Ayşe Gökçe Susam

Ayşe Gökçe Susam

milliyetege@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Haziran 2006. Beş sene geçmiş üstünden... Haziran 2006’da, Eşme’de tam bin 500 kişi zehirlenip hastanelere koşmuştu. Zehirlenen köylülerin dört yıl önce açtıkları dava, geçtiğimiz hafta görüldü.
Her şerde bir hayır vardır, derler ya... İşte o misal, dava, Kütahya’daki siyanür havuzunda yaşanan, yüreğimizi ağzımıza getiren taşmayla aynı zamana denk geldi de, basının ilgisini çekmeyi başardı. Biz de böylece, yanıbaşımızdaki Eşme köylülerinin, siyanüre karşı verdikleri hayat memat mücadelesini hatırladık.

Filmi başa saralım

Eşme Davası’nda filmi başa sardığınızda, Hollywood maceralarını aratmayacak bir senaryoyla karşı karşıya kalıyorsunuz. Başrolde, bir altın arama şirketi, politikacılar, hukuk ve cengaver köylüler var. Senaryo tanıdık!
Süreci kısaca özetlersem, neden Hollywood senaryosu deyip durduğumu daha iyi anlayacaksınız. Hayvanlarının ölümleri, hasadın yarıya yarıya azalması derken bir de topluca zehirlenen Eşmeliler, bunların siyanür yüzünden başlarına geldiğine inanıyor.

Kan örnekleri alındı

İddialar üzerine, İzmir Tabip Odası ve Kimya Mühendisleri Odası temsilcilerinin yer aldığı bir heyet Eşme’ye geliyor. Eşme Devlet Hastanesi’nin sağladığı ekiple köylülerden kan örnekleri alınıyor. Ancak Valilik, heyetin “yetkisiz” olduğu gerekçesiyle, bu uygulamaya izin vermiyor. Kan örneklerine polis tarafından el konuluyor.
Bunun üzerine köylüler, yeniden kan örnekleri vererek özel bir laboratuvarda test yaptırıyorlar. “Siyanürden değil, suya karışan kanalizasyondan zehirlendiniz” diyen yetkililere inat, kanlarında normalin 40 kat üzerinde siyanür bulunuyor köylülerin!
Köylülerden bir kısmı, hemen bölgede siyanürle altın arayan şirkete karşı dava açıyor. Ancak dava, yerel mahkeme tarafından reddediliyor.

2006’dan 2011’e...

İsyan eden, kararı temyize götüren köylülerin sesini, Yargıtay duyuyor. Yargıtay, “Bilirkişi görüşüne başvurulmamış, eksik inceleme yapılmıştır” diyor ve siyanür zehirlenme iddialarının araştırılması için davayı yeniden açıyor. Tabii bunda, köylülerin, sivil toplum kuruluşlarının ve uzmanların hep birlikte verdikleri mücadelenin de payı büyük.
İşte bu sayede, 2006 yılı Haziran ayında zehirlenip hastanelere düşen Eşmeli köylülerin hikayesi, geçen hafta mahkeme önüne geldi. Şimdi 7 Haziran’daki duruşma için bilirkişi raporu bekleniyor. Mahkeme süredursun, NTV’ye konuşan Eşme Ziraat Odası Başkanı Erdoğan Aydın ve köylüler, siyanür işletmesine yakın köylerde toplu hayvan ölümlerinin sürdüğünü, domates ve fasulye gibi ürünlerden son yıllarda verim alınamadığını söylüyor.
İnsanların sağlık durumu nasıl, diye mi soruyorsunuz? Yanıt, koca bir soru işareti...

Halk sağlığı unutuldu

Analizler ilk yapıldığında, İzmir Tabip Odası, bir basın toplantısı yaparak Eşme’deki zehirlenmelerin siyanürden kaynaklandığını açıklamıştı. Açıklamayı, Ege Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Osman Karababa bizzat yapmıştı.
Halk sağlığı! Aslında, hikayedeki kilit sözcükler bunlar. Köylülerin avukatı Mehmet Horuş da, basına yaptığı açıklamalarda bunun altını çiziyor:
“Bir sosyal hukuk devletinde, 1500 insanın mağdur olduğu ve her an benzer olayların yaşanabileceğinin dile getirildiği bir felaket karşısında tek tek yurttaşların dava açmalarına gerek kalmamalıydı.”
Bu “sosyal hukuk devleti”nde, 1500 insanın toprakları, hayvanları, geçimleri, sağlıkları, gelecekleri tehlikedeyse bile, tek tek dava açmaları gerekiyormuş. Ama sorun sadece dava açmak olsa keşke...
Köylülerin bir de yılmadan film senaryolarını aratmayacak, zorlu, çetrefil bir mücadele vermeleri, yıllarca seslerini duyurmayı beklemeleri gerekiyor.
Hak yerini bulsun diye...
* * *
Eşmeli köylülerin ibretlik hikayesi çok şey anlatıyor ama ne yazık ki olumsuzluklar bundan ibaret değil. Dün Eşme, bugün Kütahya... TMMOB, Jeoloji Mühendisleri Odası, Çevre Mühendisleri Odası tehlike büyük diye avaz avaz bağırıyor. Aslında tehdit hepimize yönelik, dava hepimizin davası haberimiz yok!