Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Galatasaray sıkıntılı bir sürecin ortasında şimdi de kongre rüzgarlarıyla sarsılıyor. 140 milyon dolar borçla batma noktasına gelmiş bir kulüp, sorunlarına köklü çözümler arıyor. Bu arayışların hangisi akıllı ve mutlu sonu getirecektir, hangisi yeni bir maceradır, bilemiyoruz. Şu kadarını söyleyelim ki, başka kulüplerde ortaya tek adayın çıkamayacağı bir kongrede beş adayın seçim yarışına girmesi, gerçekten Galatasaray'ın zenginliğidir. Tarihe dayalı köklü bir geleneğin, bir kültürün yaşam enerjisinden filizlenen bir umuttur. Yeter ki kongre en akıllı önerileri, en uygun programları ve en uygun adayı seçsin. Yeter ki kongre, bundan öncekilerde olduğu gibi onca sorunlarla yüklü gündemi yeterince ciddiye almayıp iktidarı işbaşında tutan kolaycılıklara sapmasın!
Kongre öncesinde hepimizin dikkatini çeken en önemli olay, Özhan Canaydın'ın samimiyetsiz ve ucuz bir politika ile sahnelediği Fatih Terim manevrasıdır. Villareal maçından sonra dört seçenek sunarak başkana rahat hareket etme fırsatı veren Fatih Terim, hiç de hak etmediği biçimde politik bir manevra, ilkesiz bir duruş bozukluğu ile devre dışı bırakılmıştır. İyi niyetle, mertçe sunduğu öneriler başkan tarafından kurnazca değerlendirilmiştir. Kongreden önce Divan'da ve kapalı toplantılarda Fatih Terim'e yönelik ağır eleştiriler, başkan Canaydın tarafından göğüslenerek karşılanmamıştır. Başkan, başarısızlığının en azından sportif ağırlığını Terim'in sırtında bırakmış; O'nun "birlikte sonuna kadar savaş" önerisini anlamaz görünmüş ve hayalkırıklığı yaratmıştır. Şimdi kongreye kadar göreve devam koşuluyla istifanın kabulü gibi komik bir durum yaşanmakta, Galatasaray taraftarları da Özhan Canaydın'a hak ettiği tavrı fazlasıyla gösterip Terim'e destek vermektedir. Başkan, politik manevralarından sonra resmen duvara toslamıştır.
Seçimi kazanıp kazanamayacağı bizi fazla ilgilendirmiyor. Sonuca elbette saygı duyarız. Ama Canaydın'ın kurnazlığı da vurgulanmalı. Bu tavır hiç hoş değil, akıllıca değil... Galatasaray geleneklerine de uygun değil.
Terim, sportif bakımdan elbette başarısız. Elindeki üç elmayı da düşürdü. Hayatının en büyük hayalkırıklığını yaşadı ve yaşattı. Ama kimse O'nun Galatasaray'ı sabote ettiğini söyleyemez. Enerjisinin tümünü Galatasaray için harcadı. En başta takım içinde, sonra da kamuoyu önünde kendisinden hiç beklenmeyen iletişim yanlışları yaptı. Kırdı, döktü, denedi, yanıldı, olmadı...
Ama böylesine bir vefasızlığı, anlayışsızlığı ve terkedilmişliği hiç hak etmedi.
Böyle ayrılık olmaz!..
Galatasaraylılar, iki yıl önce Luce'ye yaptıkları yanlışın bir başka versiyonunu şimdi Canaydın sayesinde kendi imparatorlarına yaşattılar.
Olmadı, hiç yakışmadı!

Günlük yaşamın hızlı akışı içinde bazı duruşlar, bazı durumlar gözümüzden kaçar, hiç dikkatimizi çekmeden kaybolup giderler...
Oysa o durumlardan ve duruşlardan gerekli mesajları çıkarıp kayda almakta yarar vardır.

Şansal Büyüka
Özellikle insan onuruyla ilgili olanlarını.
Bu notlarımın ilkini sevgili dostum ve meslektaşım Şansal Büyüka'ya ayırıyorum.
Cumartesi günü, gazetede siyah zemindeki haberi okuduğumda öğrendim ki Şayan Büyüka, 93 yaşında ebediyete göç etmiş...
Şayan Hanım, Şansal'ın eli öpülesi annesi... Anası - babası Şansal'ın en büyük servetiydi, Şansal da onlar için öyleydi. Arkadaşımın acısı yüreğimi yaktı. Telefonda ona başsağlığı dileklerimi hangi sözcüklerle anlattım, bilemiyorum.
Pazar günü Şansal, anacığını Sakarya'da toprağa verdi. Akşam da Show TV'deki Maraton programına çıktı.
Gözyaşlarını içine akıtarak hiç aksatmadan görevini yaptı. Kendi sorunlarını ve acısını kamuoyuna taşımadı, müthiş bir sorumluluk duygusu ve enerjiyle görevini yerine getirdi.
Rahat uyu Şayan Hanım... İyi ki doğurmuşsun Şansal'ı... İyi ki doğmuşsun Şansal... Başın sağ olsun!

