Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye medyası dramatik insan hikâyelerini seviyor:
Bu nedenle Soma’da kaç çocuğun yetim kaldığını, madenci eşlerinin ağıtlarını, babasız doğan bebekleri, karnelerini babalarına göstermek için mezarlıkta bekleyen bisikletsiz çocukları... Hepsini tanıyoruz ve biliyoruz...
Peki; Soma’da yüzlerce madencinin hayatını kaybetmesinden sonra kimlere kaç dava açıldığını biliyor musunuz?
Hazırlanan bilirkişi raporlarında müfettişlerin kimler tarafından nasıl yanıltıldığını?
Araştırma komisyonunda yaşanan tartışmaları ya da iyileştirici yasal düzenlemeleri...
Medya bu konuda ne yapıyor? Konunun ne kadar takipçisi olabiliyor?

Hesap sorma sınavı

HESAP SORULMASA BİLMEYECEĞİZ

Milliyet Ankara Temsilcisi Serpil Çevikcan Soma faciası olduğunda, özellikle biz gazetecilere ‘ders’ olabilecek son derece önemli bir yazı kaleme aldı. Çevikcan “Hesap sorma sınavı” başlıklı yazısında Zonguldak Karadon’daki faciadan sonra, madenin derinliklerinde yatan bedenlerin çıkartılmasını beklerken tek tesellinin güçlü bir biçimde söylenen “Hesabı sorulacak” ifadesi olduğunu hatırlatarak şöyle diyordu:
“30 madenciye mezar olan faciadan sonra açılan dava 4 yıldır, tek bir tutuklu sanık olmaksızın sürdürülüyor. 25 kişinin yargılandığı davada istenen en yüksek ceza 15 yıl. 5. bilirkişi raporunun beklendiği davanın bu yıl içerisinde karara bağlanmayacağı da tahmin ediliyor.
Hepimiz, alışkın olduğumuz bir düzenin içerisinde hangi felaket durumlarında hangi sözlere inanıp, sonra unutup, sonra yeni bir felakette bunları yeniden nasıl hatırlayacağımız konusunda eğitimliyiz. Zaten felaketlerin durmaksızın başımıza gelmesinin sebeplerinin başında da bu geliyor.”

Okurlarımız takipte
Soma ile ilgili gelişmelerin bütününü görebilmek için en az üç gazete almak gerektiğine vurgu yapan okurlarımız da benzer bir sorunları gündeme getiriyor. Ayten Taşkır adlı okurumuz savcılık soruşturmasında ortaya çıkan, defalarca sinyal vermesine rağmen Soma’da sensörlerin sıfırlandığına ilişkin rapora Milliyet’in neden yer vermediğini soruyor. Demir Seydibulak adlı okurumuz ise haberlerin eksik, içeriği ile spotların birbiriyle uyumsuz olduğu konusuna dikkat çekiyor.
“Birincisi Soma işçileri için iki bakanlıktan tazminat” başlıklı haberinizin spotunda “Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.’ye ve Maden- İş Sendikası’na davalar açıldı.” diyorsunuz ama haberin içerisinde Maden İş sendikasıyla ilgili tek kelime yok. İkinci eleştirim de “Madeni mezar yapacaklardı” başlıklı haberinize.
Meclis Araştırma Komisyonu’nda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanı Mehmet Tezel madende yapılan incelemede gaz sensörlerine gizli bir boru ile temiz hava üflettirildiğini tespit ettiklerini, bu yöntemle içerideki gerçek gazın tespit edilemediğini ve inceleme yapan müfettişlerin yanıltıldığını konuyu savcılığa bildirdiklerini söylüyor. Eğer bir milletvekili böyle bir soru sormasa bizim bundan haberimiz olmayacak mıydı? Haberinizde Tezel’in ayrıca ‘Soma A.Ş. TKİ arasındaki ilişki komisyonunuzca dikkatle incelenmelidir’ sözlerine de yer veriyorsunuz.Peki, bunu gazetecilerin de özellikle incelemesi Bu davaların takipçisi olması gerekmez mi?”

Gazeteciliğin gereği
Adalet Arayanlara Destek Grubu’nun raporuna göre; 2012’de 878 olan iş kazası sonucu ölenlerin sayısı 2013’te 1235’e çıkmış görünüyor.
Bu haberlerin takipçisi olmak araştırmacı gazeteciliğin de bir gereği. Dolayısıyla okurumuz haklı, toplumsal travmalara neden bu davaların takipçisi olmak zorundayız. Serpil Çevikcan’ın söz konusu yazısında dediği gibi; “Bize de sadece felaketten felakete davaları anımsatıp, “Hesabı sorulacak” sözlerinin izini, gücümüzün yettiğince sürmek kalıyor. Ve bu derin yaraya bir nebze olsun merhem olmanın tek yolu, hesap sorma sınavından tam notla geçebilmek.”