Bol kalorili bir gün...
Kantin’in yaratıcısı Şemsa Denizsel ile Yedikule Bostanları’ndan başlayıp Fatih Atpazarı Meydanı’na uzanan paha biçilemez bir lezzet turuna çıkıyoruz
Bir karı-kocanın işlettiği Eski Kafa’da “tatlı olmayan tatlılar” yapıyorlar.
Sabah 9.30’da Yedikule Bostanları’nda kahvaltı edeceğiz. Bir yandan kaç yüzyıllık surlardan gözlerimizi alamayacak, bir yandan 80 yıldır bostanı işleten ailenin bir ferdini dinleyeceğiz. Bir yandan en güzel çiçek buketlerinden daha güzel görünen pazı, tere ve turp demetlerinin fotoğraflarını Instagram’da paylaşacak, bir yandan Nişantaşı’ndan tanıdığımız, şimdi Bebek ve Kemerburgaz’da da şubesi olan Kantin’in efsane limonatasından içeceğiz. Biri böyle bir program var dese inanmazdım.
Ama karşımda Kantin’in yaratıcısı Şemsa Denizsel var. Mastercard’ın “Paha Biçilemez” gezilerindeyiz, Yedikule’den başlayıp bir lezzet turuna çıkıyoruz. Yedikule’de ilk ders; “Yemekte asıl önemli olan malzeme” diyor Denizsel: “Mevsiminde doğal malzemeyi kullanmak lazım.”
Eminönü’nde lakerda, peynir, kahve alışverişi 
İkinci durak Eminönü. Mısır Çarşısı’ndaki Taze Balıkçı. Taze Balıkçı gerçekten de adının hakkını veriyor. Şemsa Denizsel gibi bir şef buradan alışveriş yapıyorsa, bir bildiği vardır zaten. İşte bu noktada Kantin’in meşhur ekşi mayalı ekmeği kızartılıyor ve Taze Balıkçı’nın lakerdasıyla birlikte servis ediliyor. Küçücük dükkanda bu servisten etkilenmemek mümkün değil. Zaten lakerdanın tadına bakınca neden burada olduğumuzu daha da iyi anlıyoruz. Bir “en iyiler” listesi yapılsa İstanbul’un en iyi lakerdası seçilir. Şemsa Denizsel’e göre iyi bir lakerda, kavun ve peynir çok iyi bir rakı sofrasının vazgeçilmezi ve tabii misafir ağırladığınızda önemli bir kurtarıcı.
Taze Balıkçı’dan çıkışta Temiz Peynirci’ye gidiyoruz. Nahif adları dükkanlar hakkında bir fikir veriyor zaten. Temiz Peynirci, Kuru Kahveci Mehmet Efendi’nin tam karşısında. Özellikle eski kaşar peynirinde iddialılar. Çok uzun yıllardır çarşıda olan dükkanın peynirleri Trakya’dan geliyor.
Daha sonra Kurukahveci Nuri Toplar’a gidiyoruz. Şemsa Denizsel’in favori kahvecisi burası, kendi dükkanının kahvelerini de buradan alıyor. Hatta bazı müşteriler bu kahveyi ağır bulsa da “Bu da benim damak tadım, benim dükkanıma benim damak tadım için geliniyor, değiştirmemekte kararlıyım” diyor.
Kurukahveci Nuri Toplar’da kahvenin odun ateşinde nasıl yapıldığına şahit oluyoruz, birer de köpüklü sade kahve içiyoruz. Çıkışta Yavuz Turgul’la karşılaşıyoruz. Boynunda fotoğraf makinesiyle dükkanları geziyor, sanki bir çekim için mekan bakıyor gibi.
Anlatılmaz yaşanır: Fatih Karadeniz Pidecisi
Çok oyalanmadan öğle yemeğine geçiyoruz, Fatih Karadeniz Pidecisi’ne. Bir pide ne kadar iyi olabilir, işte burada anlıyorsunuz. Önce yağlama geliyor, ortasında sadece tereyağı ve yumurta olan pide. Daha sonra üstü kapalısı. Daha sonra kaşarlı, kıymalı, kuşbaşılı derken en çok ıspanaklı şaşırtıyor. Çok lezzetli, hem de sağlıklı derken içinde kaymak olduğunu öğreniyoruz. Boşuna lezzetli değil işte.
Pidelerin üstüne bir de Hamsiköy usulü fırın sütlaç yiyoruz, Şemsa Denizsel’in itirazlarına rağmen. “Daha tatlı yemeye Atpazarı Meydanı’na gideceğiz” dese de sütlacı önümüzden almayı başaramıyor.
Atpazarı Meydanı’nda çay saati molası
Atpazarı Meydanı’nda Eski Kafa diye bir yere gidiyoruz. Bir karı-koca işletiyor. Şemsa Denizsel’in tabiriyle “tatlı olmayan tatlılar” yapıyorlar ve zaten tatlının da tatlı olmayanı makbul. Özellikle bir incir tatlısı var, çok başarılı. Üstü tel kadayıflı muhallebisi de denemeye değer.
Dönüş yolunda, bir yılda tam 58 kilo veren Denizsel’den ertesi gün nasıl sağlıklı beslenmemiz gerektiğiyle ilgili tüyolar alıyoruz. “Arada azmak iyidir ama disiplin esas” diyor. Sabah yulaf, yoğurt, çilek, öğlen köfte piyaz (ekmeksiz tabii), akşam gümüş tava ve bol salatadan oluşan bir liste tutuşturuyor elimize. “Tüm gün bol su için, çay kahve yok, ara öğün yok” diye ekliyor.
“Şemsa Denizsel ile Paha Biçilemez İstanbul” lezzet turuna siz de katılabilirsiniz. Detaylar pahabicilemezistanbul.com’da.
Bu lezzet turları farklı şeflerle devam edecek.
