Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Yine Üç Büyükler, yine Devlet Baba... Yine Üç Büyükler'in bitmeyen istekleri ve kendi kafalarına göre oluşturdukları rakamlar... Yine Devlet Baba'nın yumuşak yüzü, politikanın sporu bürokrasiye karşı savunan popülist tavrı.
Biliyorsunuz, geçenlerde Üç Büyük Kulübümüz'ün saygıdeğer başkanları yine bir araya geldiler. Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı, Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin'i ziyaret edip sorunlarının çözümü için yardım ve anlayış dilediler.
Programda olmayan, medyaya açıklanmayan bu randevu, yine de gazeteci arkadaşlarımızın dikkatinden kaçmadı. Üç Başkan, Sayın Bilgili, Sayın Canaydın ve Sayın Yıldırım, çıkışta fotoğraf çekilmesinden son derece rahatsız oldular, hiçbir açıklama yapmadılar.

Stadları istiyorlar
Gazetecilik merak mesleği... Merak edenler de, Üç Büyükler'in yeni derdini öğrendi. Hatta onların bakış açısıyla paralel bazı söylemler de - en başta Hıncal Uluç dostum olmak üzere - gazeteciler tarafından kamuoyuna açıklandı.
Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş başkanları, devletin çok fahiş fiyatlarla statları 49 yıllığına kendilerine kiraladığını, bu yanlış hesabın düzeltilerek stat tapularının kendilerine verilmesini talep ediyorlar. Ve elbette halen kullanım hakkına sahip oldukları bu statları kendi hesapladıkları uygun bedellerle mülkiyetleri altına almak istiyorlar.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, şu özelleşme çağında stadların devlet elinde bulunmasına karşıyım. Aksine koşulları yerine getirerek bedelini ödeyen her kulüp o stadlara sahip olmalıdır. Devlet, uygun bedelle stadları artık kulüplere devretmelidir. Bu arada o stadların sadece kulüplere değil, kent gençliğine de hizmet edebilmesi için yasal düzenlemeler de yapılmalıdır. (Beşiktaş İnönü Stadı'ndaki tartan pistte atletizm yarışları yapılamıyor, biliyorsunuz.)
Şimdi hesaplara geçelim...
Galatasaray, 1997 yılında Ali Sami Yen Stadı'nı devletten 49 yıllık kira bedeli olarak 68 milyon 600 bin dolar ödeme taahhüdüyle aldı. Yıllık kira bedeli 1 milyon 400 bin dolar... Beşiktaş 1998'de Beşiktaş İnönü Stadı'nı 65 milyon 124 bin 368 dolara 49 yıllığına kiraladı. Yıllık kira bedeli 1 milyon 329 milyon dolar... Fenerbahçe de Şükrü Saraçoğlu Stadı'na 61 milyon 63 bin 971 dolar karşılığında 49 yıllığına sahip oldu. Yıllık kira bedeli 1 milyon 245 bin dolar...

Popülizmi istismar
Üç Büyük Kulübümüzün sayın başkanları bu kira bedellerinin insafsızca hesaplandığını öne sürüyorlar... Tamamını tapuyla satın alma bedelinin dahi üstünde ödemeye zorlandıklarını dile getiriyorlar. Bu argümanın temel kriteri, Ali Sami Yen Stadı'nın kendi hesaplamalarına göre 33 milyon dolarlık bir değer taşıması. Öyle bakınca 68 milyon dolar elbette çok fahiş bir fiyat oluyor.
Ama kazın ayağı öyle değil!
Hesaplanan bedel, sadece arsa fiyatına dayanıyor. Onun üzerinde bir tesis var. Konut değil, gelir getiren bir işletme. Emlakçılar, yerleşik kriterlere göre konutların 250 ayda, işletmelerin (dükkan, atölye, gösteri merkezi vb.) 180 ayda kira bedelleriyle amorti edilebileceğini söylüyorlar. Bu kaba hesaba bakacak olursanız, Galatasaray'ın, A.Sami Yen için ayda 380 bin dolar ödemesi gerekiyor. Oysa 1 yıllık kira bedeli, dört aylık kiraya bile denk gelmiyor. Burada devletin insafsızlığı değil, açık seçik şefkati, anlayışı ve desteği söz konusu. Fenerbahçe ve Beşiktaş için de A.S. Yen örneği geçerli...
Stadların tapusunu isteyerek yeni bir ayrıcalık için dayatan kulüpler artık geçmişte kalması gereken devlete sırt dayama anlayışının son temsilcileri oluyorlar... Politikacının spor sevgisini, kamu hizmeti yapma heyecanını - biraz da popülizmini - istismar ediyorlar...

