Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Beşiktaş İnönü Stadı, bu yıl yönetimin daha fazla gelir sağlama kaygısıyla yeniden düzenlendi. Yeni stad projesiyle yola çıkan Bilgili ve arkadaşları, ekonomik zorlukları ve Dolmabahçe SİT alanındaki mimari kısıtlamaları aşma cesaretini gösteremedikleri için böyle bir düzenlemeye gittiler.
Beşiktaş taraftarlarının en etkin, lider konumundaki Çarşı Grubu'nun doldurduğu kapalı tribün, yeni düzenlemenin odak noktasını oluşturdu. Tıpkı VIP tribünü gibi oraya da localar yapıldı. Basın tribünü de 55 yıllık gelenek çöpe atılarak kapalıya taşındı. Şenes Erzik dostumun kulakları çınlasın... O sesini çıkarmadı ama, yakın gelecekte bir UEFA yetkilisi gelip de kağıt üzerinde değil maç sırasında çıplak gözle basın tribününü gözlemlerse, herhalde olumlu şeyler söylemeyecektir Bilgili ve arkadaşlarına... Bu basın tribününde bir gazetecinin görev yapması olanaksız. Stadın en gürültülü yerinde bırakın telefon iletişimini yanınızdaki arkadaşınızla bile konuşamazsınız. Oraya gelen her gazetecinin Beşiktaşlı olmak gibi bir zorunluluğu yok. Lucescu'yu, Sergen'i ya da yönetimi onaylamak. Hakemin Beşiktaş lehine verdiği kararları eleştirmeyip eyyamcılık yapmak gibi zorunluluğu da olmadığı gibi. Bilgili ve arkadaşları, Çarşı grubuna ait tribünün bir bölümüne basın tribününü aktarırken, gelenekleri ve yerleşik düzenlemeleri - yetkileri olmadığı halde - yıkmakla kalmıyor, aynı zamanda medyayı baskı altına alma stratejilerini de uyguluyorlar. Yarın ya da yakın gelecekte o ateşli taraftar grubunun basın tribününde görevli gazetecilerle ne tür bir diyaloga girişeceğini, hangi tatsızlıkların yaşanacağını ben tahmin edemiyorum. Herhalde Bilgili ve arkadaşları da biliyorlardı. Durun, daha derbiler oynanmadı... Keyif kaçıracak sürprizler henüz yaşanmadı. Bekleyin göreceksiniz.
Bilgili ve arkadaşları, boşalttıkları eski basın tribününü koltuklarını satmanın keyfi içinde purolarını tüttüredursun, başka tuhaflıklar da var.
Yedek kulübeleri de kapalının önüne taşınmış durumda... Stadın en gürültülü yerinde her iki takımın antrenörü ve futbolcuları için hiç uygun bir ortam değil bu... Özellikle konuk takımlar, o gürültü ile bir türlü baskı altına alınmak isteniyorsa, böyle yardımcı bir etkene hiç gereksinimi olmayan takım da Beşiktaş'tır! Geçen hafta Ankaragücü futbolcusu Ramadan, kırmızı kartı gördükten sonra o kulübelerin önünden geçerek duşa gitti. O sırada olabilecekleri tahmin eden Cordaba, kalesini terk ederek seyirciyi sakinleştirdi. Gelecek maçlarda böyle bir garanti var mı? Kulübeler, basın tribünü ve naklen yayın kameraları kapalıya taşınırken, protokol tribünü karşıda. İstiklal marşı sırasında doğal olarak takımlar protokol tribününe dönüyor. Komik bir durum oluşuyor.
Benim sevgili meslektaşlarım, kulüplerin ve takımların sorunlarıyla böylesine yoğunlaşmışlar ki, kendi tribünlerinde uğradıkları haksızlıkları, gaddarlığı ve aşağılanmayı yeni yeni fark ediyorlar. Çok azı bu duruma tepki gösteriyor. Başlama vuruşuna kadar güneş gözlerinin içini yakarken, adeta Çin işkencesi çekiyorlar. Girişte ikram edilen ılık kola ile hamam suyu da elbet kimseyi kandırmıyor!
Çarşı Grubu'nu kırıp incilttiler... Basını her yıl bir iki kez deneyip geri adım attıkları gibi yine karşılarına aldılar. Dahası, ilerde sıkıntı yaratacak tehlikeli bir ortam oluşturdular.
Bilgili ve arkadaşlarının önemli takıntısı herşeyi en iyi kendilerinin bildiği...
Para ve yöntem gücüyle verdikleri her kararın en iyisi olduğuna inanmaları...
Parayı, rakamları iyi yönetiyorlar. Duygulara, geleneklere ve hayata boş veriyorlar...
Oysa hayat öylesine büyük bir derstir ki, ne bilgi dinler ne de güç...
Yaşadıkça öğrenirsin!

