Ayşe Gökçe Susam

Ayşe Gökçe Susam

milliyetege@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Seçimler de biter, iktidarlar da... Başkanlıklar da biter Başbakanlıklar da...
Ve ardından, elimizde sadece bir döküm kalır. Tarihe düşülen notlar kalır.
İşte o dökümü önümüze koyduğumuzda, yüzümüz mü kızarıyor, göğsümüz mü kabarıyor, önemli olan budur. Gerisi laf-ı güzaftır. Kayayı yalayıp geçen deli rüzgardır.
***
Yakasını bırakmaz adamın; kaçışı olmayan bir muhasebedir bu...
Siz istediğiniz kadar iktidar hırsıyla kendi yalanlarınıza kendinizi inandırın, gözü dönmüş bir öfkeyle kendi haklılığınızı bağırın... Huzur vermez. Vicdanının sesini dinleyerek hareket etmese bile insan, ben, gün bitip baş yastığa değdiğinde vicdanı susturmanın mümkün olmadığına inanırım.
O nedenle üzülürüm, vicdanına değil, nefsine, hırsına teslim olmuşlar için.
İşte stresli seçim dönemleri, siyaset, ama hepsinden öte iktidar, böyle bir vicdan ve nefse hakim olma sınavıdır. Bazen en adam bildiğiniz adamların bu sınavda çok fena çakması, öğretici bir hayat dersi olduğu kadar, çok büyük de bir hayal kırıklığıdır.
Telafisi yoktur. Olan olmuştur.

Barbunya, 3 kilo 5 lira!
Dedik ya... Seçim seçim dediler, o da bitti. Şimdi, muhasebe yapma zamanıdır.
Korna çalarak, sokak sokak çığırarak, hasta mı var, yaşlı mı var, uyuyan çocuk, çalışan insan mı var demeyen, insanları rahatsız eden, böylece oy kazanacağını zanneden adayların sesi kesildi en nihayetinde.
Hayat rutin akışına geri döndü. Şimdi penceremin önünde sadece “Haydi barbunya! Dört kilo beş lira. Dolaba, difrize, sofraya! Hadi abla!” diye bağıran satıcının sesi var. Hayat gailesi devam ediyor.
Normalde belki satıcının sesi, çalışırken beni rahatsız ederdi. Ama şimdi, seçimlerin bittiğini müjdelediği için huzur veriyor bana. Çünkü hep beraber gördük; böyle uzun seçim süreçlerini Türk siyasilerin sinirleri kaldırmıyor. Ve seçimin ardından, koskocaman bir soru kalıyor ortada:
Seçim öncesi yakılıp yıkılanlar nasıl toparlanacak şimdi?

Şimdi muhasebe zamanı
İleri demokrasi sözü veren, “Kürt meselesini biz çözeceğiz” diyen Başbakanımız, idam cezasını savunur oldu seçim meydanlarında. Kürsüden urgan atan MHP liderinden rol ve de oy çalmaya çalıştı. Sandalye hesaplarına kurban gitti anlayacağınız demokratik açılım. Şimdi 13 Haziran sabahı, daha demokratik bir Türkiye’nin, barış, huzur dolu günlerin bizi beklediğine inanmak ne yazık ki biraz daha zor.
Karşılıklı hakaretler, ortalara saçılan kasetler... Onları saymıyorum bile...
Ama mesela seçimin ardından Hopa’ya yolumuz düşerse, bir ihtimal hayatını kaybeden Metin öğretmenin annesiyle, kardeşiyle, oğluyla karşılaşırsak, 13 Haziran’dan sonra bu ülkede ifade özgürlüğü olacak, insan hayatına kıymet verilecek diyebilir miyiz, inanarak, yüzlerine bakarak?...
Hopa’da yaşananları protesto etti diye gözaltına alınan gençlerden biri, “Ben orada yaşadıklarımı hala anama söyleyemedim. Umarım o işkenceleri yapanlar analarına söyleyebilmişlerdir” dedi.
Sözün bittiği yerlerden biriydi. Her şeye rağmen şimdi bu karanlık tabloyu düze çıkartacak, yeni bir dönem talep ediyoruz. Umarım, “Seçim dönemiydi, geçti” diyebiliriz bir an evvel...