs kazasının görüntüleri ibret olsun da bir düşünün: Başka hangi canlı türünün kendisini de öldürebilecek bir kazaya bile bile yol açacak denli gözü dönebilir öfkeden? Adam kendi içinde olduğu aracın şoförünü tutup yere çalıyor, var mı ötesi?
Ya da deplasmana giden Sakaryaspor ile Eskişehirspor taraftarlarının Pamukova’da birbirine girdiği sahnelere bir bakın. Biri diyor “Onlar yolu kesti”, öteki diyor “Bizim otobüsümüz taşlandı”, ortalık yangın yeri. Bir dolu yaralı, arabalar haşat, yol kenarındaki manav bile yerle bir olmuş. İki ayrı takımla maça gidiyorsunuz, alıp veremediğiniz nedir?
Sürekli bir cinnet hali, herkes birbirinin boğazını sıkmaya hazır, pimi çekilmiş bombalar gibi dolaşıyor ortalıkta ve üzgünüm bu ayrımı yaptığım için ama kadınlardan kaynaklanmıyor bu her gün artan şiddet.
Belki diyorum, enerjiyi “kadınları nasıl zaptürapt altına alırız”ı düşünmekten “erkekleri nasıl durdururuz?”a aktarmakta fayda var.