Çalımbay, Özdilek ve Doğan
Rıza Çalımbay, Mehmet Özdilek ve Ziya Doğan...
Üçü de Beşiktaş'ın yıldız futbolcularıydı... Beşiktaş'ın tarihinde üçünün de kendi adlarına yazılmış altın sayfalar vardı.
Futbolu bırakıp antrenörlük labirentlerinde hayatlarının başka maceralarına daldılar.
Ligin rakipsiz (!) favorisi Beşiktaş, Ankaragücü, Malatyaspor ve Trabzonspor'a toplam 7 puan kaybetti. Üç deplasmanda da rakiplerini yenemedi. Üç Beşiktaşlı'nın yönettiği takımlar önünde - kimbilir - belki de şampiyonluğunu kaybetti.
Fesatlarla, fitnelerle, komplo teorileriyle sürekli kirletilen futbolumuzda bu onurlu örnekler de asla unutulmamalı... Bu tabloya zıt görüntüler ortaya çıktığı zaman da kafalar bulandırılmamalı!

Türkiye Ligi'nin ilk yarısı sonunda tarih bilinci ve sportif felsefe yoksunu bazı yorumcular, "Beşiktaş şampiyon oldu!" demek talihsizliğini yaşadı.
Liderin en yakın takipçisi Fenerbahçe'ye kağıt üzerinde 11, pratikte 8 puan fark atması, Galatasaray'ın yarış dışında kalması onların değerlendirmesiyle Kartal'ı erken öten horoz konumuna düşürdü.
Bugün gelinen nokta hepimiz için ibret vericidir: Fenerbahçe 8 puan geriden gelip üç puan da öne geçerek lig lideri... Beşiktaş, 7 maçta 13 puan kaybederek lig ikincisi... Zirve yarışında hiç hesaba katılmayan Trabzonspor da liderden 7 puan geride lig üçüncüsü...
Bir - iki hafta önce diyorduk ki, şampiyon adayı sayısı iki ile sınırlı... Şampiyonlar Ligi'ne katılacak iki takım belli... Sınırlar çizildi. Şimdi UEFA Kupası'na katılma yarışı var...
Sporun dinamiği tabloları değiştiriverdi. Hep birlikte yanıldık.
Ligin bitimine 10 hafta kala Fenerbahçe favori, Beşiktaş plase, Trabzonspor sürpriz... Ama üç adaylı bir yarış söz konusu... Geride kalan 7 haftaya bakarak önümüzdeki 10 haftanın tabloyu değiştirmeyeceğini kim iddia edebilir ?
Türkiye Ligi, nihayet gecikmiş bir zirve rekabetine sahne oluyor... Şampiyonluk da lig ikinciliği de artık çantada keklik değil.
Elbette taraftar gözüyle bakanlar, bu tablodan mutluluk ya da öfke payları çıkarabilirler.
Ama taraftar kimliğinin dışında sporsever - futbolsever kimliğiyle bakabiliyorsak, ortada çok hoş bir gelişme var, demektir!
Bu yarışın son haftaya kadar sürmesini dilerim.

Tribünlerdeki taraftar davranışları iyice çirkinleşmeye başladı.
Orası - burası diye ayırmadan çirkin ve kirli davranışların altını çiziyorum :
- Ahmet'i biz vurduk, sıra Erman'da!
Beşiktaş İnönü Stadı'nda kapalı tribündeki bir grup taraftar, salt görüşlerini dile getirdiği için namert kurşunlarıyla hastanede yatan Ahmet Çakar'a gönderme yaparak, Erman Toroğlu'na tehdit yağdırıyor.
Polis sadece seyrediyor.
- Sergen anneni buraya getir!
Trabzon Avni Aker Stadı'nda kale arkasında yer alan bir grup Trabzon seyircisi, bir zamanlar Trabzonspor forması da giymiş olan Sergen Yalçın'ın moralini bozmak için slogan atıyor.
Polis sadece seyrediyor.
- Trabzonspor'un ilk şampiyonluğunda tarihe geçen futbolcu Şener'in ölümü üzerine Trabzonspor - BJK maçından önce saygı duruşu yapılıyor ve tribünlerde tezahürat, küfür salvoları, çirkin sloganlar devam ediyor.
Bizler de utanmadan seyrediyoruz.
Yazık!





SPOR


BAŞKAN GÜRLEDİ
At yarışları
Avrupa Ligleri
BASKETBOL PANORAMA
İkinci Lig Puan Durumu
Duncan'sız olur mu?
Bursa'da Güneş açtı: 3-0
Gergin idman
1907'den sert çıkış
Kongre savaşları
Barcelona modeli
Yavuz'un dediği oldu
'Neden kaybediyoruz'
Türkiye'nin Bayraktarı
PFDK fena çarptı
HİS'te durmak yok
Üniversite ödülleri
Carlos'tan UEFA gerçeği
Haber turu...
Böyle ayrılık olmaz!