Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yoksa siz hâlâ İstanbul Maratonu’na katılmadınız mı? 11 Kasım’da gerçekleşecek Vodafone 40. İstanbul Maratonu öncesinde hatırlayalım, 42 km koşmadan da maratona katılarak kendinizi harika hissedebilirsiniz. Peki ama nasıl?

Tam bir hafta kaldı, haftaya pazar Vodafone 40. İstanbul Maratonu var. Daha önce Avrasya Maratonu olarak bildiğimiz maratonun 2013’ten beri resmi adı bu. Köprüden koşarak ya da yürüyerek geçip, bol bol selfie yapıp Instagram’da övünerek paylaşabileceğimiz yılın tek günü aynı zamanda. Haklısınız, İstanbulluya her gün maraton. Hayatımız oradan oraya koşturarak ve hatta çoğunda engeller atlayarak ve atlatarak geçiyor. Oysa biz çocukluktan karşıyız koşmaya. “Koşma terlersin” sözüyle büyümedik mi zaten? “Koşu sağlığa zararlı, aman dizler sakatlanabilir” diye avuttuk kendimizi. Oysa bütün dünya koşuyor sokaklarda, parklarda. Çoğumuzun koşacak bir parkı yok. Şanslılar Maçka Parkı ya da Yıldız Parkı’nda koşuyor, daha da bol vakti olanlar Boğaz’da uzun uzun yürüyor. Şeyda Coşkun’lu ya da Şeyda Coşkun’suz. İşte bir tek bizde yürümek için bir koça ihtiyaç duyuluyor. Çünkü tek başımıza yürümekten bile aciziz!

Haberin Devamı

Maratona ön hazırlık

Eminim Şeyda Coşkun’un yürümek dışında da faydası vardır ama kabul etmek lazım, böyle bir manzarada yürümek için, disipline olmak için dışarıdan yardıma ihtiyaç duymak bir tek bizde olabilecek bir şey. Yıllar önce Avrasya Maratonu’na katılan ünlüler magazin sayfalarını, köprü üstünde halay çekenler, mangal yapanlar ise birinci sayfaları süslemişti. Ama maratonla ilgili pek bir şey öğrenememiştik. Maraton maratonluktan çıkmış, köprünün halk açılımı olmuştu. Oysa daha sonra büyük bir ilerleme kaydedildi. İstanbul bütün iniş çıkışlarıyla ne kadar zor bir parkur olsa da; hedef, dünyanın en iyi yedinci maratonu olabilmekti. Tokyo, Boston, Londra, Berlin, Chicago ve New York’tan sonra gelebilmekti. Emin adımlarla her yıl daha da çok ilerleme kaydediliyor.

Madalya mı takıyorlar?

Şimdiye kadar İstanbul Maratonu’na 2 kez katıldım. Tabii 42 km’lik maratona değil, 8 km’lik halk koşusuna katılabildim sadece. Göğsümde yarış numaramın yanı sıra bir de gopro kamera taşıyıp, kamera sayesinde Boğaz Köprüsü’nde bir de filmim oldu. Hem yarışın kendi çapımda belgeselini çektim, hem de görüntülerin üstüne konuşarak, bir nevi dış sesle olan biteni anlattım, minik röportajlar yaptım. Peki ama madalya mı takıyorlar halk koşusunu tamamlayınca? Evet, itiraf etmeliyim, ben o madalyaları seviyorum ve saklıyorum. Üstelik halk koşusuna katılarak da bağış toplayabiliyor, bir sosyal sorumluluk projesini destekleyebiliyorsunuz. Bir yerden başlamak lazım, değil mi?

Haberin Devamı

Bu yıl yoğun ilgi nedeniyle kontenjan dolmuş, kayıtlar kapanmış, ama siz siz olun gelecek yılki İstanbul Maratonu’na şimdiden hazırlanmaya başlayın. Kameraları, çipli ayakkabıları da hazırlayın. Köprüyü geçer geçmez “Hadi kahvaltıya gidelim” diyenlere uymamaya da kendinizi hazırlayın tabii. Her türlü hazırlığa değer. Çünkü dünyanın hiçbir yerinde bu kadar özel bir maraton daha yok. Ayrıntılı bilgi için: https://www.maraton.istanbul