Ankaragücü maçından sonra basın toplantısına indim. Lucescu malum açıklamasını yaptıktan sonra tercüman Sinan çabukça sordu: "Soru soran var mı, yok... iyi günler..." Deniz Gökçe, Ferdi Leflef ve ben donup kaldık. Basın toplantısında soru sormayıp, dışarıda özel (!) konuşmayı tercih eden genç arkadaşlar için bu durum hiç de sürpriz değildi tabi... Onlar hafta içi idmanlarının kapalı olup olmadığını sordular. Yanıt çok hoştu: (Böylesi daha iyi oluyor. İdmanlar kapalı. Zaten alıştık!)
Luce'ye laf attım: "Şu medya olmasa çok rahat edeceksin" diye... O da yanıtladı: "Bağırmak serbest... Yeni transferleri kimse sormuyor ama.!)
Hoca, kendince gönderme yapıyordu... İlk iki haftada kulübeye hapsettiği yeni oyunculardan dördünü nihayet oynattığı için, hepimize takılıyordu.
İlahi hocam... Dersini öyle iyi öğrenmişsin ki, o konuda soruya gerek kalmadı!

Trabzon ve Fenerbahçe kulüpleri geçen hafta tribün olayları yüzünden çok seviyesiz bir tartışma ortamı yarattılar... İki tarafın da birbirini suçlarken kendi gerçeklerini görmezden geldiğini, taraftarlarla ilgili haksız ve abartılı yorumlar yaptığını, kendi taraftarlarını koruyup kolladığını gördüm...
Dahası birbirine karşı hoyrat ve nezaketsizdiler.
Bu kaba, aşağılayıcı kolay ve yozlaşmış davranışlar kimseye birşey kazandırmaz.
Türkiye Ligi, bu ülkenin sporunda en köklü, en değerli müsabaka organizasyonudur. Sorumsuz davranışlarla onu kirletip küçültmek yerine temizleyerek geliştirmek ve büyütmek zorundayız.
Bunun ilk adımı, herkesin birbirine saygı göstermesidir...
Bakın Norveç Futbol Federasyonu, Fair Play konusunda çok ciddi ve tutarlı bir kampanya başlattı. Biraz inceleyip örnek alsak hepimiz kazanırız.

TSYD çatısı altında yıllarca birlikte çalıştığım, Uluslararası kongrelerin stresini, coşkusunu ve başarı mutluluğunu paylaştığım sevgili ağabeyim Togay Bayatlı, Sinan Erdem'den boşalan Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Başkanlığı'na seçildi. TMOK Yönetim Kurulu, beklenenin aksine adaylar arası bir çekişme yerine akılcı konsensusu seçti. Bence en iyisini yaptılar.
Bayatlı, Türk sporunun Uluslararası platformlardaki en deneyimli starlarından biridir. AIPS (Uluslararası Spor Gazetecileri Birliği) Başkanlığında üçüncü dönemini geçiriyor. Türkiye'nin Olimpiyat adaylığı konusunda inanıyorum ki çok büyük katkıları olacak.
Yine de işi kolay değil... İki zorluk var önünde: Birincisi, Uluslararası Olimpiyat Komitesi Genel Kurulu'nda Sinan Erdem'den boşalan yere üye olarak seçilmesi gerekiyor. Oysa CIO yeni üye almama kararı verdi. Bu yanlış düzeltilmezse, ilk kez bir aday ülke genel kurulda temsil edilmeyecek.
İkinci zorluk daha da yorucu... Olimpiyat düzenlemeye aday ülke Türkiye'nin bu alandaki kaynakları kurutuldu. İnanıyorum ki Başbakan Tayyip Erdoğan'ı ikna edip HDK'yı kuracaktır Bayatlı. Kolay gelsin sevgili başkanım.






SPOR


SAMBACI ATAĞI
At yarışları
Avrupa Ligleri
'Sürprizlerin takımı'
2. LİG puan durumu
Hidayet dikkat!
Filede bileti kaptık
Avrupa'da final hayal
DAYAK GİBİ CEZA
CSKA Sofya ile son randevu
Sümer bileti kesti
Paris'te Dünya rekoru kırarım
Rüştü'lü Barça galip: 1 - 0
Sevgililer tam gaz
İzmir'de buluşalım
Serbestte milli kadro açıklandı
Grekocular süper
Bürokrasi Maccabi'yi çıldırttı
Haber turu...
Altına ilk adım
Arena kültürü