Berna Laçin

Berna Laçin

berna.lacin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bugün 14 Şubat... Sevgililer Günü... Çiçek ve pasta fiyatlarının üçe katlandığı, birbirini hiç tanımayan insanların güruhlar halinde bir arada yemek yemek için iki katı hesap ödediği, kalpli balonlar ve onu elinde tutan ayıcıkların her yanımızı istila ettiği bir gündeyiz. Sokaklarda bir süs, bir janjan, bir hareket ki yılbaşı kutlamak ‘tü kaka’ sayıldığından beri, caddeler böyle şenlik görmedi. Eh belli ki kutlama yapıp biraz eğlenmek, umut ve heyecanı yükseltmeye dair istek, insanoğlunun fıtratında var. Bir yılbaşı zevkimiz vardı ama bunun en eski Türk geleneği olduğunu bile anlatamadık gitti! Apayrı tarihleri olan Noel ile yeni yıl kutlamalarının farklı anlamlar taşıdığını bilmeyen zihni karalar yüzünden söndü gitti artık ülkemizde yılbaşı coşkusu.

AH ESTER ABLA NE İŞLER AÇTIN BAŞIMIZA
Oysa hiç tanımadığın hatta tek bir ortak noktan dahi olmayan insanlarla topyekün kutlayabileceğin herhalde tek eğlencedir yılbaşı. Umut vadeder, insanı geleceğe yönelik motive eder, mutlu eder... Çok faydaları vardır yani... Turizme katkıları saymakla bitmez. Mevsimlerin döngüsünü, yaşamı, yeni başlangıçlara dair umutları kutsayan, herhangi bir dinle en ufak bir bağlantısı olmayan bu en keyifli günü ülkemizden silme gayretiyle övünenler, ekonomik kriz kapıyı çalınca, Sevgililer Günü gibi en manasız kutlamayı baş tacı ettiler. İstanbul’un çarşı kaplı sokaklarıyla ünlü belediyeleri, “Aman kimseyi kızdırmayalım” diye yılbaşında iki lamba asmaktan imtina ederken, bugün kırmızı kalplerle ışık seline boğmuş yolları... Avrupa’dan gelen arkadaşlarımız, yeni yıla Çin gibi sonradan giriyoruz sandılar.
Bu arada belirtmek isterim ki, bir Hristiyan Papaz’ın anıldığı, putperest temelli bir Hristiysan geleneği olmasına rağmen Avrupa’da, bizim ülkemizdeki gibi hararetle karşılanmıyor 14 Şubat. Ben ki her ülkenin kültürüyle, yeni yıla 10 defa girebilecek kadar severim kutlamaları; Çinliler’in Domuz Yılı’nı bile kutladım. Bir tek 14 Şubat’ta kutlanacak bir mana bulamadım şu ana kadar. Toplu bir histeri halinde ikişer ikişer kümeleşerek, kendine bir eş bulabilmiş olmanın heyacanına ortak edemem kendimi. Tamamen ticari olarak önümüze servis edilen bu günde, “Hırsından çatlasın düşmanlar, benim de artık bir sevgilim var” diyerek, elimde pembe panterle sokaklarda dans etmeyi, kalpli balonlar arasında yemek yemeğe tercih ederim. Eğer abarttığımı düşünüyorsanız, gelin neyi kutladığımıza bir göz atıp, Ester Abla’nın başının altından çıkan ve bu akıllı kadının zengin olmasını sağlayan ticari tuzağa nasıl düştüğümüze, elimizde ayıcıklar ve kalplerle neyi kutladığımıza bir bakalım...

14 Şubat’ta
neyi kutluyoruz?

AH ESTER ABLA NE İŞLER AÇTIN BAŞIMIZA
¦ Sevgililer Günü’nün başlangıcı, eski Roma İmparatorluğu’na dayanıyor. Tüm ‘Tanrı ve Tanrıçalar’ın Kraliçesi’ kabul edilen Juno’ya saygı göstermek amacıyla törenler yapılır ve ertesi gün de tatil edilirmiş. Lupercalia Bayramı olarak bilinen bugünde, gençler kurayla çekiliş yapar ve bahtlarına kim çıkarsa bayram boyunca birlikte olurlarmış. Bu çiftleşme döneminden memnun kalanlar evlenir, diğerleri şanslarını bir sonraki bayram denemek üzere birbirlerine veda ederlermiş. Ben mi çok muhafazakârım, Romalılar mı çok marjinalmiş bilemedim ama eski adetleri hortlatırken, aşkla yakın uzak ilgisi olmayan şu kura meselesine bir dikkat edelim!
¦ Roma İmparatoru II. Claidius, katı bir imparatormuş. Ordusunda savaşacak daha çok asker istiyormuş. Eğer bir erkeğin ailesi ya da sevdiği yoksa daha rahat orduya katılır düşüncesiyle nişan ve evliliği yasaklamış. Rivayete göre Aziz Valentine isimli papaz, sevenleri evlendirmeye devam etmiş. Bunu duyan imparator da Aziz Valentine’i öldürtmüş. Papaz, gardiyanın kızına aşıkmış ve ölmeden önce “Valentine’den sevgilerle...” diye bir mektup bırakmış. İşte sevenleri birleştiren Hristiyan din insanı anısına, 14 Şubat kutsanmış. Bu arada, Aziz Valentine’in hikayesinin, tarih sayfalarında ispatlı bir yeri yok. Üç tane ölümü 14 Şubat ile bağlantılı olan Aziz Valentine bulunuyor ama onların hayatlarında da romantizme rastlanmıyor.
¦ 14 Şubat, Fransa ve İngiltere’de kuşların çiftleşme günü olarak anılırmış.
¦ Zeus ve Hera’nın evlilik yıl dönümü diye kutlanırmış.
¦ İşte bu noktada Ester Abla giriyor devreye... Bakıyor ki 14 Şubat’larda kediler misali insanlarda da bir hareketlilik bulunuyor kendi tarih sayfalarında. Hemen bunu fırsata çevirmeyi akıl eden Esther Howland, 1800’lü yıllarda, danteller ve çiçeklerle süslü harika kartpostallar tasarlıyor. Bir çeşit reklam kampanyası olarak da ilk Sevgililer Günü kartını atıyor ve bir moda başlatıyor. Sonra da bu kartpostal işini patlatıp, bir imparatorluğa dönüştürüyor ve dönemin en zenginleri arasına girerek paraya para demiyor. İşte kart atarak başlayan bu kutlama ve ticari alışveriş, çiçek, iç çamaşırı ve yeme-içme gibi, Lupercalia Bayramı’nın çiftleşme ritüellerinin günümüze uyarlanmış hediyelikleri ve kutlama biçimiyle bize ulaşıyor.
Toplu olarak çiftler halinde masalara dizilip, bir sürü para harcayarak neyi kutladığınıza bir daha göz atın derim. Gelin siz şu 14 Şubat’ı çok da ‘şeeetmeyin!’