Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı




Türkiye Futbol Federasyonu'nun, Ali Sami Yen Stadı yıkım sürecine girdikten sonra 11 Ekim'deki Türkiye - İngiltere maçını, Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı'na alması, ilk bakışta stratejik bir karar olarak görünüyor.
Bunun birkaç nedeni var; tribünleri, soyunma odaları ve ofisleriyle dörtte üçü yenilenmiş, atletizm pisti de olmadığı için seyirci ile oyuncuların iç -içe yakınlığı sağlanmış 55 bin kişilik bir stadda - konuk seyirci de gelmeyeceğine göre - oynamak, elbette ev sahibi takıma büyük bir avantaj sağlar.
Bu bakışla TFF, 11 Ekim maçı için Milli Takım'ı yepyeni bir silahla donatmış, Şenol Güneş'in ekibine fazladan el bombaları dağıtmıştır. Ulusoy - Yıldırım soğukluğunun bu seçimle giderilme şansını hesap edenler de vardır elbet.
Bu seçimin rizikolarını da görmek gerekir.

Profile dikkat
İstanbul'da üç stadın kulüplere devredilmesinden sonra - oynanan maç ne olursa olsun - İnönü, Ali Sami Yen ve Şükrü Saraçoğlu'nda ağırlıklı profili o kulüplerin taraftarları oluşturmaya başladı. Milli maçlar Ali Sami Yen'de oynandığında Galatasaraylılar, İnönü'de oynandığında Beşiktaşlılar ağır bastı. Elbette bu durum, maç sırasındaki tepkilerini de biçimlendirdi. Fatih Akyel'in Ali Sami Yen'de Galatasaraylı çoğunluğun tepkilerine hedef olması bunun akıllarda kalan en sivri örneğidir.
Şimdi top Şükrü Saraçoğlu'nda...Tribün profili değişmeyecek, çoğunluk Fenerbahçeli taraftarlardan oluşacaktır. Fenerbahçe - Gaziantep maçında yaşanan olaylar, 11 Ekim randevusuna daha şimdiden gölgeler düşürmektedir. Tahkim Kurulu tarafından iptal edilen PFDK kararı dolayısıyla saha kapatma cezasından kurtulan Fenerbahçe, maalesef kendi seyircilerinden bir bölümünün olaylardan ders çıkarmayan sorumsuz tavırları ve taşkınlığı nedeniyle şimdi köşeye sıkışmış, yöneticilerinin ne kadar mazeret sıralarsa sıralasınlar, savunamayacağı bir duruma gelmiştir.

Ağ gerilmeli
Hemen her kulüpte giderek çözümsüz bir sorun halini alan öfkeli taraftar eylemleri, şemsiye, davul tokmağı, cep telefonu pili, pet şişe ve içi sidik doldurulmuş poşet atışlarıyla Şükrü Saraçoğlu'nda, Milli Takım'ın konsantrasyonunu bozabilecek önemli bir olasılıktır.
İngiliz basının bu maçta gerilimi tırmandırmak için yarattığı provokasyon yetmezmiş gibi, bizler de ligimizdeki ayıpları ve yanlışları ulusal maça taşıma gafletiyle karşı karşıyayız.
Testi kırılmadan yol gösterelim... Aklı başındaki büyük çoğunluk elbette ayıpsız bir maç için üzerine düşeni yapacaktır. Ama sorumsuz azınlığı zaptetmek de güvenlik güçleriyle birlikte Türkiye Futbol Federasyonu'nun görevidir. Özellikle kale arkası tribünlerin önüne, köşe gönderlerinin arkasına acilen ağ gerilmelidir. Fenerbahçe kulübü böyle bir önlem alır veya almaz, onların bileceği iş... Milli maçta sorumluluk federasyona aittir...TFF bu ağları acilen bulmalı, yoksa ısmarlayıp yaptırmalıdır.
Aksi halde bu bomba elde patlayabilir, dikkat !

Fenerbahçeli Tuncay'ı büyük bir keyifle izliyorum... En çok koşan o... Gençliğine rağmen takım için en çok özveri gösteren, verilen her görevi içtenlikle üstlenen, arı gibi çalışan, aynı zamanda bal da yapan örnek bir futbolcu !
Gaziantepspor karşısında takımını öne geçiren golü attıktan sonra gitti, tellere tırmanıp sevincini taraftarıyla paylaştı. Ama işi uzattı, abarttı. Oyun kuralları belli... Tele tırmanmak, kutlama için aşırı zaman sarfetmek sarı kartı gerektiriyor. Selçuk Dereli de görevini yaptı, sarı kartı gösterdi.

Sevin, abartma
Tuncay'ın sonradan rakibine faul yapmasına, sarı kart görmesine bir şey demiyorum. Kasıtlı değil, kontrolsuzdu, olabilir. Mücadelenin doğal bir parçasıdır. Ama o sarı kart, ikinciydi ve kırmızıya dönüştü. Şimdi Tuncay'a buradan bir ders çıkmış oluyor: Sevin ama abartma!
Fenerbahçe'ye bu durumdan bir fırsat düşmüş olmaz mı? Bence olur... Ne zamandır sağ tarafta, kalenin hep çaprazında oynayan Serhat, Tuncay'ın yokluğunda Daum tarafından Hooijdonk'un yanına, kalenin tam karşısına çekilebilir.
Galatasaray maçına hazırlanan Fenerbahçe'de Tuncay'ın yokluğu, Daum'a bol seçenek sunuyor. Bakalım neler yapacak?

Gecenin sabaha dönüştüğü saatlerde NTV'den, Leicester City-Leeds United maçını izliyorum. Evsahibi takımın kaptanı, oyun kurucusu, oyunun lideri Mustafa İzzet... Kornerleri, frikikleri o kullanıyor. Takımını o yönlendiriyor. Sakatlığından eser kalmamış, koşuyor, savaşıyor, tek kelimeyle döktürüyor.
Leicester zor rakibi karşısında maçı 4 - 0 kazanırken, gollerin çoğunda hücumu başlatan, bir gole asist yapan da Mustafa İzzet ! Spiker arkadaşım Okay Karacan, kendini alamayıp, tam da İngiltere maçı öncesi Muzzy'nin Milli Takıma çağırılması gerektiğini söylüyor... Okay yerden göğe haklı... Sakatlığı ve Leicester'in bir yıl Premiership dışında kalması nedeniyle Muzzy adeta unutulmuş, Milli takıma çağırılmamıştı. Umarım Şenol Hoca bu defa unutmaz onu.

Alpay formsuz
Aston Villalı Alpay Özalan, tıpkı takımı gibi kötü günler geçiriyor. İrlanda'da yediği çalımlara ve engelleyemediği gollere rağmen menaceri David O'Leary ona Manchester City maçında forma verdi. Bu defa da Anelka'yı seyredip hiç müdahale etmeden gole neden oldu. Alpay'ın formsuzluğu beni endişelendiriyor.





SPOR


HATALI ÇIKIŞ: 0-2
At yarışları
Avrupa ligleri
Buluşma bugüne kaldı
İKİNCİ LİG PUAN DURUMU
ABD tam gaz
Esinduy'a son görev
Bakan böyle istedi!
Tuzağa düşmeyin
Sen de mi hocam!
Trabzon'a piyango
Ayıkla pirincin taşını!
Bu bomba elde patlar!
Selimoğlu Ceza Kurulu'nda
Haber turu...
Kötü başlangıç
Kartal'ın ağır yükü