Belma Akçura

Belma Akçura

bakcura@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçtiğimiz günlerde İstanbul Tabip Odası medya ve sosyal medyada sık sık yer alan bazı doktorları “medyatik şarlatan” olarak tanımladı. Acaba medya bu doktorlara yer vermese, bunca bilgi kirliliği yaşanır mıydı?

2015 Ağustos’unda Sağlık Bakanlığı; medyada sık sık yer bulan ve ekranlara çıkan doktorlara sağlık meslek mensuplarının uyacağı kuralları ve etik değerleri içeren bir taahhütname hazırladı. Medyatik doktorların tartışmalı sağlık önerileriyle toplumda oluşan bilgi karmaşasını ve kirliliğini önlemeyi amaçlayan bakanlık bu yazıyı RTÜK’e gönderdi.

Haberin Devamı

Yani dedi ki; doğruluğu bilimsel ve klinik olarak kanıtlanmamış veya mevzuatla tıbbi işlem olarak tanımlanıp düzenlenmemiş tedavi ve yöntemler hakkında bu doktorlar görüş bildirmeyecekler.

Bakanlığın bu uygulaması sonuç vermedi. Geçtiğimiz günlerde bu kez İstanbul Tabip Odası, konuya ilişkin rahatsızlığını dile getiren bir başka metin hazırladı. Medya ve sosyal medyada sık sık yer alan bazı tıp doktorlarının sağlıkla ilgili açıklamalarının halen “ezber bozan”, “tabu yıkan”, “şoke eden” başlıklarıyla sunulduğunu hatırlatarak, bu doktorları “medyatik şarlatan” olarak tanımladı.

Bildiride kişisel çıkarları için modern tıbba güveni zedeleyen, insanları yanlış yönlendirerek bazen ölüme sebebiyet veren medyatik doktorların toplum sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturduğu belirtilmekte.

Medyatik ifadesi genellikle medyada çok yer alan, çok tanınan, çok bilinen (kimse) olarak tanımlanmakta.

Peki, bu doktorlar ne söylüyorlar?

Tabipler Odası’na göre; yapılmaması, söylenmemesi gereken her şeyi söylüyorlar:

Yanlış yönlendiriyorlar

Örneğin; bilimsel, tıbbi doğruları bilim dışı yalanlarla harmanlayarak sunuyorlar. “Kanserin çaresi bulunmuş ama ilaç firmaları gizliyor, ya da aşıların içinde alüminyum var ve otizme yol açıyor” gibi yığınla bilimsel içerikten yoksun iddialarda bulunuyorlar. “Kolesterol hapı kullanmayın, kemoterapi almayın” şeklinde söylemlerle kamuoyunu yanlış yönlendiriyorlar. Hepsinin kendince “her derde deva” bir diyeti, bir tedavi kürü mutlaka var. Öyle ki; kendilerine uzatılan her mikrofona, yöneltilen her soruya, uzmanlık alanları olup olmadığına bakmaksızın mutlaka verilecek bir cevapları da oluyor.

Haberin Devamı

Sorun burada başlıyor bence: Gazetecilerin konunun uzmanı olmayan insanlara mikrofon uzatmasında. Acaba medya bu doktorlara yer vermese, bunca bilgi kirliliği yaşanır mıydı?

İngiliz filozof John Stuart Mill “Bir düşünce yanlış bile olsa içinde bir dirhem hakikat de bulunabilir... Ancak bize tuhaf gelen iyi fikirleri de, kötü olarak mahkûm etme tehlikesi her zaman vardır” der.

Dolayısıyla medyatik doktorları “şarlatan” olarak nitelendirmeden önce bu doktorların uzmanlık alanı olmadığı halde, geniş kitleleri ilgilendiren sağlık konusunda, bilimsel olmayan hangi yöntemlerle, nasıl yönlendirme yaptıklarını kamuoyunda bilimsel veriler üzerinden tartışmalıyız. Bakanlığın geniş kitlelere ulaşan medyatik doktorlarla ilgili yeni bir çalışma içerisinde olup olmadığını da…

Ölümcül sonuçlara sebebiyet veren, insanları yanlış yönlendiren üstelik dosyaları yargıya intikal etmiş doktorların ya da tıp alanında dezenformasyon amaçlı bilgilerin önüne geçecek ve gerçek bilimsel verilerle olayın üzerine gidecek bir iradeye ihtiyacımız var. Medyanın bizzat kendisinin de Sağlık Bakanlığı ve Tabip Odası işbirliğiyle oluşturulacak yeni bir deklarasyonun altına imza atması, toplumsal bilince katkı sunması gerekir.