Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bir Damla öğretmen meselesi çıktı Twitter’da. Bazen “Başka
derdi olmayan bir ülke olsaydık keşke” diyorum böyle durumlarda, bazen de içimizdeki muhbir vatandaşın kendisinin gösterdiği her yerde tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Üstelik sadece dişini geçirebildiği kişilere karşı etkili oluyor, bu daha fena.

Damla Karagöl bir anaokulu öğretmeni, ders sırasında su içmek için ayağa kalkan öğrencisine “Suluğumuzu su saatinde alıyoruz, şimdi boyamamızı bitiriyoruz” diyor, biraz sonra çocuk masaların arasında dolanan öğretmenin duyabileceği şekilde numara yapıyor, “Allahım boğazım çok acıyor, keşke suyum olsa da içsem”. Öğretmen de komik buluyor bunu, belli ki çocuk da komik olsun diye yapmış zaten. Gülüyor. Güldüğünü de twitter’a yazıyor.

Haberin Devamı

Ve aman Allahım! Bütün ideal anneler, doğuştan eğitimciler, fahri pedagoglar derhal iş başına geçiyor. Ne sadistliği kalıyor kadının, ne ruh hastalığı. Vicdansız olduğundan zaten eminiz de, ne tür bir hastalıkla karşı karşıyayız ve çocukta açtığı travmalar neler, onu konuşuyoruz.

Şikayet mercileri en alt kademeden Milli Eğitim Bakanı’na kadar uzanıyor: “Hocam, şu rezalete bakın, çocuklarımızı kimlere emanet ediyoruz!” Görevden alınsın, meslekten men edilsin, bir “yargılansın” ile “ülkeden sürülsün” seçenekleri eksikti, ya da ben göremedim.

Sonunda işten atıldığı haberiyle bir serin su serpildi görevini yapmış vicdanlara, artık çocuklarımız onları susuz bırakmayacak eğitimcilere emanet, sen sağ, ben selamet.

Bu arada dört bir yandan öğrencisini taciz eden, görevini kötüye kullanan, çocuklara kötü muamele eden öğretmen haberleri geliyor, bizim dişimiz ancak kendisine numara yapan öğrencisiyle ilgili espri yapan genç bir kadına geçiyor.

İnadına dans etmek gibi

Bu kitabı okurken bana renkli kumaşlara sarınmış, yüzünü boyalarla bezemiş deli gibi dans eden beş yaşında bir oğlan çocuğu görüntüsü eşlik etti hep. Dayısı onu dans ettiği için döverken, annesi “Oh olsun, bir daha dans edersen dayın gebertir seni” derken canlandı gözümde, Caner Alper inadına dans ederken.

Haberin Devamı

“Zenne” ve “Çekmeceler” filmlerinin yönetmenlerinden Caner Alper, otobiyografisi “Temiz Aile Çocuğu”nda, bu ülkede bir eşcinsel olarak büyümenin ne demek olduğunu, yanı başında olup onu görmeyenleri, söylediklerini duymayanları, duyup da duymazdan gelenleri, ruhunda yara açanları, o yaraları saranları müthiş bir samimiyetle anlatmış.

Kimse kırılır mı, incinir mi, düşünmeden yazmış. Belki de hayatının en travmatik ilişkisini yaşadığı annesinin ölümünü beklemiş yazmak için, bilemiyorum. Aşk mı? Aşk. Nefret mi? Ta kendisi, öyle bir anne oğul ilişkisi.

Ve etraflarındaki ‘düzcinsel’ çiftler boşanıp boşanıp evlenirken yirmi yıldan fazladır el ele olduğu eşi Mehmet Binay’la okuyanın içine de çilek kokusu salan aşklarının hikayesini anlatmış tabii.

Hep Kitap’tan çıktı “Temiz Aile Çocuğu”. Bu kadar acıtıcı bir hikayeyi bu kadar ferah bir dille yazmak büyük marifet. Seni sığmadığın bir kalıba hapsetmek isteyenlerin gözünün içine içine bakıp inadına dans etmek gibi. Okuyun, kimse inanmasa da kendine inanıp hayatına sahip çıkmaya dair çok şey öğreneceksiniz.

Haberin Devamı

Sosyal medya muhbirleri