Yazarlar Çocuklar, egemenlik, büyükler, sorular

Çocuklar, egemenlik, büyükler, sorular

23.04.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Çocuklar, egemenlik, büyükler, sorular

Çocuklar, egemenlik, büyükler, sorular


       Bayramınız kutlu olsun, mutlu bayramlarınız olsun çocuklar.
       Umudunuz çoğalsın çocuklar.
       Umutlarınızı çoğaltabilmek için yüreğini, aklını, emeğini koyan herkese selam olsun çocuklar.

       ...

       Bir "mesele" vardı bu sütunda, biliyorsunuz. "Köşk - mutfak ve cep"e dair.
       Konu, ister istemez "hakaret ve tehdit" üstünde kilitlendi. Bazı meslekdaşların, meslek örgütlerinin ve okurların, çeşitli sivil toplum örgütlerinin unutamayacağım desteğiyle de o mecrada aktı.
       Fakat, tam 15 gün önce ilk Uğur Dündar'ın sütununda yer alan bir ifade ile bu sütuna taşınan asıl soru sanki ortada kaldı.
       Ne açıklamayı yapan, yani sorunun muhatabı, ne de bence sorunun asıl muhatabı olan Cumhurbaşkanı hiç bir açıklık getirmedi.
       Sadece o kadar da değil.
       "Gazetecilik" dediğimiz sorumluluk da, o ifadeyi ve soruyu ortada bıraktı, cevabını sormadı, aramadı. Buna ben de dahilim.

       ...

       Soru şu: Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nün mutfak masraflarını, 80 ay boyunca, kendisinin ifade ettiği gibi, kayınbirader Ali Çetin Şener cebinden mi ödedi?
       Eğer öyleyse...
       Türkiye Cumhuriyeti'nin en üst makamının sahibine görevinden dolayı tahsis edilen...
       Ve harcamaları Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yasama işlevi sonucu bütçe kanunuyla belirlenen bu mekanın çeşitli harcamalarını, akrabalık dışında "kamusal bir görevi bulunmayan" bir şahsın ödemesinin...
       Ya da "cebinden ödediğini" iddia edebilmesinin...
       Gerekçesi...
       Kaynağı nedir?
       Bu, Meclis'in bir başka sorumluluğunun, çıkardığı bütçenin doğru ve yerinde kullanılmasına da ilişkin "denetim" görevinin alanına girmez mi?
       Bir başka açıdan, Türkiye Cumhuriyeti'ne ait olan bu mekan eğer "özel ilişkiler" köşkü haline getirilmişse, bu cüretin kaynağı ve diğer uzantıları nelerdir?

       ...

       Bu sorular, tabii ki muhataplarından cevap beklediği kadar, bugün "egemenlik bayramı"nı kutlayan Meclis'in de, diğer denetim birimlerinin de, siyasi partilerin de ilgisini bekliyor.
       Hatta, kayınbiraderin kayınpederinin Devlet Denetleme Kurulu'na atanabilmiş olmasına rağmen.
       Çünkü, halk adına cevabı aranması gereken sorular bunlar.
       Bir o kadar da, gazetecilerin. Eğer, bizim esas görevimiz halk adına soru sorup cevap aramaksa.
       İlgi alanlarımızı çeşitlendirmekte bir zarar yok!

       ...

       Tabii bunu, çeşitli inşaat ortaklıkları, banka bağlantıları sonucu "kayınbirader" ile adeta akraba olan herhangi bir medya grubundan bekleyebilir miyiz, bilmiyorum.
       Fakat yine de...
       Tam 6 yıl önce, bir 27 Nisan'da, "Kayınbiraderin 2 milyon dolarlık villası" manşetini atıp "Türkiye Kalkınma Bankası Genel Müdürü Özal Baysal'ın devletin 1 trilyonunu batırmasıyla birlikte Cumhurbaşkanı Demirel'in kayınbiraderi Ali Şener kulislerde adı en çok kişi olmaya başladı. Resmi işi Demirel'in kayınbiraderi olan ve Ankara'da 'iş takipçisi' olarak bilinen Ali Şener..." diye yazanlardan...
       Ondan iki yıl bir ay sonra, "Kayınbiraderin altın çağı" manşetini atıp "Hızla artan zenginlik... Kilit adam oldu... 1991 seçimlerinden sonra yıldızı hızla parladı... Demirel'in açılışını yaptığı, Kamuran Çörtük'e ait Tatilya'nın ortağı çıktı" diye yazanlardan...
       Ertesi gün, "Bugüne kadar ortak olduğu şirketlerin hepsinde adını gizleyen Şener... Haberimiz bomba gibi patladı... Kulislerde Şener'in hızlı yükselişi konuşuldu" diye yazanlardan...
       En azından kendi arşivlerinin, kendi haberlerinin takibini beklemek okurlarının da hakkı olmalı.

       ...

       O tarihlerde Cumhurbaşkanı demiş ki:
       "Ali Şener Tatilya'nın ortağı olmuşsa ben muhatap değilim. Bu sorular sorulmaya başlanacaksa, Türkiye'yi yaşanmaz hale gitirirsiniz."
       Sayın Cumhurbaşkanı...
       Mesele Türkiye'nin tüm vatandaşları için yaşanılır hale getirilmesidir.
       Önceki gün bir işadamının daha borçları yüzünden intihar ettiği, "mutfaklarla cepler" dans ederken depremzede çocukların sıcak yemeğinin kesildiği, bırakın Güneydoğu'yu, Ankara'nın yanıbaşında Sincan'da çocukların bir 23 Nisan kıyafeti parası bulamadığı, hayallerinin 2.5 litrelik kolayla sınırlı kalabildiği bir ülkede...
       Her soruya muhatapsınız.
       Yeter ki, birileri çıkıp sorsun!