Çağdaş Ertuna

Çağdaş Ertuna

cagdas.ertuna@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Tam 3 yıl önce Londra Moda Haftası devam ederken Net-a-Porter’nin kurucusu olarak tanıdığımız, daha sonra Farfetch’in başına geçen İngiliz Moda Konseyi Başkanı Natalie Massenet’ten bir e-mail düşmüştü posta kutuma.

“İngiliz Moda Konseyi’ne üye bir yabancı basın mensubu olarak The Fashion Awards (Moda Ödülleri) için oy kullanmanı istiyoruz” diye.

İlk kez dört yıl önce modanın Oscarları denilen The Fashion Awards’u Londra’da Royal Albert Hall’da yerinde izlemiştim.

Ön masada Lady Gaga, David Beckham, Salma Hayek Pinault, Donatella Versace, Tom Ford, Ralph Lauren, Gigi Hadid, Kate Beckinsale, Kate Moss, Lara Stone, Karlie Kloss, Marilyn Manson, Mario Testino, Nadja Swarovski, Naomi Campbell, Skepta, Stella Tennant, Natalie Massenet, Carine Roitfeld, Franca Sozzani, Alexandra Shulman gibi isimler vardı.

Haberin Devamı

‘Şeytan Prada Giyer’in yazılmasına neden olan Amerikan Vogue’un efsane yayın yönetmeni Anna Wintour belki de hayatında ilk defa ‘front row’da değil, ikinci sıradaydı.

“Modanın kraliyet ailesi burada” diyorlardı, haklıydılar, en iyi modeller de, fotoğrafçılar da, moda tasarımcıları da törendeydi.

İngiliz Moda Ödülleri üç yıl önce adındaki ‘İngiliz’i çıkarıp daha uluslararası bir boyuta geçti, bunun için de Tom Ford’dan Ralph Lauren’e Amerikan moda dünyasının önemli isimlerini Londra’daki törende bir araya getirdi.

O gün bugündür ‘Modanın Oscarları’nın ciddiyetini kavramış durumdayım, her yıl özenle favorilerimi seçip oy veriyorum.

Bir politik seçim kadar titizlikle işliyor oy kullanma süreci.

Daha önce yılın tasarımcısı ödülünü kazanan isimler arasında Hüseyin Çağlayan, Erdem gibi gurur duyduğumuz tasarımcılar da var.

Son birkaç yıldır ise en iyi çıkış yapan tasarımcılar arasında Dilara Fındıkoğlu dikkat çekiyor.

Ayrıca bu yıl kendi adaylarınızı da ekleyebiliyorsunuz listeye, fotoğrafçı Cüneyt Akeroğlu ve model Öykü Baştaş’ı da ekliyorum, Art Comes First’ün Fred Perry işbirliğiyle birlikte.

Dün itibarıyla oy süreci tamamlandı, bakalım yılın tasarımcısı ve markası ödülünü kim kazanacak?

Haberin Devamı

Burberry ve Ricardo Tisci en güçlü aday görünüyor.

Sonuçları aralıktaki törende hep birlikte göreceğiz.

Modanın Oscarlarında oy kullanma ritüeli

Bana en uygun müzik festivali

En yaratıcı insanlarla günlerce çölde sürünmeden, karavanlarda çadırlarda kalmadan, çamurlara bulanmadan en iyi yemek ve içeceklerle unutamayacağınız bir müzik festivali: House Festival.

Burning Man, Coachella ya da Glastonbury’den çok daha konforlu, ama bir o kadar da yaratıcılığa açık.

İngiliz gazeteleri “Dünyanın en havalı müzik festivali” diyor Soho House’un Londra’da düzenlediği House Festival için.

Biletler aylar öncesinden satışa çıkar çıkmaz tükeniyor, daha festival programı açıklanmadan bile önce.

Bakmayın havalı dediklerine, herkes dilediği gibi giyiniyor, kimse kimseye aldırmadan dilediğince eğleniyor.

Ayşim Özgür’le birlikte gidiyoruz, bir festival tarzından söz edemeyiz diye gülüyoruz etrafımızı incelerken.

Bir ara gözümüz Spice Girls üyelerine takılıyor, Ayşim hepsine hakim, ben bir tek Victoria’yı tanırım diyorum.

Hampstead’de Kenwood House’un bulunduğu yemyeşil bir parktayız, dev bir lunaparkı andıran panayır alanı ve iki büyük sahne var.

Haberin Devamı

İster dönme dolaba biniyorsunuz, ister hulahup çeviriyorsunuz, iki büyük sahnede ise farklı sanatçılar çıkıyor.

Geçen yılki programda Nile Rodgers&Chic ve Rita Ora’ydı favoriler, bu yıl ise Black Eyed Peas ve Franz Ferdinand oluyor.

Festivalin müzik kadar önem verdiği bir diğer şey de yeme-içme.

Dev açık büfeler kuruluyor, istiridyeden ıstakoza açık büfelerde yok yok.

Ayrıca Pizza East, Dirty Burger, Chicken Shop gibi kendi restoranlarının stantları da var.

Bir köşede Cowshed masajlarından ve manikürlerinden faydalanabiliyorsunuz, bir köşede Youtube Music yöneticileriyle tanışıp projenizi anlatabiliyorsunuz.

Evet, House Festival yaratıcı insanları bir araya getiriyor ama bunu diğer büyük festivalleri gibi dağılmadan/dağıtmadan yapıyor.