Yanlış hesap dönmeli
Bir başka boyut da şu...
Üç Büyük Kulübümüz de stadları kiraladıktan sonra borçlarını aksatmışlar. Faizle karşı karşıya gelmişler. Ara ödemelerle iyi niyet (!) gösterip yeniden devletin anlayışına sığınmışlar. Ama hala kira borçları var.
Eğri oturup doğru konuşalım.... Siz aylık kirasını bile düzenli ödemeyen kiracınızın o gayri menkulü satın alma isteğini ciddi karşılayabilir misiniz ?
Biliyorum, gülüyorsunuz...
Vergi borçları birikiyor.... Bizimkiler devlet kapısını aşındırıp şefkat ve anlayış talep ediyor. Borçlar öteleniyor, 18 taksite bölünüyor... Ama bazı kulüpler borcunu yine aksatıyor... Devlet Baba anlayışlı ya, devam!
Şimdi de stadları istiyorlar... Alsınlar, helal olsun.... Ama o stadlar hala kamu malı...
Kamu malı da kimseye peşkeş çekilmez, çekilmemeli! Herkes gerçek bedeli ödemeli.
Evet bu hesap yanlış hesap... Ankara'dan geri dönmeli ve düzeltilmeli!

Aston Villa ile bağlarını kopardıktan sonra serbest kalan Alpay Özalan'ın durumunu merak ettim.
Dünya Kupası üçüncülüğünün hemen ardından kulübüyle sürtüşme yaratıp haftalık ücretine zam isteyen, antrenmanlara çıkmayan, teknik direktörüyle anlaşamayan Alpay Özalan, biliyorsunuz İngiltere ile oynadığımız milli maçta da David Beckham'la kavgaya tutuşmuş, İngiltere ve Türkiye gündeminde kendine çok özel bir yer edinmişti.
Alpay'ın spor dışı çirkinlikleri, çok az spor yazarı tarafından kınanırken, en başta TFF Başkanı Haluk Ulusoy olmak üzere çok kişi Alpay'a kol kanat gerdi. Şenol Güneş de devreye girip, çirkin kahramanını savundu...
Onu savunanlar, milliyetçilik duyguları dahil her yola başvurdular, ama yine de onu kurtaramadılar.

Trabzon sıkıntısı
Duyduğuma göre TFF Başkanı Ulusoy'la görevde kalmakta ısrarlı Milli Takım Teknik Direktörümüz Şenol Güneş, Alpay'ı, Trabzonspor kulübünün alması için öneri götürüp ısrarcı olmuşlar. Atay Aktuğ yönetimi bu öneriyi geri çevirmiş...
Öğrendim ki, bu geri çevirme Trabzonspor kulübünün başını ağrıtmış... Sıkıntılar doğmuş... (Gelişmeleri izleyeceğiz)
Üzülerek görüyorum... Alpay içine girdiği her ortamı negatif elektrikle yüklüyor, gerilim, kızgınlık, kırgınlık, küskünlük yaratıyor. Zamanını da enerjisini de boşa harcıyor...
Oysa aklını başına toplasa... Örneğin yurt dışından bugüne kadar aldığı tek ciddi teklifi değerlendirip 30 bin Euro aylıkla sezon sonuna kadar Toulouse'la anlaşıp Fransa'da zaten var olan yeteneğini bir kez daha kanıtlasa, fena mı olur ?
Haytalığın yarar getirmediği ortadayken, akıllı bir profesyonel sporcu gibi davranmanın daha doğru olacağını ona kim anlatacak? Birileri anlatmalı!

Adrian İlie, Lucescu'nun akıllıca operasyonuyla 250 bin dolara Beşiktaş'a geldi. Talihsiz sakatlıklarla, hastalıklarla harcanan kariyerine kaldığı yerden devam etmek için iyi bir seçim yaptığını söyleyebiliriz.
Adrian Beşiktaş'a nasıl yararlı olur ?
Öncelikle İlhan Mansız'ın alternatifsiz olmadığını gösterir... Nitekim çift kale antrenmanlarında İlhan - Adrian gol yarışının başladığını öğrendik. Son idmanda ikisi de dörder gol atmışlar. Bu pozitif etki, İlhan'ı da sarsıp kendine getirir.
UEFA Kupası maçlarında çok iyi bildiği Valencia'ya karşı forma giyerek takımının şansını arttırabilir. Değerini kanıtlayıp gelecek yıl için de sözleşme yaparak Beşiktaş'ın santrfor sıkıntısını giderebilir.
Peki 7. yabancı olarak Adrian tribüne kimi gönderecek ?
Önce kendisi çıkacak... Sonra da Zago'suz kadrolarda 6. yabancı olarak kulübede oturacak...
Lucescu'nun kafasında sadece tavşan değil, tilkiler de dolaştırdığını bildiğim için bu tahmini yapıyorum. Belki de yanılırım.
Adrian İlie şimdilik " hoş geldin"i hak ediyor... Ona şans diliyorum.





SPOR


SORUN EŞİM DEĞİL
At yarışları
Avrupa Ligleri
Potada bugün
İKİNCİ LİG PUAN DURUMU
Hidayet nihayet
Filede büyük şok!
Giunti krizi kapıda
Fener'e kırık not: 1-1
Bir büyük aranıyor
Defans S.O.S. verdi
Lucescu'ya tepki
Şenol Güneş'ten kaleye formül
Davala'lı Bremen galip: 3-0
Haber turu...
Bu hesap Ankara'dan döner!