Asu Maro

Asu Maro

amaro@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Gerçek cinayetlerin izini süren belgesellerin, filmlerin, dizilerin izleyene insan doğasına dair ürkütücü sorular sorduran bir yanı var. Hani ne oluyor da senin benim gibi sıradan bir insan kendisini katil olarak buluyor? Hele hele anlatan yazar-yönetmen karakterini gözünü kırpmadan insan doğrayan soğukkanlı bir psikopat katil olarak çizmeyi seçmemişse.

Yanlış anlaşılmama izin verme

Candace (Candy) Montgomery’nin “Love & Death” (Aşk ve Ölüm) adlı yedi bölümlük mini dizide anlatılan hikâyesi bu anlamda insanı ciddi şekilde içine çekiyor. Aynı kişinin “Candy” adlı dizide de işlenen hâli için ise aynı şeyi söyleyemiyoruz. Candy, adı gibi gayet tatlı, nazik, güler yüzlü bir ev kadını. Teksas Whylie’de yaşıyor. Kocasıyla belli ki âşık olarak evlenmişler, hâlâ da sevgi ve anlayış dolu bir arkadaşlıkları var fakat işler iyice monotonlaşmış. Zaten kasabada kadınlar için hayat böyle. İş yok güç yok, evi çekip çevirmeye, kocalara ve çocuklara adanmış bir ömür var.

Haberin Devamı

Candy aslında ciddi bir yaratıcı potansiyeli olan ve bunu da yazarlık kursuna giderek, şiirler yazarak, kilisede çocuklara masallar anlatarak dışa vurmaya çalışan bir kadın. Zaten en büyük sosyallik alanı kilise ve Candy koronun da aktif bir üyesi. Ama yine de ortada hâlâ içine sığmayan bir enerji var. Onu da nasıl dışarı çıkaracağını bir voleybol maçında komşusu, arkadaşının kocası Alan Gore ile yan yana gelince hissediyor. Fiziksel olarak hiçbir çekiciliği olmayan adamın kokusundan etkileniyor ve gözünü karartıp ona iş teklif eder gibi bir öneride bulunuyor: “İlişki yaşamaya ne dersin?” İkili bir aya yakın konuyu masaya yatırıyor, sonunda da bütün kurallarını (buluşulacak motelden işin içine duygu karıştırmamaya kadar) bir tahtaya yazarak belirledikleri ilişkiye başlamaya karar veriyorlar.

İçinde kaçınılmaz olarak bir miktar duygu barındırsa da ayakları son derece yere basan bu ilişkinin sonunda Candy’nin nasıl baltalı katile dönüştüğünü anlatıyor dizi. İzlemeye başlamadan hakkında araştırma yapmamakta fayda var çünkü karşınıza çok detay çıkacaktır. Zira 13 Haziran 1980’de Alan’ın karısı Betty Gore’u 41 balta darbesiyle öldüren Candy Montgomery hayli popüler bir katil ve ilk olarak 1990 yılında hakkında “A Killing in a Small Town” adlı film çekilmiş, Candy’yi de Barbra Hershey oynamış.

Haberin Devamı

“Ally McBeal”den “Big Little Lies”a, “Nine Perfect Strangers”dan “The Undoing”e pek çok başarılı işin yaratıcısı David E. Kelley’in imzasını taşıyan 2023 yapımı “Love and Death”te ise Candy’ye Elisabeth Olsen hayat veriyor ve ne kadar incelikli, katmanlı, etkileyici bir karakter çizdiğini anlatmak zor, görmek lazım. Dizi Nina Simone’un “Don’t Let Me Be Misunderstood”uyla açılıyor ve şarkı bütün o karakterini yanlış anlatmama, yanlış anlaşılmasına izin vermeme üzerine kurulu yorumun da yolunu çiziyor.

Ben Candy Montgomery’nin dizilerce anlatılıp bitirilemeyen hikâyesiyle Defne Akman ve Deniz Tokgöz’ün hazırladığı “Televizyon Çocukları” podcast’i sayesinde tanıştım. 2022 yapımı beş bölümlük “Candy” dizisiyle “Love And Death”i karşılaştıran bir bölüm çekmişlerdi, onu da dinlemenizi öneririm. “Candy”nin yaratıcıları kendi başına epeyce enteresan olan cinayete sırtını dayayıp bir gerilim dizisine dönüştürmüş olayı. Jessica Biel ise soğukkanlı, sinir bozucu bir katil olarak çıkıyor karşımıza. Halbuki bir kadının cinayetten sonra bambaşka bir yönde gelişen (lisanslı akıl sağlığı danışmanı olduğunu söyleyelim) ve halihazırda devam etmekte olan hikâyesinin anlaşılmaya ihtiyacı var.