Yazarlar Bu ne zarafet!

Bu ne zarafet!

12.07.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bu ne zarafet!

Bu ne zarafet


       Sıcak bir yandan, Bülent Bey bir yandan...

       . . .

       Bir başbakanın, halen yasal olarak faaliyet gösteren, çok sayıda belediye başkanlığını elinde bulunduran HADEP için sözleri, partisinin "demokratik" ve "sol" sıfatlarına mı tekabül ediyor...
       Yoksa, Meclis'teki parlamenterleri polis marifetiyle yaka paça attıran Çillerler'in yanına, hatta HADEP'lileri Çankaya'da kabul eden Demirel'in dahi gerisine mi düşürüyor?

       . . .

       Ecevit, kendi ifadesiyle, "istihbarat birimlerinin kendisine bildirdiklerine göre", CHP - HADEP işbirliğini tespit edip sakıncalı olduğunu söylüyor.
       HADEP "sakıncalı" ya!
       Ona oy verenler bu ülkenin vatandaşı değil çünkü.
       Bülent Bey, geçmişte kanlı bıçaklı olduğu Demirel ile "değişim" adına müthiş uyum gösterecek...
       Yine "değişim" adına, geçmişe sünger çekip MHP ile "gayet uyumlu bir koalisyon" kuracak...
       Yerine göre, Fazilet'ten destek talep edecek, Tansu Hanım'a el uzatacak...
       Buna karşılık, henüz işbirliği filan da ortada olmadığı halde, ufak bir CHP - HADEP temasında "istihbarat" yapacak!

       . . .

       Bir başbakanın dışlayıcı olmaya hakkı var mı?
       Bir başbakanın "ihbar" yaymaya hakkı var mı?
       "İstihbarat birimleri"nden aldığı her bilgiyi, yani hayatımızı, canımızı ilgilendirenleri paylaşıyor muydu ki... Birdenbire bir "enformasyon" cömertliğiyle şaşırtmaya hakkkı var mı?

       . . .

       Köykentler dışında, nedir Bülent Bey'in Güneydoğu politikası? Yerel yönetimlere yansıyan ama parlamentoya ancak "çalınmış oy" olarak, başka partilerin heybesine atılıp götürülen bölge oylarını hep çöpte mi görmek istiyor?
       O insanlar, Meclis'teki beşibiryerdelerden birine mi oy vermek zorunda? Nasıl ve kiminle temsil edilecekler "milletin meclisi"nde?
       "Terör"ün karşısına çıkarılacak olan siyaset değil midir?
       Siyaseti "terörize" etmeye bir başbakanın hakkı var mı?

       . . .

       Öte tarafta, CHP, tüm koftiliklerine, tüm acizliklerine rağmen, Meclis'te hiç olmazsa, "işkence gören çocuklar" gibi mağdurların sesini duyurmaya da çalışıyordu.
       Sema Pişkinsüt'ün elinde kalan işkence askısına baktı mı Bülent Bey?
      
Ya da "Ulucanlar raporu"nu inceleyip Adalet Bakanı'na "Nedir bu?" diye sordu mu?

       . . .

       Kan ve barut kokusundan yeni yeni çıkmaya çalışan bir bölgede "halkın sesi"ni ve onu dinlemeyi meşru saymamamak mı Demokratik Sol?
      


Yazara E-Posta: umur.talu@milliyet.com.tr

Yazarlar