Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Cengiz Onural’ı koymuş hedef tahtasına. Ne kadar doğru bir seçim değil mi, referanduma iki hafta kala neyle meşgul olsaydı?

Üstelik fena halde öfkeli.

Bir zamanlar Yeni Türkü’nin bir üyesi olan, daha sonra İnce Saz’ı kuran, birbirinden güzel besteleri olan, son derece kıymetli bir müzisyen, Cengiz Onural. Ne gibi bir alıp veremediği olabilir ana muhalefet partisi başkanının onunla?

Şu olabiliyormuş; referandum sürecinde Onural’ın “Baba bir masal anlat bana” şarkısını kullanmak istemişler, o da izin vermemiş. Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylemiyle aktarırsak, “Korktular, vermediler. O nedenle, şarkıyı besteleyeni de sahibini de kınadım. Asla onlara da sanatçı demiyorum. Kimse kusura bakmasın.”

Haberin Devamı

Valla ben baktım ne yalan söyleyeyim. Şarkılar bestelenir, söylenir, ondan sonra kendi yolculukları başlar. Biraz da onları dinleyenlere ait olurlar. Anlamlarından kopartılıp bir reklama, bir siyasi partiye verildiklerinde değerlerinden eksilir aslında. Sen onu bir daha hiç ilk günkü gibi dinleyemezsin.

O yüzden de aslında bunu reddeden insan sanatçının ta kendisidir. Bu onu korkak falan yapmaz, şarkısına sahip çıkan insan yapar.

Ayrıca nedir bu sanatın ve sanatçıların politikacılardan çektiği? Herkes imkânı el verdiğince bir ucundan tutup kendi tarafına çekmeye çalışıyor. Gelirse ne âlâ, ‘bizimdir’. Gelmezse tu kaka.

Mecbur çünkü işi siyaset olmayan bir insan ‘safını’ belli etmeye, hadi etti diyelim size desteklemeye ya da destekliyorsa bile şarkısını propaganda aracı olarak sunmaya.

“Sanatçı da demem ben ona” ne demek? Bu sanatçılık beratı sizin verdiğiniz bir şey midir?

Bütün bu hoyrat tavra karşı Onural Twitter hesabından kısa bir yanıt verdi; “Şarkılarımın politik farklılıklar dışında kalmasını tercih ederim. Kimin sanatçı olduğuna tarih karar veriyor” şeklinde. Ne kadar nazik her şeye rağmen. Sanatçı işte.

Ian McKellen sansürlendi mi?

Baharın müjdecisi kabul ettiğimiz İstanbul Film Festivali 36. kez bütün hummasıyla başladı. Ve bu ‘humma’nın başını da TİM Show Center’daki açılış gecesinde onur ödülü alan Sir Ian McKellen’ın konuşmasının çevirmen tarafından sansürlendiği iddiası çekti.

Haberin Devamı

Neredeyse oyunculuğu kadar LGBT hakları aktivisti olarak da ünlü olan McKellen, konuşmasının bir yerinde kendisini “Britanyalıyım ama kendimi Avrupalı ve aslında açık eşcinsel bir adam olarak enternasyonalist diye tanımlıyorum” demiş, çevirmen de bu “açık eşcinsel” tanımını atlamıştı.

Doğal olarak, bu sosyal medyada bir galeyana neden oldu. Fakat eşcinselliğe dair sansürcü zihniyetin İKSV’ye kadar sızdığından söz ederken, bir yanda da o ana dek Ian McKellen’ın festival tarafından bültenlerde, web sitesine, katalogda ve de tam o anda festival direktörü Kerem Ayan tarafından sahnede “Önemli bir LGBT aktivisti” olarak sunulduğu gerçeği vardı.

Katalogda “1988’de eşcinsel olduğunu açıkladıktan bu yana çabalarına herkes minnettar; LGBT hakları için birçok örgütte aktif olarak çalışıyor” diye yazdıktan sonra sahnede bu gerçeği gizlemeye mi karar verdiler? McKellen bugün Türkiye’nin LGBT örgütlerinden temsilcilerle görüşecek, bunu da gizli kapaklı mı yapacak mesela?

Haberin Devamı

“Peki, ne oldu?” diye sorduğumda, İKSV Medya İlişkileri Direktörü Ayşe Bulutgil’den sahnede ses sorunu olduğunu, her zaman birlikte çalıştıkları yetkin bir çevirmen olan Emrah Kale’nin cümlenin orasını duymadığı yanıtını aldım.

Duymadığı cümlenin bu olması ciddi bir talihsizlik elbette ama festivalin yayın yaptığı her mecrada Ian McKellen’ın eşcinselliğine vurgu yapıldığına göre ortada bir kasıt ya da sansür değil insani bir hata olduğunu kabul etmek lazım.